Bazen günlük yaşantımızda ardı ardına bir şeyler ters gidebiliyor ve biz de sinirleniyoruz. Araba bozuluyor; işyerinde ya da okulda tartışıyoruz; anahtarımızı kaybediyoruz. Birisi bizi tersliyor.

Bütün bu ters giden şeyler, bizi tersleştiriyor. Bizi üzen şeylerden bir tanesi sabahleyin yataktan kalkarken planladıklarımızın olmamasıdır. İnsan her sabah kafasında bir beklenti sepetiyle uyanıyor. Yani bugün şunlar olacak, bunlar olacak diye bir plan yapıyoruz. Olmayınca da üzülüyoruz. Fakat işin komik yanı sabahleyin bunları değil, başka bir şeyleri de planlayabiliriz. Bazen de gün içinde bir şeylerin ters gideceğini biliriz ve bu ters gidenlerin olacağını tahmin ettiğimiz için olanları daha rahat kucaklarız. Her iki halde de, bu ters giden şeylere üzülmek ya da kızmak yerine, onları kucaklayabiliriz. Üzüldüğümüzde ya da kızdığımızda biz de tersleşiyoruz. Onun için "İşler ters gittiğinde, siz düz gitmeye devam edin."

Eşinizle tartışıyorsunuz, patronunuzla ya da arkadaşınızla kavga ediyorsunuz. Komşunuzla, otobüs şoförüyle münakaşa ediyorsunuz. İşte ya da okulda bir şeyler yanlış gidiyor. Sürekli çatışmalar yaşıyor ve siz sürekli başkalarını suçluyorsunuz. Bu durumda kendinize yeniden bir göz atabilirsiniz. İnsanın çok az yapabildiği şeylerden biri suçu kendinde aramak. Bir problemin ortaya çıkmasındaki sorumluluğu alma eğilimimiz oldukça zayıf. "Eğer her şey üstünüze doğru geliyorsa, büyük olasılıkla siz yanlış şerittesiniz demektir."

Geçimsiz insanların bir kısmı, bir radar gibi sürekli olarak çevrelerindeki hataları ve yanlışları yakalamaya çalışırlar. Televizyon spikerlerinin haber sunuşundaki hatalarından tutun da, yoldaki bir sürücünün yanlışlarına oradan, evdeki eksikliklere, esnafın konuşma biçimine kadar bütün eksiklikleri yakalarlar. Bu arada bu kişilerin hayatları da incelense birçok yanlışları da tespit edilebilir. Ama yine de insanların gözleri aynaya değil, hep başkalarına bakıyor. Bu hata dedektifleri bu kadar çok hata görmenin sonucunda sinirli ve mutsuz olurlar. "Yaşamlarında aradıklarını her zaman bulan kişiler, etraflarında sürekli hata arayanlardır."

Dünyadaki sorunların başlıca kaynaklarından biri de, insanların tutarsızlıklarıdır. Tutarsızlık, bir kişi ya da kurumun belirli bir değeri savunup o değere uygun davranış bulunmamasıdır. Örneğin Hıristiyanlığın en önemli düsturlarından biri "Bir kişi sana tokat atınca, sen diğer yanağını dön" olmasına rağmen bu dine mensup birçok insan intikam ateşiyle yanıp tutuşmaktadır. Müşteri odaklı olduğunu ilan eden şirketin, bozuk bir ürünle servise gelen müşterisine kök söktürmesi berbat bir tutarsızlık örneğidir. Bazı sigortacıların sigorta satarken dünyanın en zarif insanları ve en müşteri odaklı şirketleri gibi davranıp tehlike gerçekleştiğinde 'ama ile başlayıp' tazminatı ödemekten kaçmaya eğilim göstermeleri de bir başka tutarsızlıktır. Oğluna "Kitap okuman, ders çalışman lazım." diyen bir babanın hayatında eline bir kitap almamış olması da başka bir tutarsızlık örneğidir. Televizyonda politikacıları gören bir vatandaşın "Hep konuşuyorlar, bir iş yaptıkları yok." derken, kendisinin de sadece konuştuğunun ama önemli bir üretimde bulunmaması da başka bir tutarsızlık örneğidir. Karısına erkek bir sineğin yaklaşmasından rahatsız olan bir adamın, kendisinin başka kadınlara rahatça yaklaşması yine tutarsızlıktır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Tutarsızlıkların başlıca kaynağı tutarsız davranan kişinin yaptığının farkında olmamasıdır. Farkına varırsa da, nefsiyle ya da kendisiyle hesaplaşabilecek gücünün olmamasıdır. Zaten o hesaplaşmayı yapabilen insanlar davranışlarını da düzeltirler.

Özetle çevremizdeki terslikleri çözmenin yolu kendimizi düzeltmekten başlıyor.