Büyük Abide'den dönerken yol karşınızda ikiye ayrılır. Sağ taraftaki yol Alçıtepe köyüne giderken, sol taraftaki ise sizi, Ezineli Yahya Çavuş ve arkadaşlarının kahramanlık destanları yazdıkları Ertuğrul Koyu'na götürür. Bu yola 10 dakika kadar devam ettiğinizde Seddülbahir köyü ile karşılaşırsınız. Aynı yola devam edin. Yol sizi köy meydanındaki çeşmenin yanından geçirerek ikiye ayrılacaktır. Sol taraftan İlk şehitler anıtına sağ taraftan devam ettiğiniz takdirde Yahya Çavuş anıtına gidersiniz. Biz sağ taraftan devam ediyoruz. Seddülbahir Köyü camisinin yanından geçerek ilerliyoruz. Az sonra, İngilizlerin Çanakkale'deki en büyük abidesi olan Helles Anıtının yanından geçeceğiz. Buradan bir kavis yapınca da Ezineli Yahya Çavuş Anıtı ile karşılaşacağız. Anıtın arkasından, burada iki gün boyunca büyük bir savunma gerçekleştirerek canlarını veren Mehmetçiklerin gömülü olduğu şehitliği göreceksiniz.

Şehitliğin sağ tarafında ise günümüze kadar ancak az bir kısım kalabilmiş birkaç tabya durmaktadır. Bu tabyaların yanında Çanakkale Savaşında kullanılan ve Almanlardan almış olduğumuz görkemli topun sadece namlu kısmını inceleyebilirsiniz. Kaide kısmını bir bölümü de yine orada yansı toprağa gömülü vaziyette durmaktadır.

Şimdi gelelim bu anıta adını veren kahramanımıza. 25 Nisan sabahından itibaren göğsünü Ertuğrul Koyu'na siper eden bu yiğidimiz ve yanındakiler acaba bu büyük destanı nasıl yazmışlardı.

18 Mart Deniz harekâtından büyük bir bozguna uğrayarak yüz geri edilen düşman devletler Osmanlı'ya karşı âdeta diş biliyorlardı. Dünyanın en büyük devletleri olarak nitelendirilen İngiltere'si Fransa'sı dünya karşısında yerin dibine geçen itibarlarını yenide kazanmak için muhakkak bu hasta adamı yok etmeli ya da etkisiz hale getirmeliydiler. Bu amaçla da hararetle, bir kara savaşı iç çıkarma hazırlıklarına başlamışlardı.                           

Osmanlı ordusu büyük bir metanetle, önümüzdeki günleri olacağını tahmin ettiği bu kara çıkarmasını bekliyordu.

Gelibolu'yu koruyacak 5. Ordu hazırlıklarını sürdürüyordu. 5. Ordu içindeki 26. Alay'da düşmanın çıkarma yapacağı 25 Nisan gününden bir gün önce ilginç gelişmeler meydana gelecekti. O gün de diğer günler gibi öğle namazlarını alay imamlarının arkasında kılmışlar ve ardından içtima için toplanmışlardı. Alay komutanı mevkie gelmiş, bölük komutanları tam ona tekmil vereceklerken sırasında bekleyen Yahya Çavuş bir adım öne çıkarak bir durum arz etmek istediğini söylemişti. Kendisine söz hakkı verildiğinde alay komutanına hitap ederek; vatan toprağının öneminden, onun savunulmasının gereğinden bahsederek, kendisini, düşmanın çıkarma yapma ihtimali olan bir yere göndermesini rica etti.

Alay komutanı onun bu talebini takdirle karşıladı. Çünkü Ezineli Yahya Çavuş'un içindeki yangını çoğu biliyordu. Yahya Çavuş 1912 Balkan Savaşına da katılmış, bu utanç verici yenilgiyi bir türlü içine sindirememişti. Anlındaki bu kara lekeyi silmek için âdeta bir sebep arıyordu. Çanakkale Savaşıyla da bu arzusuna ereceğini, düşmana haddini bildirerek bu utanç lekesinden kurtulacağını ümit ediyordu.

Bu içten; arzuya alay komutanının ilgisiz kalması düşünülemezdi. Ama onu tek başına da gönderecek değillerdi. Gönüllü olmak isteyenler denilince büyük bir kalabalık hemen öne atılıverdi. Böylece tabur komutanı Mahmut Bey ile Asteğmen Hüseyin Bey'in komutasında bu gönüllü birliği Ertuğrul Koyu'nda mevzilendi.

Haftalardır kara çıkarması için plan yapan düşman birlikleri özellikle dört bölgede aynı anda harekete geçme kararı almışlardı. Bu dört çıkarma bölgesinden biri de Ertuğrul Koyu idi. Yalnız burada farklı bir strateji izlemeyi düşünüyorlardı, uzaktan gemilerle yaklaşıp sandallarla çıkartma yaptıkları takdirde çok zayiat verebilirlerdi. Hâlbuki gözden çıkarabilecekleri birkaç gemiyi karaya bindirirler ve dubalarla karaya asker çıkarmaya kalkarlarsa kısa sürede kıyıda tutunabilirlerdi. Bu amaçla Albiom ve River Clayd adlı kömür gemilerini silahlarla donatarak hazır hale getirdiler. River Clayd da 2.000, Albiom'da 1.000 civarında asker vardı.

25 Nisan sabahı erken saatlerde bu iki kömür gemisiyle kıyıya yüklendiler. Ama karşılarında 26. Alayın gönüllü takımı vardı. Kömür gemileri sahile iyice yaklaştıklarında kapaklan açıldı ve düşman askerleri hızla dışarıya atlamaya başladılar. Ama kendisini kapıdan gösteren her düşman askeri kanlar içinde Ertuğrul Koyu'nun serin sularına gömülüyorlardı. Bu durum saatlerce sürdü. Düşman alayı komutanı askerlerinin başarısızlıklarını görüyor çileden çıkıyordu.

"Beceriksizler bir kıyıda tutunamadınız. Kapıdan doğru dürüst çıkmayı bile başaramadınız." diye bağırıp duruyordu. Öyle çıkılmaz böyle çıkılır dercesine askerlerinin önüne geçerek kapıya yöneldi. Tam başını kapıdan göstermişti ki kahraman askerlerimize ait bir kurşunla alnından vurularak o da Çanakkale'nin derin sularını boyladı. Çarpışmalar akşama kadar sürmüştü. Düşman kıyıda tutunma konusunda bir ilerleme kat edememişti. Her akşam Türk cephelerini gözlemleyen İngiliz uçakları üstlerine durum raporu sunuyorlardı. O akşam uçaklardan biri, Ertuğrul Koyu ile ilgili verdiği raporda, Bu koyun kıyıdan 50 m. İçeriye kadar bir kan gölü haline geldiğini söylüyordu.                                                    

Ertesi günü de çatışmalar tüm şiddetiyle sürdü. Her geçen saat durum düşman askerlerinin lehine dönüyordu. 3.000 kişiye karşı 67 asker ne kadar dayanabilirlerdi ki. Çarpışmalar sürerken Tabur komutanı Mahmut Bey ile Asteğmen Hüseyin Bey şehit düştüler. Bunun üzerine komutayı Ezineli Yahya Çavuş eline aldı. Balkan ve Galiçya cephelerinde bulunmuş, 28 yaşındaki bu ateşin delikanlı arkadaşlarını devamlı yüreklendiriyordu. Sayıları giderek azalıyordu. Düşman artık yavaş yavaş kıyıda tutunmaya başlamıştı. Yahya Çavuş'un arkadaşları

"Komutanım cephanemiz azaldı." dediklerinde O metanetini bozmadan; "İki düşmanı bir araya getirip ateşleyin aslanlarım," diyordu.

Mehmetçikler direne direne sırtlara çekilmeye başladılar. Artık Yahya Çavuşun yanında sadece beş kişi kalmıştı. Düşman onları arkadan çevirmeye çalışıyordu. Orada kalmak göz göre göre ölmek olurdu. Bunun üzerine çarpışa çarpışa Alçıtepe sırtlarına doğru çekilmeye çalıştılar.

Onların Çekilmesi ile iki gündür savundukları mevzilerden, birden ses seda kesilmişti. Bu sessizlik karşısında yavaş yavaş mevzilere yaklaşan düşman askeri gördükleri manzara karşısında donup kalmışlardı. Çünkü İki gündür kendilerine dur diyen bu birliğin en azından bir tümen olduğunu sanıyorlardı. Hâlbuki karşılarında al kanlar içinde yatan askerlerin sayısı tam 62 idi. Bu işe bir anlam veremediler. Daha büyük bir hınçla, çarpışarak geri çekilmeye çalışan Yahya Çavuş ve yanındakileri takibe koyuldular.

Ezineli Yahya Çavuş ve arkadaşlarının artık ne takatleri ne de cephaneleri kalmıştı. Alçıtepe sırtlarında, 26 Nisan akşamı, havanın kararmaya başladığı sıralarda onlarda, dünden beri birer ikişer kendilerinden ayrılan arkadaşlarının yanlarına gittiler. Alçıtepe sırtlarında beş askeri ile birlikte, Ezineli Yahya Çavuş da şehadete ermişti.

Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuştular

Tam üç alayla burada, gönülden vuruştular

Düşman tümen sanırdı bu şaheser erleri 

Allah'ı arzu etliler akşama, kavuştular.

Çanakkale Valisi

Namık Memik