İkisi de üniversite mezunu. Beş yıllık evli ve bir kız çocuğuna sahipler. Maddi olarak problemleri yok ama geçinemiyorlar. Bir kez boşanmayı denemişler.

Aileler araya girip vazgeçirmiş. Bir müddet sonra yine sıkıntıya düşmüşler. Şimdilerde bir çıkış yolu arıyorlar. İşin acı tarafı, anlaşamadıkları konu incir çekirdeğini doldurmuyor. Meselâ kadın, eşine telefon ediyor.

"Bu akşam yemeğe gidelim mi?" Eşi itiraz ediyor:

"Hayır, toplantım var."

"Zaten sen, ben ne desem itiraz edersin."

"Sen de olmadık zamanlarda dersin. Kafam zaten yorgun. Bir de seni çekemem." Telefon kapanıyor, kriz başlıyor.

İki tarafın da sinirleri gergin. Erkek, toplantıya sıkıntılı giriyor. Aklı hep "ben eve gidince bunun hesabını sorarım"da. Kadınsa "akşam geldiğinde haddini bildiririm" pozisyonunda.

Gecenin ilerleyen saatinde kırılan kalpler ve yaralanan gönüller...

Sebep, koskocaman bir "hiç".

Kim bilir belki de şu an çoğu kadınlar, "Bir hiç olur mu? Tüm erkekler böyle zaten. Hep toplantı veya iş. Hayatlarında kadınlara yer yok ki!" diyor olabilirler.

Erkeklerin bazıları da, "Şu kadınlar ne anlayışsız. Toplantı bu, işin şakası yok ki? Biz onlara ekmek parası kazanmak için çalışıyoruz. Onlar ne derdindeler?" diye düşünebilirler.

Oysa aynı kadın: "Hayatım çok sıkıldım, acaba bu akşam yemeği dışarıda yiyebilir miyiz? Bir ayranla tost da olabilir." demek nezaketini gösterse. Erkek, "Özür dilerim hayatım, bugün toplantım var. Yarın olur mu?" dese ve akşam evine neşeyle dönse. Kadın da eşini tebessümle karşılasa... Ve o "şiddetli geçimsizlik" denilen şey ortadan kalksa.

Acaba ikinci sahneyi yaşamak çok mu zor? Olumsuzluğu pompalayarak mutluluk atmosferini yok etmeye çalışan şeytanı yenmek bu kadar mı güç? Neden "güzel geçinmenin" yollarını aramak varken benlik ve inat atıyla geçimsizlik vadilerine koşuluyor? Dante, ne güzel söylemiş "küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar çıkar". Öyleyse küçük kıvılcımların mutluluk sarayımızı yakıp kül etmesine meydan vermeyelim. Beynimizi güzel düşünmeye ve güzellikleri görmeye alıştıralım.

Hayatı yaşanır kılmak formülü rehberimiz olmalı

Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır. Bunun tersi, kötülükleri gören kötülük düşünür ve hayatını mutsuzluklarla karartır.

Olumlu hareket etmeli ve eşinin menfi yönlerine kafayı takmak yerine biraz da "Bu olayda benim kusurum ne?" diye empati yapmalı.

Eşinin iyi yönlerini ve güzelliklerini görmeli. Aile içinde "ben" "sen" yerine "biz" yaşantısını kurmaya çalışmalı.

Sadece "Ben doğru düşünüyorum. Ben haklıyım. Sen yanlış düşünüyorsun" demek yerine "Ben de yanlış yapabilirim. Sen de haklı olabilirsin." diyebilmeli.

Dış dünyanın streslerine karşı el ele, omuz omuza vererek dayanmalı.

Gurur ve enaniyetini muhabbet ateşiyle yakabilmeli.

Hayatta çok önemli vazifeler dururken basit şeylerle hayatı karartmamalı.

Kavga sebebi olan şeyleri yok ederek münakaşa ve sıkıntı çekmek yerine huzur ve saadetle yaşamalı.