Anne babalar olarak Rabb'imizi, Peygamberimiz'i, güzel ahlakı ve kutsal değerlerimizi çocuklarımıza anlatabilme derdi içindeyiz. Özellikle maneviyata ait meselelerin zorla, baskıyla, sevdirmeden öğretilmeye çalışılmasının nasıl olumsuz sonuçlar doğurduğunu belki birçoğumuz kendi hayatımızda müşahede ettik. Bu yüzden çocuklarımızı eğitmek için yeni yollar arayışı içine girdik. 4 çocuk sahibi Raşit-Ayşe Yurtseven çifti, öğretmenin en iyi yolunun bizzat yaşama olduğunu tecrübe ile ispat etmiş, sabırla anlatmanın faydalarını görmüş bir aile. Özellikle Ayşe Hanım, Kur'an ile geç tanışmasının verdiği hırsla daha 2,5 yaşındayken ilk çocuğuna Fil Sûresi'ni izah etmeye çalıştığını anlattıktan sonra, çocukların ne öğrettiğimizden ziyade nasıl davrandığımıza baktıklarını geç de olsa anladığını söylüyor.


Dokuz Eylül Üniversitesi'nden mezun olan ve halen din kültürü öğretmenliği yapan Raşit Bey ile Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Ayşe Hanım, 16 yıllık evliliklerinde beş çocuk sahibi olmuşlar. En büyük oğul Muhammed Mus'ab, 15 yaşında. Vefat eden Muhammed Bedir'in ardından Muhammed Selman, Hanne Meryem (Hanne, Hz. Meryem in annesidir) ve Muhammed Tarık doğmuş. İlk isimlerin hep Muhammed olmasının sebebi şu: Müşrikler Efendimiz'e (sas) 'ebter' yani soyu kurumuş dedikleri için Ayşe Hanım, bütün erkek çocuklarında O'nun (sas) ismini yaşatmayı arzulamış.  Ayşe Yurtseven, ilk çocuğu doğduğu zamanlarda hayatın tabii akışı içinde yer alan 'yaşayarak öğretmeyi' eğitimden saymadığını belirtiyor. "Bana göre hemen her akşam ailede bir şeylerin öğretildiği oturumlar olmalıydı. Mus'ab'a Fil Sûresi'ni büyük resim kâğıtlarına çizdiğim resimlerle anlatmaya çalışıyordum. Benim on sekiz yaşındayken, yani çok geç karşılaştığım Kur'an'ın anlamını çocuğum benden çok önce öğrenmeliydi." diyen Ayşe Hanım, sonraları görüşlerine değer verdiği kişilerin 'çocukları rahat bırak' ikazlarıyla sıkı öğretim işlerine ara vermeye, her anne gibi bir parça gevşemeye başladığını ifade ediyor.

Nerede olursan ol, sokağa çıksan da markete gitsen de Allah'tan kork

Ayşe Hanım, dilin söyleminin bir yere kadar gittiğini, hayat içinde sergilenen davranışların sözün ötesine geçtiğini, çocukların ne öğrettiğinden ziyade, nasıl davrandığına baktıklarını fark etmiş. Ayşe Hanım, yıllarca hem çocuklara hem yetişkin hanımlara tefsir ve hadis dersleri vermiş. Klasik tefsir ve hadis kitaplarını olduğu gibi anlatmaktansa bugüne uyarlayıp, dilini sadeleştirerek anlatmayı tercih etmiş. Ayetlerin iniş sebebini bu çağdaki benzer olaylarla karşılaştırarak, bugünün insanına inmiş gibi algılanmasını sağlamaya çalışmış. Bu yolla, ayet ve hadisleri evimize, ailemize, sokağımıza yani hayatın içine yaşanılır şekilde indirerek öğretmiş. Bu arada kendi çocuklarına seviyelerine göre anlattığı hadislerden bir derleme yaparak 'Çocuklar İçin 40 Hadis' kitabı hazırlamış. Ayşe Hanım, ayet ve hadisleri çocukların seviyesine nasıl indirdiğini şöyle örnekliyor: "Allah temizdir temizlenenleri sever, ayetini Allah cicidir cicileri sever, şeklinde çocuklaştırdım. 'Nerede olursan ol Allah'tan kork' hadisini 'markette de olsan, sokağa da çıksan, annenin babanın görmediği bir yerde de olsan, kapını kilitlesen de Allah tan kork' gibi ifadelerle anlattım."

...Çünkü Peygamberimiz öyle diyor!

Ayşe Hanım; bir şeyi neden yaptığını soran çocuğunu "Çünkü Peygamber'imiz öyle diyor." şeklinde yönlendirerek, yaptığı basit bir hareketin bile bilinçle olduğunu işaret etmiş. Çocuklarının zihninde bu dünyada bir sınama nedeniyle bulundukları bilgisinin yerleştiğini ifade eden Ayşe Hanım şöyle konuşuyor: "İyiliğin Öğretmeni'nden öğrendiklerimizi gücümüz yettiğince yapacağız. Bizim tek amacımız iyi insan olmak. Bu düşünceyi Peygamberimiz'in ilkeleriyle verdik. Birisi diğerine vurduğu zaman karşılık vermemesini "Çünkü aklıma 'Zarara zararla karşılık verilmez.' hadisi geldi." diye açıklayabiliyor. Peygamberimiz'in günlük hayatındaki en ufak davranışı bile önemli ama sünnet diye sadece bunların dayatılması doğru değil. Asıl önemli olan insanın ilişkilerinde dürüst davranmasıdır. Allah Rasulü, birçok hadisinde önemli olan bazı şeyleri saydıktan sonra 'İnsanlara karşı güzel davranmandır' diye tamamlıyor. Önce bize bakarak sadece hareketleri yaptılar; sonra duaları ezberleyerek içini süslediler. "Namaz dinin direğidir." hadisinde olduğu gibi namazın bir buluşma anı olduğunu, Evrenin Hakimi olan Allah ile tek başına görüşebilme imkânı olduğunu söyledim. Böyle ilginç cümlelerle yaklaştığın zaman daha cazip oluyor. Sûrelerin Arapçasını ezberlerken Allah'ın bize ne demek istediğini de anlattım."

Kutlu doğuma özel program

Yurtseven ailesi geçen yıl Peygamberimiz'in (sas) doğum gününde çok özel bir kutlama yapmış. Doğum günü o tarihe yakın olan çocuklarla Efendimiz'in doğumunu birleştirip özel bir program düzenlemişler. Ayşe Hanım, pasta, börek gibi özel ikramlar hazırlamış. Raşit Bey, Hz. Peygamber'in hayatını özetleyen kısa bir konuşma yapmış. Hanne Meryem önceden hazırladığı birkaç hadisi anlatmış. Yine Ayşe Hanım, hadis kitabını rast gele açıp herkes için o güne özel hadisler okumuş. Aile bu sene de kutlu doğumu özel bir programla kutlayacak. Ama bu sene havanın durumuna göre ev dışında güzel bir gün geçirmeyi planlıyorlar.
Bu evde 'iyilik' denince Peygamberimiz geliyor akla. Çocuklar O'nu 'İyiliğin Öğretmeni' olarak tanıyor. 7 yaşındaki Muhammed Tarık, bir iyilik yaptığında 'Şimdi ben Allah'tan artı mı aldım?' diye soruyor. Çünkü annesi okuldaki dili kullanarak sevap yerine artı, hata yaptığı zaman günah yerine eksi aldığını söylüyor. 'Şu anda sana eksi atmış olabilir dikkat et' diyor mesela. 'Allah seni sevmez, yakar, cehenneme atar' gibi ifadeleri kesinlikle kullanmıyor. 'Allah çocukları hep sever, sevmekten hiç vazgeçmez' diyerek çocuğunu tekrar güzelliğe sevk ediyor. Korkutmuyor, ceza vermiyor onlara. Uydurma masallar yerine Peygamberlerin hayatlarını anlatıyor çocuklarına.

Çocuklar Peygamberimiz'i (sas) anlatıyor

Muhammed Tarık: Peygamberimiz iyi birisi olduğu için biz onun için iyilik yapıyoruz. O'nun beni sevmesi için namaz kılıyorum. Kitap okuyorum bazen. Arkadaşlarım bir şey yapıyor. Aklıma Peygamberimiz geliyor ve onlara anlatıyorum. Peygamberimiz iyi birisi. Peygamberimiz bize Kur'an'ı tanıtmış. İyiliği öğretmiş. Bize çok şey öğretmiş. Namaz kılmayı öğretmiş.

Hanne Meryem:  Peygamberimiz'e salavat getiriyorum. O çok iyi kalpli, iyiliksever herkese doğruyu anlatır. İnsanlara Kur'an'ın ne anlama geldiğini anlatmış. İyilik yapmalarını istemiş. Namaz kıldıktan sonra dua ederim. Ailem için, başımıza kaza gelmesin diye dua ederim.

Muhammed Selman: Peygamberimiz gibi dürüst olmaya çalışıyorum. Çocukları severmiş, ben de seviyorum. Kötülük yapanlara kötülükle karşılık vermemiş. Arkadaşlarım kötü şeyler yaptığı zaman ben de üzülüyorum. Tüm Müslümanlar için, sevdiklerim için, cennete gitsinler, orada buluşalım diye dua ediyorum.

Muhammed Mus'ab: Peygamberimiz hadisleriyle bize yol gösteriyor. Herkese eşit davranmış, çocuklara şefkat gösterilmesini istemiş. Peygamberimiz'e hareketlerimle benzemeye çalışıyorum. Yatmadan önce dua ediyorum. Anneme, babama saygılı davranıyorum. Peygamberimiz bir yere giderken yol kenarında boş oturan bir adam görüyor. Selam vermeden geçiyor. Geri dönerken aynı adamı elinde çubukla yere bir şeyler çizerken görüyor ve selam veriyor. Neden böyle yaptığı sorulunca boş durmanın iyi olmadığını söylüyor ve o adama bir şeyler düşünmeye başladığı için selam verdiğini söylüyor. Ben bunu unutmuyorum.

 

Baba Raşit Yurtseven: Çocuklarımıza önce O'nu sevmeyi öğrettik

"Öncelikle çocuklarımıza peygamber sevgisini öğrettik. Kim olduğunu, bizim için önemini anlattık. Hadisleri öğrettik. Kandil gecelerinde, Ramazan'da çocukları alıp camiye gittik. Manevi havayı tattırmaya, o geceyi güzel hatırlamalarını sağlamaya çalıştık. Yemeklerden önce ve sonra ellerin yıkanması, sabahları yüzün yıkanması, her işin başında besmele çekmek gibi günlük hayatımızda uyguladığımız sünnetler var. Yolculuğa çıkarken hepimiz sesli olarak 'Bismillah' diyoruz. Evimize dönünce şükrediyoruz. Bunları ifade etmelerini istiyoruz. Günlük hayatımızda mümkün olduğunca hatırlatmaya çalışıyoruz. Sünnetler o kadar hayatın içinde ki ayırıp kenara koymak mümkün değil. Bize düşen tohum atmak. Çıkarsa ne âlâ, çıkmazsa da Allah bilir."

Ayşe Hanım: Cuma özel bir gün "Cuma gününü sevdirmek için özel şeyler yaptım. Cumanın bayram olduğunu, özel bir vakit olduğunu bilsinler diye, harçlıklarını cuma günü verdim. O gün okuldan geldikten sonra ev kıyafetinden ayrı özel giyinmelerini istedim. Pastalar yaptım. Bugünün duada çok önemli olduğunu, Allah ile baş başa kalıp ne dilerlerse mutlaka duyacağını ve kabul edeceğini vurguladım."

Anne Ayşe Hanım: Hatamı farkettim

Ayşe Hanım, yaptığı bir hatayı nasıl düzelttiğini bakın nasıl anlatıyor: "Çocuğuma besmelenin gizemli gücünü öğretmeye çalışıyordum. Israrla belki çocuğu sıkacak derecede, besmeleyi hatırlatıyordum ve besmele çekersen, düşmezsin, başına şu gelmez, bu gelmez diyordum. Çocuk birkaç defa besmele çektiği halde düşünce, benden bunu açıklamamı bekledi, haklı olarak. Ben de 'Belki daha çok yaralanacaktın, canın daha çok acıyacaktı; ama Allah seni bu şekilde korudu' gibi cümlelerle, işin içinden sıyrılmaya çalışırken, hatamı fark ettim. O andan itibaren şöyle demeye başlamıştım; "Sadece besmele çekmen yetmez, bir de düşmemek için dikkatli olmalısın, önüne bakmalı, hızlı koşmamalısın…" Bu düzeltmeyi yapmazdan evvel, çocuk bir masa üzerinden atlamak suretiyle süpermen'liğe hazırlanıyor ve ben uyardıkça da, "Korkma anne bir şey olmaz, ben besmele çektim." diyordu. Böyle olaylar oldukça, o olayla ilgili gereken bilgi can sıkmadan verilmiş oluyordu. Bir anlamda hayat, hepimizin öğretmeni oluyordu. Hayat içinde karşımıza çıkan olaylar, tıpkı ayetler gibi, içinde bizi eğitecek bilgileri saklayan cümlelerdir.