?Annem iyi bir anne. Baskıcı değil. Bir konuyu sorduğum zaman o yine önce benim fikrimi almak ister. İbadetleri de örtünmeyi de bize sevdirerek öğretti. Namaza ne zaman başladığımı hatırlamıyorum. İlk zamanlar arada bir kılıyordum. Annemden yatsı namazını kılmamak için izin istiyordum çok uykum var diye. Annem de ?o zaman farz olmadığı için sadece farzıyla vacibini kılabilirsin' diyordu. Ben de ?hepsini kılayım bari' diyordum.?

13 yaşındaki Şulenur Yaşar'ın bu sözleri, kızlarını büyük bir özen ve titizlikle yetiştiren Ayşenur Yaşar'ın terbiye anlayışını çok güzel yansıtıyor. Ayşenur hanım, üç kız evlat sahibi bir anne. Fatma Nurkan (24), Rüveyda (21) ve Şulenur'u yetiştirirken hangi yolları izlediğini konuştuk kendisiyle.

Evlatların eğitiminde babanın yaptığı katkıyı ve hakkını baştan teslim etmek gerek öncelikle. Emekli edebiyat öğretmeni ve yazar Selahaddin Yaşar, Ayşenur hanımın en büyük destekçisi olmuş; ama kızlar anneye daha yakın olduğu için onlarla genellikle kendisi ilgilenmiş. Öncelikle Ayşenur Hanımın ilkokul mezunu olmasına rağmen kendisini çok iyi yetiştirmiş bir hanım olduğunu söylemeliyiz. Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin ?Risale-i Nur'ları bir sene tedkik ederek okuyan kişi zamanının alimi olur? sözünü cisimleştiren bir örnek o. Risale-i Nur dairesinde yaşanan bir ailede yetişen Ayşenur Hanım, kendi yuvasını da bu çerçevede kurmuş. Kur'an-ı Kerim'i, Peygamber Efendimiz'in sünnetini esas alarak Risale-i Nur'un ekseni etrafında hareket edilince hiçbir konuda hata yapılmayacağını söyleyen Ayşenur Hanım, ?Çünkü elinizde reçete var. Bu kaynaklarda çözüm bulamayacağınız hiçbir şey yok. Meşveret esasını oradan çıkardım. Bir ailede, bu oturduğu zaman birçok şey halledilmiş olur. Risale-i Nur'ları hem dini kitap, hem çocuk eğitim kitabı, hem de aile içi iletişim kitabı olarak görüyorum.? diyor.

Çocuk eğitiminin anne karnında hatta daha eş seçimi sırasında zihinlerde başlaması gerektiğini düşünen Ayşenur Hanım, bütün çocuklarına hamilelik döneminden itibaren çok özen göstermiş. Eşiyle birlikte dualarında hep hayırlı evlat dileği varmış elbette; ama ?Çocuğumu Allah'ın ve Peygamber'imizin seveceği bir kul olarak nasıl yetiştirebilirim?' sorusuna cevaplar aramış sürekli. Öncelikle evdeki her halinin çocuğuna örnek olacağını bilerek hareket etmiş. Çocukların annenin yediği gıdalardan etkilendiği gibi manevi hallerinden de etkilendiğini bilerek düşüncelerini hep olumlu şeylere yönlendirmiş. Kur'an ve Cevşen okumalarını artırmış. ?Evladımı imana, İslam'a hadim eyle? diye dualar etmiş. Doğduktan sonra imkan olduğunca abdestsiz emzirmemeye, besmelesiz bir şey yedirmemeye gayret etmiş. Konuşmayı öğrenirken ilk kelimelerinin Allah ve Muhammed olmasına çalışmış. Bir camiden veya mezarlıktan geçerken caminin ne olduğunu anlatmış, kabirlere dua okuduğunu görmelerini istemiş. Hayatın içinde yaşarken o anda yapılması gerekeni yaparak dikkatlerini Yaratıcı'ya çekip ruh dünyalarının imanla şekillenmesi için uğraşmış.

Yaşar ailesinde birçok mesele istişare edilerek ortak kararların alınmasıyla hallediliyor.

Aile içinde eşlerin birbiriyle ve çocukların anne-baba ile doğru iletişim kurmasının çok önemli olduğunu ifade eden Ayşenur Hanım, evlerinde herkesin söz hakkı olduğunu söylüyor. Olması gerekenle olmaması gereken şeyler birlikte karara bağlandığı zaman herkes buna uyuyor. Bir şey sadece anne veya baba istediği için yapılmıyor. Çocukların yanlış bir isteği olduğu zaman ortaya çıkabilecek sonuçlar açıklanıp buna rağmen isteyip istemediği soruluyor. Ayşenur Hanım, çocukların ?bak bu böyle, şu şöyle' diye karşına alıp ders vererek eğitilemeyeceğini düşünüyor. Ona göre, insan doğruyu, yanlışı, iyiyi, kötüyü hayatın içinde, anne-babadan ve çevreden görerek öğreniyor. Bu yüzden her hali ve davranışıyla çocuklarına örnek olmaya çalışıyor. Çocuklarının her hareketini onları sıkmadan uzaktan takip ederek tahlil ediyor. Kendi aralarındaki oyunlarda kurdukları hayalleri gözlemleyerek ruh dünyalarını anlamaya ve ona göre tavır almaya çalışıyor.

?Örtünmeleri için hiçbir zaman zorlamadım?

Günümüzde kız çocukları olan ailelerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri onlara İslam'a uygun giyinme alışkanlığı kazandırmaktır. Kimi aileler tesettürü sadece başı örtmek şeklinde algıladıkları için kızlarının diğer kıyafetlerine pek karışmıyor. Ya da kapalı giyinmeye zorladıkları için, evden örtülü çıkan bir genç kız iki sokak ilerde veya okulunda ailesinin karşı çıkacağı kıyafetleri giyebiliyor. Bu durumun sebeplerinden biri ailelerin neden tesettürü çocuklarına güzelce anlatıp bu tarz giyimi sevdirmemeleri. Bir sebebi de örtünmeleri gereken yaşa kadar kızlarına bunu anlatmayıp birden bire bunu emretmeleridir. Ayrıca çok küçük yaşta örtünmeye başlayan çocuklar içinde tersi bir durum sözkonusudur.

Ayşenur Hanım, çocukların bir seyretme bir de yapma dönemleri olduğunu düşünüyor. Dinin emirlerini uygulamak zorunda olmadıkları bir yaşta zorla yaptırılırsa asıl farz olduğu zaman itiraz edeceklerini söylüyor. ?Çocuk emeceği zaman emzirilir. Katı gıdalara yavaş yavaş alıştırılır. Maneviyat, ahlak ve ibadetler de böyle yaşına göre yavaş yavaş verilirse neticesi iyi olacaktır. Yapmaları gereken zamanda bırakalım dozunda yapsınlar; ama ileride belli yaştan sonra bunu yapamayacağını anlatalım. Uygulama dönemine geldiği zaman kaçırmayalım.? diyen Ayşenur Hanım, farz olan ibadetleri aksatmadan yapabilmesi için altyapının buluğ çağına gelmeden hazırlanması gerektiğini ifade ediyor.

?Ailenin veremediğini başka insanlar verir?

Dışarıda açıklığı özendirecek çok şey olduğu için genç kızlara örtünmenin sevdirilmesi, üzerinde gururla taşıması için teşvik edilmesi icap ediyor. Çocuklarına küçükken evde ve dışarıda istedikleri gibi giyinmeleri için izin vermiş. Ancak çok kısa giydirmemeye, mutlaka uzun çorap giydirmeye dikkat etmiş. Bir gün evcilik oynayan kızlarının birbirlerine misafir olurken eteklerini kısalttıklarını fark etmiş. Çocuklarının böyle bir giyime neden özendiğini tahlil edip onları evde istedikleri gibi daha açık ve rahat giydirmeye karar vermiş. Kızlar bu şekilde ev ve dışarı kıyafetinin farklı olması gerektiğini ayırt etmişler. Ayşenur Hanım, kızlarına mümin kadınların tesettürlü olmasını Allah'ın istediğini, buluğ çağına kadar yine belli sınırlar ölçüsünde istedikleri gibi giyinebileceklerini ama yaşları erdiğinde eve yabancı biri gelince ve sokağa çıkarken örtünmeleri gerektiğini anlatmış. Tesettürün fıtri olduğunu, örtünmenin güzel bir şey olduğunu ifade eden Ayşenur Hanım şöyle konuşuyor: ?Rüveyda' nın başını örtmesi gereken zamanda mevsim yazdı. Yazdan sonra örtünmek için izin istedi. Kışa girerken örtüneceğine söz verdi. İzin verdim. Bir şey istedikleri zaman biz gözümüzde büyütüyoruz; ama çocuk ruhu bu. Bugün hayır dediğine yarın evet diyebilir. Nitekim yaz bitmeden başını örtmeye başlamıştı. Şulenur farz olmadığı zaman bazen hevesle başını örtüp çıkıyor bazen de ben bugün örtmeyeceğim diyordu. ?Sen bilirsin ama yaşın gelince böyle söyleyemezsin biliyorsun değil mi?' dedim. ?Bu halin sana daha çok yakıştığını düşünüyorum; ama sen bilirsin' diyorum. Dışarıdaki cazibeler çocuklarımızı çok güçlü çekiyor. Aileler çok zayıf kalıyor. Ailenin dışında çevre oluşturmak da gerek. Ailenin veremediğini başka insanlar daha kolay verir. Arkadaşlarıma ?benim çocuklarımı siz, sizin çocuklarınızı ben yetiştireceğim.' diyorum.?

Şulenur Yaşar: Annem benim fikrimi sorar

Çok küçükten beri başımı örtmek isterdim. Annemden örtü isterdim. Önce, ?Örtmek istediğinden emin misin?? diye sordu bana. Eminim dedim ama bazen örttüm bazen açtım. Bu sene dışarı çıkarken hep örtüyorum. Tesettür deyince sadece başı örtmek akla gelmemeli. Başını örtüp kısa kollu giymek çok doğru değil. Dışarı çıkarken kıyafetime de dikkat ediyorum. Kıyafet hususunda fazla anlaşamıyoruz. Benim zevkim farklı. Daha renkli giyiniyorum. Annem ?yakışıyor' diye başka şeyler gösterir. Ben de ?Şunu giysem olmaz mı?' derim. Benim isteğimi kabul eder.

Namaz hassasiyeti için teşekkür etti

Ayşenur Hanım, çocuklarına namazı da küçük yaştan itibaren anlatmış. Ayşenur Hanım ?Çocukların hepsinde anne kılarken namaz kılma isteği oluşur, ama yaşı geldiği zaman kolayca bunu yapmaz. Öyleyse hevesle yanında dururken çocuğun ruhuna bu ibadet işlenmeli. ?Allah emrediyor da kılıyoruz' demek yetmez. Namazın faydalarını hikmetlerini güzelliklerini anlatmak lazım.? diyor. Namazı anlatırken özellikle iki namaz vakti arasında yapılan bütün müspet amelleri Rabb'imizin ibadet saydığını anlatmış onlara. ?Okula gidiyorsun, ders çalışıyorsun, ben isteyince bakkala gittin; ama namaz kıldığın için bunların hepsi sana ibadet sevabı olarak yazıldı' diyor. Küçükken mecbur olmadan namaz kıldıkları için Allah'ın sevabını daha çok vereceğini ama belli yaştan sonra ihmal edemeyeceklerini anlatmış ve şöyle konuşmuş: ?Eğer yapmazsan sen bilirsin. Ama Rabb'imiz bizim böyle olmamızı istiyor. Nasıl acıkınca karnımızı doyuruyorsak kalbimiz, ruhumuz, manevi uzuvlarımız da acıkır. Bunu ancak namazla doyurabiliriz. Yemeğimizi yedik, hadi şimdi namazlarımızı kılıp ruhumuzu, kalbimizi de doyuralım.? Düzenli olarak namazlarını kılmaya yeni başlayan Şulenur'a namaza karşı gösterdiği hassasiyetten dolayı teşekkür edip ?Benim böyle hoşuma gidiyorsa Allah'ın nasıl hoşuna gidiyordur.? diyerek sözleriyle ödüllendirmiş onu. Şulenur, namazlarını vaktinde kılmaya çalışıyor; ama kazaya kalmışsa unutmamak için defterine yazıyor. Daha sonra telafi ediyor.

Ayşenur Yaşar: Anne bütün meslekleri üzerinde taşımalı

Anne bütün meslekleri üzerinde taşımalı, her devrede birini kullanmalı. Çok iyi bir oyuncu, tahlilci, politikacı, gözlemci, konuşmacı olmalı. İtidalli ve sabırlı olmalı. Bir adım sonra ne geleceğini öngörebilmeli.

Bazen şefkat ağır basıp çocukları üzmek istemiyoruz. ?İstediği gibi yaşasın, gençtir.' diyebiliyor. Ancak dünyevi olarak onları ne kadar korusam da ahirette ikimiz de ağlayacağız. Burada uykusunu bölüp sabah namazına kaldırırken acıyorum ona ama ahirette benden davacı olursa ne yapacağım?

Ailenin ilk hedefi çocuklarının maneviyatı olursa her şey daha kolay olur. Evlatlarımızın dünyevi gelecekleri için çok çalışır fedakârlıklar yaparız. Bu gayreti biraz da manevi halleri için yapmamız lazım.

Rüveyda Yaşar: İnsanda manevi tesettür de olmalı

Annemle çok çatışmamız yok; ama görüş farklılıklarımız var. Mesela, o hoş sohbeti sever. Evde ya da dışarıda yabancı insanlarla güzel bir diyalog kurmak gerektiğini söyler. İlk zamanlar bunu yapmak istemezdim. Daha sonra kendiliğimden yapmaya başladım.

Her şeyi öğrenmede ablam modeldi benim için. Annem ablama anlatır ben de o arada öğrenirdim.

Hangi gün sokağa örtülü çıktığımı hatırlamıyorum. Bence insanda zahiri bir tesettür varsa manevi olarak da bir tesettür olmalı. Ben örtülüyüm ancak karakter olarak bazı kimlikleri kendime oturtamadıysam, sokakta tesettüre yakışmayan haller içine girersem, mesela sokakta kahkahalarla gülüyorsam bu benim tesettürsüzlüğümdür. Dışarı çıktığımız zaman mütebessim bir yüzünüz varsa sizin tesettürlü olmanız bir mana ifade eder.