Çocukların en hızlı geliştiği dönem 0-6 yaş arasıdır. Ancak Türkiye'de bu yaş aralığındaki 7 milyon çocuğun ancak yüzde 16'lık bir kısmı okul öncesi eğitim alabiliyor. Oysa erken eğitim, iki okul yılına denk gelecek başarı farkı yaratıyor.

Sekiz yıllık zorunlu eğitime rağmen, Türkiye'de ortalama eğitim süresi halen altı yılın altında. 7 milyonu aşkın kişi ise okuma yazma bilmiyor. İlköğretim çağındaki kız çocuklarının yüzde 10'u okula gitmiyor. İlköğretim çağına gelmiş çocukların ise yaklaşık yüzde 70'i okula hazır başlamıyor. Oysa yapılan araştırmalar gösteriyor ki, okul öncesi eğitim alan çocuklar diğerlerine oranla hem yaşamda, hem de okulda çok daha başarılı durumda. Türkiye'de 0-6 yaş grubundaki 7 milyon çocuğun ancak yüzde 16'sı, 6 yaş grubundaki çocukların sadece yüzde 25'i okul öncesi eğitimi hizmetlerinden yararlanıyor. Oysa Kuzey Avrupa başta olmak üzere Avrupa'da yüzde 100'e varan okullaşma söz konusu.

BELİRLEYİCİ DÖNEM
Erken çocukluk adı verilen 0-6 yaş arası dönem çocuğun en hızlı geliştiği dönem. Beyin gelişiminin büyük bir bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanıyor. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler, beynin çalışma biçimi için belirleyici olduğundan bu dönemde çocuğun yeterli beslenmesinin yanı sıra, gelişimini destekleyen bir ortamda bulunması da önem taşıyor. Bu alanda Türkiye'de en büyük kampanyayı ise Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) yürütüyor. 1993'te kurulan AÇEV, 0-6 yaş dönemi eğitim konusuna dikkat çekmek için 2005'te "7 Çok Geç" kampanyasını başlattı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Türk Eğitim Vakfı'nın da bulunduğu 7 sivil toplum örgütü de kampanyayı destekliyor.


Nobel ödüllü iktisatçı James Heckman "Çocuklara yatırım yapmak için onların birer yetişkin olmasını bekleme lüksümüz olmadığı gibi, onlar okula başlayana kadar bekleme lüksümüz de yok, çünkü o zaman müdahale etmek için çok geç olabilir" diyor. Çocuklara yönelik eğitimin özellikle de okul öncesi eğitimin önemi, rakamlara da yansımış durumda... OECD araştırmaları, Türkiye'de erken çocukluk eğitimi alan ve almayan öğrenciler arasında iki okul yılına denk gelen başarı farkı olduğunu gösteriyor.

7 ÇOK GEÇ...
AÇEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel Göçer, iki yıl önce "7 Çok Geç" kampanyasını okul öncesi eğitimin önemine dikkat çekmek için başlattıklarını anlatıyor. Erken çocukluk eğitiminin insan gelişiminin başlangıç noktası olduğuna işaret eden Göçer, okul öncesi eğitim konusunda dünyadaki durum ile Türkiye karşılaştırıldığında ortaya çıkan tablonun, hiç de iç açıcı olmadığını söylüyor. Göçer, şu ana akadar Türkiye'de kurum merkezli eğitim modelinin şimdiye dek benimsenen ana model olduğunu, 4-6 yaş grubundaki çocukların yüzde 25'inin 5-6 yaş grubundaki çocukların ancak yüzde 32'sinin Milli Eğitim Bakanlığı'na veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı okul öncesi kurumlardan faydalandığını vurguluyor. Ayla Göksel Göçer, zorunlu eğitim öncesinde, 3-5 yaşlarında erken çocukluk eğitimine ulaşan çocuk oranlarına bakıldığında ekonomik açıdan Türkiye'nin çok benzetildiği Meksika'da bile çocukların yüzde 70'nin bu eğitimden yararlandıklarına dikkat çekiyor.

FAS'TAN BİLE GERİYİZ
Ayla Göksel Göçer, bu oranın Fas'ta yüzde 34, Ürdün'de yüzde 27, Suriye'de ise yüzde 9, olduğunu hatırlatırken, "AB ülkelerinin her birinde bu oranlar yüzde 100'e yakındır" diyor. Türkiye'de ise 2000-2001 itibariyle bu oran yüzde 10.3.

Beslenme projesi

AÇEV'İN "7 Çok Geç" kampanyası dışında düzenlediği bir başka kampanya de "Beslenme Projesi". MEB'nın işbirliği ile yürütülen bu kampanyada hedef ihtiyaçların en yoğun ancak eğitimin en düşük olduğu Bitlis, Bingöl, Diyarbakır, Erzurum, Hakkâri, Mardin, Muş, Şanlıurfa ve Van gibi kalkınmada öncelikli illerde başlatmak ve okul öncesi eğitime katılımı artırmak oldu. AÇEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel Göçer, ilk yıl 10 ilde 33 bin çocuğa ulaşan kampanyanın, ikinci yılda 21 ile yayıldığını ve ulaştığı çocuk sayısının 41 bin olduğunu söylerken, kampanyanın okul öncesi eğitime katılanların oranında yüzde 20 artış sağladığına da dikkat çekiyor. Ayla Göksel Göçer şu bilgileri veriyor: "Hedef, ailelerin okul öncesi kurumlarına vermekte zorlandığı giderlerine katkının okullar tarafından talep edilmemesi. Yoksul ailelerin, okul öncesi eğitime teşvik edilmesi."

Dünya Bankası Uyardı

GEÇEN yıl Dünya Bankası Türkiye Direktörlüğü "Türkiye'nin Eğitim Sistemi'nin AB Üyeliği için hazırlanması" konulu bir çalışma yaptı. Dönemin Türkiye Direktörü Andrew Workink başkanlığında hazırlanan raporda Türkiye'deki eğitim sistemi AB ülkeleri ile kıyaslandı. Bu raporda AB'ye yaklaşabilmek için atılması gereken adımların başında da okul öncesi eğitime yatırım yapılması gerektiği görüşü dile getirildi. Raporda, "Türkiye okul öncesi tesislerin sayısını büyük ölçüde artırmalı, yüzde 15'ten az olan okul öncesi programlara katılımı 2015 yılında yüzde 50'ye getirme hedefini koymalı. Özellikle ülkenin doğu kesimlerinde okullaşmayı artıracak programları sürdürmeli" denildi.

Daha yaratıcı ve üretken oluyorlar

AÇEV nitelikli ve etkili bir erken çocukluk eğitiminin Türkiye'ye katkılarını şöyle sıralıyor:

* Çocukların uzun vadede daha üretken, daha yaratıcı, sorun çözmede daha yetkin olmalarını sağlar.

* Dilsel, zihinsel, fiziksel, sosyal ve duygusal açıdan gelişmiş çocuklar okula hazır olur, daha rahat uyum sağlar, böylelikle ilköğretim kalitesi yükselir.

* Okula hazır çocukların sınıfta kalma ve okulu terk etme oranları düşer, bu da maliyetleri azaltır.

* Toplumdaki vasıflı çalışan sayısı artar, yükselen üretim ekonomik yarar getirir.

* Toplumda suç oranları düşer.

* Sosyo-ekonomik ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin etkisi hafifler.

* Kadınların işgücüne katılımlarını, ayrıca çalışma verimliliklerini artırır.

* Sağlıklı ve iyi beslenen çocukların ölüm oranları düşer.

* Köyden kente göçün getirdiği sorunların çözümüne katkıda bulunur.

Okul ve iş hayatları başarılı

Erken çocukluk eğitimi alanların en az üçte biri üniversiteye gidiyor. Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı, "Bu eğitimi alan çocuklar üniversiteye devam ediyor ve iş yaşamında daha başarılı oluyor" diyor..

"0-6 yaş eğitimin önemini anlamayan toplumlar yerinde saymaya mahkûmdur" sloganı ile çocukların eğitimi konusunda çalışan Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) kurucularından ve Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, Türkiye gibi genel eğitim düzeyi çok düşük bir ülkede insan kapasitesini artırmanın yolunun erken çocukluk eğitimi olduğunu vurguluyor. Erken çocukluk eğitimi alanların aradan yıllar geçse de bu eğitimin etkilerini taşıdığını araştırmaların gösterdiğini belirten Kağıtçıbaşı, bunu kanıtlayan araştırmayı şöyle anlatıyor:

29 YILLIK ARAŞTIRMA

"Okul öncesi eğitim ile ilgili ilk araştırmamızı 1978-1980 yıllarında yaptık. Sonra bu çocukları 13-15 yaşlarında bulduk ve aldıkları eğitimin olumlu etkilerinin sürdüğünü gördük. İki yıl önce tekrar çocuklara ulaştık. 25-27 yaşlarına ulaşmışlardı. Erken çocukluk eğitiminin hâlâ etkili olduğunu, birçoğunun üniversiteye devam ettiğini ve iş hayatında da başarılı olduklarını gördük."

AİLE ORTAMI YETERSİZ

Çocuğun çok yönlü gelişiminde ilk yılların önemine işaret eden Kağıtçıbaşı, bu yıllardaki ciddi yoksunlukların daha sonra telafisi güç geriliklere neden olduğunu söylüyor. Çoğunlukla evlerdeki ortamın çocuğun çok yönlü özellikle de zihinsel gelişimini destekleyemediğini anlatan Kağıtçıbaşı, çocuğa destekleyici bir ortamın sunulması gerektiğini belirtiyor. 1978-1980 yıllarında bir grup çocuk psikoloğu ve eğitimcisi ile MEB için bir proje hazırladıklarını anlatan Kağıtçıbaşı, AÇEV'in doğuş öyküsünü şöyle anlatıyor: "Bu projede çocuklarla ilgili birçok materyal, erken çocuk eğitimi program ve kitapları ve ana-baba eğitim kitapları hazırlandı. Sonra bunların bir kısmını kullandığımız bir araştırmayı yönettim. Bu araştırmanın sonuçları hem bizim sağladığımız anne eğitiminin, hem de kurumsal okul öncesi eğitimin çocukların çok yönlü gelişimi ve okul başarısı için büyük yarar sağladığını gösterdi. AÇEV işte bu araştırmadan doğdu. "

SONUÇ OLUMLU

22 yıl süren "Erken Müdahalenin Erişkinlikte Süren Etkileri" konulu araştırmaya, Çiğdem Kağıtçıbaşı ile birlikte öğretim üyeleri Sevda Bekman, Diane Sunar ve Zeynep Cemalcılar tarafından 1982'de başlandı. İstanbul'un çoğu gecekondu semtlerindeki anne ve 3-5yaşındaki çocuklarına eğitim verilmesinin ardından bunun etkileri önce 1992 sonra da 2004'te ölçüldü. Araştırma eğitim amaçlı anaokullarına giden çocukların, hem gündüz bakımevlerine giden, hem de evde bakılan çocuklara göre daha iyi performans gösterdiklerini ortaya koydu. 2004'te yapılan takip araştırmasında okul öncesi eğitim alan ve 25-27 yaşlarına ulaşmış 217 katılımcıdan 133'üne ulaşıldı. 34'ü eğitim amaçlı anaokuluna 50'si bakımevine giderken 49'u hiç okul öncesi eğitim almamıştı. Bu çocukların yüzde 35'i üniversite eğitimi aldı. Anneleri de eğitime katılan çocukların yüzde 44.7'si üniversiteye giderken, eğitim almayanlarda bu oran yüzde 30.6 oldu.

Doğru ve yanlışı öğretin

* 60-66 AY

DO?RU ve doğru olmayan davranışların neler olduğunu bulmaya yönelik oyunlar oynayabilirsiniz. Örneğin, yerlere çöp atan biri ile ilgili bir resim gösterdiğinizde bunun doğru olup olmadığını sorabilirsiniz. Futbol oynayan üç çocuktan birinin topu diğerlerine vermediğini gösteren bir resim için neden yanlış olduğunu söylemesini isteyebilirsiniz. Arkadaşlarıyla birlikte zaman geçireceği ortamları hazırlamaya devam edin. Çocuklar bir araya geldiklerinde birlikte işbirliği gerektiren çalışmalar yapabilirler. Örneğin, kitap yapmaya karar verirler. Konusu belirlendikten sonra herkes bir sayfanın resmini yapar. Sonra da birleştirirler. Veya birlikte bir canlandırma oyunu planlarlar. Kimin ne rolü alacağı o roldekilerin neler söyleyeceğini çalışırlar.

Okul öncesi eğitim israf değil, şarttır

ERKEN çocukluk eğitimini destekleyen sivil toplum kuruluşlarından bir başkası da Türk Eğitim Vakfı. Genel Müdür Turgut Bozkurt çocuğun asıl hızlı gelişim gösterdiği dönemin 0-6 yaş arasında olduğunu söyleyerek, bu yaşlarda alınan eğitimin önemine dikkat çekiyor: "Çocuğun kimliğini, kişiliğini kazandığı bu dönem evde çocuğun boş boş oturmaması gereken dönem. Bu dönemdeki eğitim onun iyi bir yurttaş olmasını, topluma yararlı olmasını, ekonomiye katkı yapmasını sağlar. Bu dönemi boş geçirtmek ülke için de bir kayıp."

GELİŞMİŞ ÜLKELERE BAKIN

Bozkurt, "Gelişmiş ülkelerde bu çocuklar erken yaşlarda belirlenip, özel olarak eğitiliyor. Bu çocuklar ülkelerin ileriye gitmesi, atılım yapmasında liderlik yaptıkları için onların eğitimi de çok önemli oluyor. 70 milyon insanın yaşadığı ülkede tabanın ne kadar geniş olabileceğini tahmin edersiniz. Daha iyi gelecek ve liderleri belirlemek için okul öncesi eğitim önemsenmeli" diye konuşuyor. Okul öncesi eğitimin düşük oranda olduğunu vurgulayan Bozkurt, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Normal eğitim bile olması gereken kalite ve düzeyde değil. Önemli olan eğitimde sayısal olarak bir yere ulaşmak değil, kaliteyi sağlamak. Okul öncesi eğitimin maliyetli olduğunu savunmak yerine israfları önlemek gerek. Bütçenin israflara değil, eğitime harcanması gerek."