Kişinin hayatı boyunca baş etmek, kontrol altına almak durumunda olduğu dürtülerinden biri de kıskançlıktır. Her insanda kıskançlık gibi dürtüler olabilir; ancak önemli olan bu dürtüleri iyi tanıyıp kontrol edebilmektir.

İyi bir eğitim kıskançlık dürtüsünün kontrol altına alınmasını kolaylaştırır. Kıskançlığın en ileri boyutu olan haset, bazı güzel özelliklere sahip olan kişilerin bu özelliklerini kaybetmesini istemek, hatta bunun için gayret etmektir. Haset (kıskançlık) kişinin hem kendisine hem de çevresindekilere zarar verdiği kadar insan ilişkilerini de olumsuz etkileyen kötü huylardandır.

Akla şöyle bir soru gelebilir: Acaba sağlıklı bir kişi neden istemediği halde kıskançlık duygusu duyabilir? Bunun nedenlerinden biri çocukluk çağından itibaren aldığı ahlaki eğitimin yetersiz oluşudur. Çocukluk çağındaki iyi bir eğitim, dürtülerin çoğunun kontrol altına alınmasını ve kişiye yararlı hale gelmesini sağlar. Çocukluk çağında kardeş doğumu ile kıskançlık duygusu eğitilmeye başlanır. Çocuk hem içten gelen duygu ile kardeşini çok sever hem de annesinin babasının sevgisini, eşyalarını, odasını paylaşmak istemeyip iç çatışma yaşayabilir. Eğer bu iç çatışmalar anne babanın da desteği ile bu yaşlarda çözümlenirse çocuk kıskançlık duygusu ile büyük ölçüde başa çıkabilir. Arkadaşlık ilişkileri içinde paylaşma da bunu kolaylaştırır. Bununla beraber bu konuda aşırı kaygılı olmak olumsuz yönde etki eder. Hassas yapılı, takıntıları olan bazı kişiler her insanda tabii olarak bulunan dürtülerin normal kişilik özellikleri olduğu endişesi ile paniğe kapılıyorlar. Depresyon ve takıntılar kişinin kendi duygularından emin olmamasına da yol açar. Bu sebeple tedavi edilmelidir.

Kıskançlığın ilacı diğergamlık Yüce dinimizin çok önem verdiği kardeşlik ve diğergamlık (fedakarlık) duyguları gerçek kıskançlık duygusunun eğitilmesinde panzehir hükmündedir. Kendi menfaatinden önce kardeşinin menfaatini düşünen kişi onun sahip olduğu nimetleri kaybetmesini ister mi?

Eğer mesele diğer insanların bu nimetlerden mahrum olmaları değil de aynı nimetlere sahip olmaksa yüce dinimizde bu, kıskançlık (haset) olarak değil gıpta olarak değerlendirilmekte ve tabii, kişiyi geliştirici bir duygu olarak kabul görmektedir.

Bununla beraber insanların birbirinden farklı nimetlere sahip olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Hep başkasında olan nimetleri, güzel özellikleri görüp de kendinde olanları görmemek ve sürekli, başkalarında olanların kendisinde de olmasını istemek kişi açısından yıpratıcı olup Yaradan'ın verdiği nimete şükretmeme sonucunu doğurabilir. Düşünülecek olursa maddi özelliklerimizin çoğu manevi güzellikleri de elde etmek için bir basamak ve anahtar hükmündedir ve çalışıp para kazanmak, ailesinin işleriyle uğraşmak, bir sanatla meşgul olmak gibi maddi temele de dayanan gayretler yüce dinimizde de teşvik edilmektedir. Önemli olan o maddi güzellikleri elde etmeye çalışırken manevi güzelliklerden mahrum olmayıp maddi hayat ile manevi hayat arasındaki dengeyi sağlamaktır.

Her birey değer görmek ister

Anne babanın çocuklarını diğer arkadaşları ve kardeşleri ile kıyaslamaması, her çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlı olması kıskançlık duygusunun bireyi olumsuz şekilde etkilemesini büyük ölçüde önler. Her birey değer görmek ve farklı özelliklerinin takdir edilmesini ister. Anne babalar çocuktaki kıskançlık duygusunu potansiyellerin ortaya çıkarılması ve başarı için gerekli bir sevk-i tabii olarak görmelidir. Çocuk sevgiden ve ilgiden mahrum edilmeyip yeterli desteği alır, aşırı sevgi görerek de şımartılmazsa ilgi çekme isteği aşırı olmaz.