Annesi mutfakta yemekle uğraşırken ona ?Oğlum ben bilmiyorum, git babana sor.? demişti. Suat elinde kalem defter, babasına sordu bu sefer: Baba iman ne demek? Mü'min kime derler? İnsanlar neden inanırlar? İnanmazsa mü'min olamaz mı? Oğlum dur bir hele. Teker teker sor. Nereden çıktı bu kadar soru. Baba! Ödevimi yapmak zorundayım ve ben hiçbir şey yazamadım daha. Ne ödeviymiş bu?

Din Kültürü öğretmenimiz, ?Hayatın zevk ve lezzetini isteyenler, onu imanla hayatlandırmalı? sözünü açıklamamızı istedi. Ama ben imanın ne demek olduğunu bilmiyorum. İman bir tatlı mı, pasta mı ki insana zevk veriyor? Yoksa çaya atılan şeker gibi bir şey mi ki içine katıldığında tatlandırsın! Öyle birşeyse ben çayı 4 şekerle içiyorum, o zaman bana 4 tane iman gerekir. Hayır oğlum! İman şeker, pasta gibi bir şey değil.

İman elle tutulacak bir şey de değil. Ama şeker ve pastadan daha çok lezzet verir. Nasıl yani? Suat, hani biz geçen hafta Esra teyzenlere gitmek zorunda kalmıştık ve seni dayınlara bırakmıştık. Evet. Sen o zaman neler hissetmiştin? Sizi çok özledim, çabuk gelin diye size telefon bile ettirdim.

Korktum... Yani kendini yalnız hissettin... Halbuki sen kendi odanda oyuncaklarınla oynarken annen yanında olmuyor ve sen korkmuyorsun. Dayınlarda neden korktun? Odamda oynarken annemin yan odada olduğunu biliyorum da ondan. Bak Suat! İman da böyle bir şeydir. Sen Allah'a güvenirsin ve inanırsın.

Nasıl annenin yan odada olduğunu biliyor, yalnız olmadığını hissediyorsan, annenin bir seslenişte yanına geleceğini düşünüyorsan Allah'ın da var olduğunu, her an bizim yanımızda olduğunu bilip buna inanmaya iman denir. Annenin evde olduğunu bildiğin için kendini güvende hissediyorsun. Annenin evde olduğuna inanman senin için bir imandır. Bu güvenle birlikte annenin anne olduğunu tasdik ediyorsun. Sana buna inandığın için inanan manasına gelen mü'min diyebiliriz. Şimdi bizim evin dünya olduğunu düşün.

Sen de bu dünyanın bir odasında yaşayan bir çocuksun. Bizi ve bu dünyayı yaratan birisi var. Kim o baba? Sence bu kadar büyük şeyleri yapan kim olabilir? Bir insan olamaz değil mi? Evet! Doğru... Gelmiş geçmiş tüm insanlar bunları yapan güce, kudrete Allah (cc) demişler. Çünkü bize bildirilen ilahi kitaplarda O, kendini o isimle tanımlamış. İşte biz, bizi yaratan, bu dünyaya getiren, yemekler, tatlılar, dondurmalar veren o zata yani Allah'a (cc) inanıyoruz. O'nun varlığını kabul ediyoruz.

Hani senin anneni yan odada görmesen de var olduğunu hissetmen gibi biz de O'nu görmesek de varlığını hissediyoruz. Biz Allah'ı (cc) görmesek de O'nu eserlerinden tanırız. Mesela sen odanı dağınık bıraktığın günün akşamı odanı toplanmış bulsan ne düşünürsün? Annemin odamı topladığını tabii ki! Ama anneni görmedin ki! Ben annem evde olmasa hemen anlarım. Annem bazen odamda ders yaparken yan komşuya geçiyor. Hemen fark ediyorum, annemin yokluğunu. İşte oğlum! İnanmak; neye inanmak? Allah'a! O'na güvenip, teslim olmak iman etmek demektir. İnanan yani iman eden kişilere mü'min denir. Ben Allah'a inanıyorum o halde bana mü'min denebilir değil mi baba? Evet oğlum. Suat, elindeki defteri bırakıp mutfağa koştu. Annesine ?Anne sen de mü'min misin?? diye sordu.

Annesi şaşkın, nereden çıktı oğlum bu diye karşılık verdi. Anne sen yoksa Allah'a inanmıyor musun? İnanmıyorsan sana mü'min diyemeyiz. Yok oğlum! Tabii ki ben de Allah'a inanıyorum. O halde biz hepimiz iman etmiş ve mü'min olmuşuz. Annesi dolabın çekmecesinden iki tane çikolata çıkardı: Birisi benim küçük mü'minime, diğeri de büyük mü'mine. Haydi al bunu babana götür. Bak annem bize ne verdi, baba. Hımm, çikolatalar da güzelmiş küçük mü'min değil mi? Şimdi ödevini yapmaya haydi bakalım. Anladıklarını yaz, ben bir okuyayım. Tamam, şimdi gidiyorum.