Mutlu musunuz? Siz sorunun cevabını düşünürken gelin bakın Napolyon ne diyor konuyla alakalı: “Hayatta mutlu olduğum gün sayısı 6 günü geçmemiştir. Mutlu olmanın felsefi boyutuna dalmadan mutluluk ile ilgili farkındalık oluşturacak ve yararlı olacağını düşündüğüm başka bir alandan bahsetmek istiyorum.

Serotonin diye adlandırdığımız vücudumuzun ürettiği bir hormon var, diğer adı mutluluk hormonu. Fiziksel egzersiz sonucuterlediğimiz anda salgılanmaya başlayan ve beslenme alışkanlıklarımızla da dolaylı olarak ilgili olanbu hormonun azlığı veya çokluğu ruh sağlımızı ve bedenimizi doğrudan etkiliyor. Nasıl mı? Serotonin seviyemiz azaldığında “Depresyon, Yeme Bozuklukları, Stres, Kaygı” gibi konularda sorunların ortaya çıktığı son yapılan araştırmalarda karşımıza çıkmaktadır. Serotonin seviyemiz arttığında veya makul dereceye geldiğinde ise uyku düzeni, iştah düzenliliği, moral ve motivasyon yüksekliği, rahatlık, kaygı ve stresin en aza inmesi gibi olumlu gelişmeler göze çarpmaktadır. Bir diğer çarpıcı araştırma ise şöyle; “İntihar (özkıyım)  eden insanların kanlarını alan araştırma grubu, elde ettikleri sonuçları incelerken bir şeyi fark ediyor. Bu insanların kanlarındaki Serotonin seviyesinin % 0 olduğu görülüyor. Yani kanlarında Serotonin’e rastlanmıyor. Buradan çıkarılan sonuç ve rapor ise aynen şu şekilde açıklanıyor: “Serotonin hormonu yokluğu hayattan kopmaya neden oluyor”.

Peki, vücudumuzun kendi ürettiği bu hormonun varlığını ya da yokluğunu nasıl anlayacağız? Aşırı kaygı, stres ve depresif belirtiler dediğimiz göstergelerden herhangi birini ya da birkaçını yaşıyorsanız, Serotonin seviyeniz düşük fakat hala hayattan kopmamışsınız demektir. Fakat mutlu hissediyor, kaygı ve stresli halinizle başa çıkıp rahat hissediyorsanız, şuan Serotonin seviyeniz yeterli düzeyde demektir.

Egzersiz ve Sportif Faaliyetler Yönü:

Fiziksel egzersiz sonucu ortaya çıkan bu hormonun önemini kavramamız oldukça önemlidir. Bir işyerinde bu hormonun önemini bilen bir yönetici, çalışanlarına bu doğrultuda fiziksel etkinlik uygular ve beslenmelerini bu hormonun artmasını sağlayacak şekilde şekillendirir. Sonuç olarak da iş veriminin arttığını gözlemler. Anne-baba evladını verdiğimiz bu bilgiler doğrultusunda yetiştirmek isterse, beslenmesini bu yönde düzenler ve sportif faaliyetlere katılmasına ön ayak olur. Çünkü yeterli fiziksel aktivite sonucu terleyen çocuğun vücudu Serotonin hormonu salgılayacak, çocuğun kaygı ve stres oranı azalacak ve mutluluk hissi ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla da çocuk ders çalışmaya hazır hale gelip, çalıştığı konudan azami zevk ve verim alarak başarıyı tadacaktır. En önemlisi de hem oynayıp hem çalışarak başarının yakalanabileceğini kavrayacaktır.

Beslenme Yönü:

Serotonin hormonu vücudumuz tarafından üretilir. Fakat bu hormonun üretilmesine biz de katkı sağlayabiliriz. Doğru beslenme vücudumuzdaki Serotonin seviyesinin makul seviyeye getirilmesine yardımcı olur. Serotonin yapımını arttıran besinler; Omega-3 yağ asidi, Triptofan (bir amino asit), magnezyum ve çinkodur. Daha açık halde bu besinler, hindi, yumurta, badem, tavuk, soya, süt ve süt ürünleri, keçi peyniri, mandalina, muz, kakao, susam, fıstık, biftek, un, kahvaltılık tahıllar ve tatlılardır. Ayrıca B ve C vitamini de tüketilmelidir. Yapılan araştırmalar sonucu birçok depresyon tedavisinde B vitamini kullanıldığı görülmektedir.

Hayat saf mutluluktan ibaret değildir. Yaşamı sadece eğlenip, vur patlasın çal oynasın mantığı ile gören bir kişiyi gören Einstein; “Bu insanda kocaman beyne ne gerek vardı, omurilik yeterdi” demiştir. Bu dünyaya sırf eğlenmek için gelmedik. Fakat yeterli miktarda mutlu olmayı beceremediğimiz zamanlarda ruh sağlımız ve bedenimiz bundan olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle mümkün olduğunca mutlu olmaya çalışmak gerekmektedir. Bu da size işinizde, ailenizde ve sosyal yaşantınızda kolaylıklar sağlayacak ve sizi başarılı kılacaktır. Sizlere Serotonin’ i bol günler, aylar hatta yıllar dilerim. 

Bu içerik alıntıdır.
Yazar: Ahmet Fatih Erkan / Psikolojik Danışman
Kaynak: