Sevgili Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve selem) Allah'ın bazı çok özel fiilî tecellilerine mazhar olduğu, nuranî lutf u ihsanlara, semavî mevhibelere eriştiği bir gecedir Reğâib kandili.

Nebiler Serveri bu ihsanlara ve bedenî-ruhî yapısındaki bütün uzuvlarına, kuvvelerine ve hislerine mukabil teşekkür mahiyetinde bu gece 12 rek'at nafile namaz kılmıştır. Bu da Hicrî takvime göre, yedinci ay olan Receb-i şerifin ilk Cuma gecesine tevafuk etmektedir. Yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gece kandil gecesi olmaktadır.

Bir şeyin değerini bilmek için, önce o şeyi bilmek gerekir. Reğâib gecesi, hakkında ne biliyoruz? Kandil gecelerini çok iyi değerlendirmemiz gerekir ama az bilgiye rağmen zamanı çok iyi değerlendirmek ne kadar mümkün olabilir? Hakkında bir kitapçık yazılabilecek seçkin bir gecenin fihrist başlıkları gibi, süzme cümleler ile Reğâib'i ve onun karşısındaki duruşumuzu bir kere daha hatırlamaya ihtiyacımız var. Çünkü kusurlu kulları olarak Rabbimize karşı ibadetlerimiz az, günahlarımızsa sayılamayacak kadar çok. Bilerek duygulanmak ve duyarak kulluk yapmak ödevindeyiz.

Reğâib gecesinin özellikleri ve bereket kaynakları ise şu şekilde sıralanabilir: Receb ayının bir ay öne çekilmesi sebebiyle 570 yılı Reğâib gecesinde, Resûl-i Ekrem'in nuru, babası Abdullah'tan annesi Hz. Amine'ye intikal etmiştir, ya da bu gece -Allahu a'lem- Resûl-i Ekrem kırk'ını veya kırk ikisini doldurmuş ve vazifeli melek tarafından bütün azaları belirlenerek muhatap alınmıştır. Reğâib gecesi Zât-ı Ahmediye'nin terakki hayatının başlangıcının ünvanıdır. Reğâib gecesi Allah kullarına bolca hediye ve ikramda bulunur. Bu gece dualar kabul edilir. Reğâib akşamı öncesi, Perşembe günü oruç tutmak ve akşamı da 12 rek'atlik bir nafile namaz kılmak müstehap görülmüştür. Reğâib ismini geceye melekler vermişlerdir. İslamiyetin mübarek ve muazzez gecelerinden birisi olan Reğâib gecesi, aynı zamanda en önemli dini sembollerden (şeair) biri olarak kabul edilmiştir.

Her yıl dönümü Müslümanlar tarafından değerlendirilmekte ve kutlanmakta olan bu gecenin hürmet, kıymet ve kutsiyeti ile alakalı birçok hadis-i şerif, pek çok âsâr ve menkıbe bulunmaktadır. İslam dünyası içerisinde özellikle Orta-Asya ve Anadoluyla Türk milletinin vesilesiyle İslam'a girmiş bulunan Balkan Müslüman halkları arasında bu gece yaygın bir kabule mazhar olmuştur. Osmanlı Devleti idaresi altında bulunan bazı Arap ve Afrika ülkelerinde de hâlen kutlanmaya devam etmektedir. Muğla-Antalya yörelerinde ve bilhassa Yörükler ve Türkmenler arasında Reğaib gecesine "İlk Namaz", Beraat gecesine de "Orta Namaz" denilir. Her ikisinde de üçer gün oruç tutulur ve hali vakti müsait olanlar tarafından kurbanlar kesilerek halka topluca yemekler yedirilir, izzet ü ikramda bulunulur.

Regâib gecelerinde daha çok dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak ve çeşitli nafile ibadetlerle geçirmek, genel olarak âlimler arasında kabul görmüştür. Buna göre: Reğâib, üç ay sürecek olan mübarek ahiret pazarının ilk sergisidir. Her kandil gibi bir arınma, aklanma, paklanma ve manevi kirlerden yıkanma fırsatıdır. İbadet, dua ve istiğfar zamanı olan bu gece, ahirete yatırım vaktidir. Mü'minler için bir fuar, bir panayır, bir çarşı; her türlü sevap ticaretinin yap ıldığı bir pazar yeridir. Ölmüş ve çatlamış olan bir toprak için su ne ise, ölmüş ve çatlak kalbler için de bu gecenin ehemmiyeti odur.

Reğâib gecesi, Allah'ın fiilî tecellilerine ve nurlarına mazhar olunan bir gecedir.

Bir rivayete nazaran, bu mübarek gecede Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) tecelli-i ef'âle mazhar olmuştur. Allah'ın Hazreti Muhammed Mustafa'ya olan bütün ihsanlarına gölge ölçüsünde mazhar olan ümmeti de bu Reğâib gecesinde Allah'ın esmasının tecellilerine bir ayna olabilirler. Yüce Allah Hazreti Muhammed'e lütfettiği küllî rahmet ve ihsanların kapısını, cüz'î planda tek tek ümmetine de açık bırakmış. Akıllı davranan, yolunu bulan, iradesinin hakkını veren her kul o harikulade ikramlardan bu gecede nasiplenebilir. Rağbet (ciddi istek) göstermeden, Reğâib'e erilmez, elbette Reğâibleşilemez.

Reğâib gecesi, füyûzât-ı ilâhiyenin coştuğu, sağanak sağanak yağdığı bir şükür gecesidir.

Reğaib gecesinde ilahi feyizlerin bolluğu ve duaların kabule karin olması, bu gecenin manevî değerini pek yükseltmektedir. Bu gece her mü'min, vücud nimeti başta olmak üzere nâil olduğu ilahî ikramları tek tek düşünüp, kıymetini idrak etmelidir. "Allah'ı size olan nimetlerinden ötürü sevin! Beni de Allah'tan ötürü sevin!" buyuran Allah Resûlü gibi, bu gecede mazhar olunacak olan ilahî mevhibeleri ve bundan önceki lütuflarını tefekkür ederek gönülden şükretmek lazımdır.

Reğaib gecesi, Resûlullah'ın Hz. Âdem'den itibaren nesilden nesile intikal eden nurunun Hz. Âmine'nin alnında parladığı gecedir.

Bazı kitaplarda ve bunlara bağlı olarak kimi Müslümanlar arasında Reğâib gecesinin, Peygamberimiz'in dünyaya teşriflerinin ilk halkasını teşkil eden anne rahmine şeref verdiği gece olduğu şeklinde yaygın bir düşünce vardır. O enfes inceliği ve zerafetiyle ifade edecek olursak: Reğâib Gecesi, "cismaniyet-i Muhammediyeye ait ilk hayat maddesinin ismet ve iffet sadefi bulunan Hazret-i Âmine Hatun'a tevdi olunduğu mübarek rahmet gecesidir. Bu nurlu gece veladet-i Ahmediye güneşinin açacağı sabahın rahmet ve saadet başlangıcıdır." Çocuk sahibi olacağının müjdesini aldığında yüreği hoplayan, uçacakmış gibi çığlık atan mü'minler, bu gece çocuklarından da, kendilerinden de çok sevdikleri Resûlullah'ın müjdesi ile sabahlara kadar ona salât ü selam getirirler.

Ne var ki sözkonusu düşünceye itiraz sadedinde bazıları, "Bu gece ile Efendimiz'in doğumu arasındaki müddet, söz konusu iddianın doğru olmadığına işaret etmektedir. Şu kadar var ki Hz. Âmine'nin Fahr-i Âlem Efendimiz'e hâmile olduğuna bu geceden itibaren muttali olmuş olabileceği akıldan uzak değildir." demektedirler. Netice itibariyle ister anne rahmine düştüğü isterse annesinin kendisine hamile olduğunu fark ettiği gece olsun, bu gecenin Nebiler Sultanı'yla çok ciddi bir irtibatı vardır.

Reğâib gecesi, Nur-u Muhammedî'nin anne rahmine teşrifi bir melek tarafınd an kâinata müjdelenmiştir.

Sehl b. Abdullah Tusterî (ra) buyurmuştur ki: "Allah Teala Hazretleri, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)'i anne rahmine düşürmeyi dilediği gece emri üzerine Cennet hazinedârı melek, Firdevs cennetini açtı ve göklere ve yerlere: "Dikkat edin, Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) nuru, bu gece anne rahminde karar kıldı, yaratılış süreci orada tamamlanıp dünyaya müjdeleyici ve uyarıcı olarak gelecektir!" diye seslendi."

Reğâib gecesi, Zât-ı Ahmediyenin Terakki Hayatının Başlangıcının Ünvanıdır.

Bediüzzaman Said Nursi, Reğâib gecesini "Zât-ı Ahmediye'nin terakki hayatının başlangıcının ünvanı", Mi'rac gecesini de "Zât-ı Ahmediyenin terakki hayatının zirve noktasının ünvanı" olarak tarif ediyor.

Peki şefaatini umduğumuzu söylerken samimi olduğumuzdan şüphe etmediğimiz biz ümmetinin ruhî hayatı için de Reğâib gecesi terakki hayatımızın başlangıcı mıdır?

Reğâib gecesi ile ümmetin kaderi arasında sırlı bir ilişki vardır.

Reğâib veya başkası, kandil geceleri ile İslam ümmetinin kaderiyle alakalı meseleler katiyen birbiri ile perde arkası sıkı bir alaka vardır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri gibi nazarı ince olanlar, manaya açık bulunanlar ve ümmetin derdiyle dertlenenler bu irtibatı sezer, hatta görür gibi olurlar. Sağnak sağnak yağan böylesi ilahî rağbetler gecesinde dileriz bizler de testimizi doldurup gönlümüzü o bengisuyu ile pâklayabiliriz, ruhumuzu o âb-ı hayat ile diriltebiliriz.