Günümüzde bir çok anne-baba çocuğunun agresif olduğundaN, çevresine zarar verdiğinden ve saldırgan olduğundan şikayetçi. Bu gibi durumların hepsi çocuğun duygularını kontrol edemediğini, doğru ifade edemediğini gösterir. Çocuklarımızı yetiştirirken onun davranışlarını, düşüncelerini eğittiğimiz gibi duygularını da eğitmemiz gerekir.

Çocuklar Duygularının Esiridir

Çocukların duyguları hakkında ilk bilmemiz gereken onların duygularını kontrol etmekte zorlandıklarıdır. Beynin ortasında yer alan limbik sistem duygularla ilgilidir. Ön beyin ise iradenin ve düşüncenin merkezidir. Yani duyguları kontrol eden ön beyindir. Çocuklarda ön beyin gelişmemiş olduğu için çocuklar duygularını kontrol etmekte başarısızdır. Bayramlarda canları şeker ister. Bu isteme duygusu onları harekete geçirir, iradeleri gelişmemiş olduğu için size verdiği sözü, şeker yiyince dişinin çürüyeceğini hayal meyal hatırlasa bile o duygu o kadar baskın gelir ki, genelde duygunun dediği olur. Bir yetişkin, canı şeker istese de kilo alacağını, çok şekerin midede ağrı yapacağını düşünerek bu duygusunu frenleyebilir. Çünkü yetişkinlerde ön beyin gelişmiştir ve duygulardan gelen istekleri dengeleyebilir. Merak duygusu çocuğu dürttüğünde çocuk, çekmeceleri dolabı karıştırabilir. Kıskançlık duygusu geldiğinde kardeşini hızla itebilir. Anne-babasına verdiği söz, ona söylenen telkinler o an aklına gelir ama sivrisinek vızıltısı gibidir. Duygu baskın gelir, tam gelişmemiş ön beyin bu duyguyu durduramaz ve çocuk duygunun esiri olur. Bu nedenledir ki, Yaratıcımız ve devletler çocukları suçlu bulmaz. Çocuklara günah yazılmaz ve onlar hapse atılmaz. Ta ki, ön beyinin büyük oranda gelişimini tamamladığı ergenlik dönemine kadar.

Önce Duyguları Tanıtalım

Çocuklar duygularının esiridir, ancak bu onların duygularının eğitilmeyeceği anlamına gelmez. Çocuk duygu eğitiminde, ilk önemseyeceğimiz konu çocukların duyguları tanıyabilmesidir. Korkmak, sevmek, üzülmek, ürkmek, heyecanlanmak, hayal kırıklığına uğramak, endişelenmek, hırs yapmak, çekinmek, hoşlanmak, kızmak, nefret etmek, utanmak, pişman olmak, yadırgamak, özlemek, ümitsizliğe kapılmak, merak etmek, istemek, iğrenmek, mest olmak, hüzünlenmek gibi o kadar çok duygu vardır ki. Anne-babalar çocukları ile iletişim kurarken bilinçli olarak bu duyguları kullanmalı ve çocuklarının bu duyguları öğrenmesini sağlamalıdır. Anne-baba çocuk yanında sadece kızmak, üzülmek, sevinmek gibi temel duyguları konuşuyorsa, çocuk tüm duygularını bu üç kelime ile ifade etmeye çalışacaktır ki, bu yetersiz kalacaktır. Bu nedenle çocuklarla iletişime geçerken olabildiğince farklı duygulardan bahsetmek gerekir.

Bunun yanında, çocuklara “Ne hissettin” sorusunu sorarak onların duygularını nasıl ifade ettiklerini öğrenebiliriz. Hangi duyguları tanıdıklarını görebiliriz. “Arkadaşım bana vurdu” diyen çocuğunuza “O sana vurunca ne hissettin?” diye sorabilirsiniz. Çocuk ilk etapta duygusunu ayırt edemeyecek ve “Ben de ona vurdum, öğretmenine söyledim.” gibi daha çok hissettiğini değil yaptığını söyleyecektir. Biz onun bu cümlelerini “Kızdın mı, korktun mu, üzüldün mü, heyecanlandın mı?” gibi yeni sorularla yine duyguya çekebiliriz. Çocuklar bu sayede duygu denen ayrı bir mekanizmaya sahip olduklarını anlayacaktır. Ayrıca çocuğunuzla birlikte, çeşitli dergi ve gazetelerdeki insan yüzlerine bakarak, onların duygularını tahmin etme oyunu oynayabilirsiniz. “Sence buradaki adam/kadın ne hissediyor?” gibi soru sorabiliriz. Oyununuza Duygu Bulmacası adını verebilirsiniz.

Duygularla Davranışları Ayıralım

Duygu ve davranış birbirinden ayrı ama birbiriyle ilintili mekanizmalardır. Birisi size hakaret ettiğinde kızabilirsiniz. Burada kızmak duygudur ve hakaret eden birine karşı bu duyguyu hissetmek normaldir. Ancak kızgınlığın sonrasında ortaya çıkan şiddet davranışı normal değildir. Çocuklarla iletişim kurarken onların duygularını anlamalı, davranışlarına ise yön vermeliyiz. Kendisinin kalemini alan arkadaşının kafasına vuran bir çocuk kızmıştır. Biz onun duygusunu anlamadan direk çocuğa kızarsak hata yapmış ve çocuğu anlamamış oluruz. Çünkü çocuğun kızması normal, ancak bu kızgınlığı ifade etmesi yanlıştır. Daha doğrusu çocuk, duygusunu nasıl ifade edeceğini bilmemektedir.

Bir gün, arkadaşlarına zarar veren bir çocuk şirketimize gelmişti. Kızdığı zaman arkadaşlarını dövüyordu. Ona şu soruyu sordum: Peki kızdıktan sonra onlara vurmak yerine başka ne yapabilirdin? Çocuk “Küfrederdim” dedi. Çocuk öfke duygusunu nasıl ifade edeceğini bilmiyordu. Öfkelendiği zaman önüne iki seçenek çıkıyordu, küfret ya da vur. İşte burada yapılması gerek çocuğa üçüncü bir seçeneğin olduğunu öğretmek, bu konuda pratikler yaparak onu hazırlamaktır.

Kıskanmak normal, kıskandığı kişiye zarar vermek normal değildir. Acıkmak normal, acıkınca başkasının eşyasını alıp yemek normal değildir. Merak etmek normal, merakın sonucunda dolabın içini tarumar etmek normal değildir. Biz duygu ile davranışı ayırt etmediğimiz için çocuklar onların duygularına tepki verdiğimizi düşünüyorlar. “Neden vurdun bakalım arkadaşına?” dediğimizde, “Ama o da benim kalemimi aldı” diye cevap veriyor. “Bir daha vurmayacaksın!” dediğimizde ona haksızlık yaptığımızı düşünüyor. Burada doğru yaklaşım şöyle olmalı: “Hmm, arkadaşının seni kalemini izinsiz alması seni kızdırmış. Birisi benim de eşyamı izinsiz alsa ben de kızardım herhalde. Kızdığın zaman ona vurmak yerine gidip durumu öğretmene söyleyebilirdin. Böylece daha güzel bir davranış yapmış olurdun”

Çocuklarda duygu eğitimi konusu çok su götürecek bir konu. Şimdilik çocukların gelişim gereği duygularını kontrol edemediklerini bilelim. Onlara duyguları daha fazla tanıtalım. “Ne hissettin?” sorusu ile dikkatlerini duyguya çekelim. Duygularını anlarken, davranışlarında yani duygularını ifade şekillerinde onlara yeni yöntemler gösterelim.

Önümüzdeki haftalarda, haz, sorumluluk, mülkiyet, mahremiyet, özgüven gibi duyguların eğitime değineceğiz. Her bir hafta bir duyguyu ele alıp işleyeceğiz.

Görüşmek üzere…

Bu içerik alıntıdır.
Yazar: Mehmet Teber
Kaynak: Haber 7