Her kalabalıkta iyiler arasına karışmış kötüler mutlaka vardır. Yetişkinler, bu tür kişileri bazen konuşmalarından, bazen görünüşlerinden tanıyabilir/hissedebilirler. Çünkü, yetişkinlerin hafızalarında "kötü niyetli kişi imajı" konusunda belli birikimler yer alır.

Çocuklara kendi bedenlerine kendilerinin izni olmadan dokunulamayacağı, öpülemeyeceği ve okşanamayacağı bilinci verilmelidir.

Ancak, çocuklar, "kötü niyetli kişi ve davranışları" konusunda bilgi birikimine sahip değildirler. Ne yazık ki, günümüzde çocukları dışarıda bekleyen tehlikeler, bu birikimin oluşmasına zaman vermeyecek kadar hızla yayılmaktadır.

Kötü niyetli kişiler bazen bir komşu, hiç ummayan bir tanıdık veya çocuğun en sevdiği bir öğretmen olarak çocuğun karşısına çıkmakta ve çocuklar bu kişilerin anormal davranışlarına nasıl karşılık vereceğini şaşırmaktadırlar. Anne babalar çocuklarının başlarına bir şey gelecek endişesi ile, kötü niyetli kişilerin kimler olabileceğini anlatmak isterler. Ancak, kötü niyetli kişilerin kimler olabileceğini ve kötü niyetli kişilerin nasıl davranacağını çocuklara erken yaşta aktarmak, çocuğu şüphe ve korku psikozuna itebilir. Bu psikoza giren çocuklar, ilerleyen yıllarda sosyal yaşantıdan korkan, içine kapanık ve problemli birileri olarak karşımıza çıkabilir.

O halde, çocuklar, cinsel suiistimal ve tacize karşı nasıl eğitilmelidirler? İşte bu sorunun cevabı temel davranış refleksinde yatmaktadır. Temel davranış refleksi, "anormal davranışlar karşısında bedenin bir refleks halinde kendisini koruması" şeklinde tarif edilebilir. Bu refleks çocuklara 4-7 yaş arasında kazandırılır.

Cinsel suiistimallere karşı çocuklarda nasıl refleks oluşturulur?

Çocuklarda refleks davranış oluşturmanın üç aşaması vardır:

1- "Bedenim bana aittir bilinci"nin oluşturulması,

2- "Vücudum görünmemeli" hissi,

3- "Kim kimdir?" bilinci...

1- Bedenim bana aittir bilinci

Çocuğa, bedeninin kendisine ait olduğu ve izin verilmedikçe kimsenin bedenine dokunamayacağı bilinci dört yaşından itibaren yedi yaşına kadar aşağıdaki yöntemler izlenilerek kazandırılabilir.

"İzin verirsem dokunabilirsin!" bilinci

Çocukların kendi bedenlerine kendilerinin izni olmadan dokunulamayacağı, öpülemeyeceği ve okşanamayacağı bilinci verilmelidir. Ebeveynlerin, 4-5 yaşından sonra, çocuklarını öperken (bazen), "seni öpebilir miyim?" diye müsaade istemeleri, bu bilincin oluşmasında etkilidir. Çocuğun güçsüz bedeni, herkes tarafından izinsiz kullanılması, çocukların kendi bedenlerini koruma refleksini kırmaktadır.

"Dokunulması yasak olan yerlerim" refleksi...

Anne babalar, çocuklarını 4 yaşından sonra cinsel organlarına dokunarak, öperek, okşayarak sevmemelidir. Bu tür davranışlar, özellikle yedi yaşından sonra, çocuklarda dokunulma halinde "rahatsız olma" reflekslerini zayıflatır.

"Fiziksel baskıya direnme" refleksi

Çocukların itilip kakılarak büyütülmesi, bir işin zorla ve fiziksel şiddet uygulanarak yaptırılması, çocuklardaki fiziksel şiddete direnme refleksini kırar. Çocuk büyüklere karşı güçsüzlüğünü kabul eder ve zor anlarda güçlüye kendini teslim etme pasifliği kazanabilir. Bu nedenle, çocuklar hiçbir zaman fiziksel güç kullanılarak, bir işe razı edilmemelidir.

2- "Vücudum görünmemeli" hissi...

Vücudum görünmemeli (mahremiyet hissi) kazandırılan çocuklar, bedenlerinin başkaları tarafından görünmelerinden rahatsız olurlar. Mahremiyet duygusunun kazandırılabilmesi için, aşağıdaki davranışlar araç olarak kullanılabilir.

"Banyoda çıplak olunmaması" bilinci...

Bu bilincin oluşması için, çocukların 4 yaşından itibaren, banyo yaparken, mutlak surette külotu üzerinde bulundurulmalıdır. Çocuğu banyo yaptıracak ebeveyn ile çocuk aynı anda banyo yapmamalı. Çocuk yedi yaşından sonra hiçbir şartta bir başkasının çıplak vücudunu görmemelidir.

"Tuvalette benden başkası olmamalı" bilinci...

Dört yaşından itibaren çocuklar, anne babaları ile aynı anda tuvalete girmemeli, anne baba çocuklarını dışarıda beklemelidir.

"Soyunma ve giyinmede yalnızlık" ilkesi...

Çocuk, gece kıyafetini giyerken, birinci derecede yakınlarının yanında soyunup giyinmelidir. Çocuk vücuduna yönelen bakışlardan rahatsız olabilmesi için yedi yaşından itibaren kıyafetini gözlerden uzak bir yerde giyip çıkartmalıdır.

"İzin verirsem, kabul edilirsin" ilkesi...

Yedi yaşından itibaren çocukların odalarına girerken izin alınmalı, çocuğa "izin verme" inisiyatifi kazandırılmalıdır. Bu davranış kalıbı hem çocuğun kişiliğine saygıyı, hem de çocuğun rahatsız olduğu bir harekete itiraz etme becerisini kazandırır.

3- "Kim kimdir?" bilinci...

Çocuklar için herkes güvenilirdir. Ancak gerçek öyle değildir. Bu nedenle çocuklara, ilk yaşlardan itibaren kimin kim olduğu bilinci verilmelidir. Buna "namahrem bilinci" de denilebilir. Çocuk, henüz küçük yaşlarda, anne, baba, amca, dayı, teyze, hala gibi birinci derece yakınlarını, diğer yakınlarından farklı olduğunu öğrenerek yetişmelidir. Bu bilincin oluşması için,

"Biz" bilincini genişletme...

Çocuklarda yedi yaşına kadar "ben" bilinci hakimdir. Ancak çocukların "ben" diye ifade ettiği kişi, (sadece) kendisi değil, aynı zamanda kendi ihtiyaçlarını karşılayan anne-babasıdır da. Çocukların ilk yaşlardan itibaren birinci derecedeki akrabaları ile iletişim artırılarak, "ben" diye kabul ettiği "biz" çevresine birinci derece akrabaların da ilavesi sağlanmalıdır.

"Örnek kişiler" profili...

Küçük yaşlardan itibaren, "anne, teyzenin yarısıdır" ya da, "amca, babanın diğer yarısıdır" gibi, çocuğun dünyasında birinci derecedeki akrabaların tam oturmasında deyim ve atasözlerinden faydalanılabilinir. Pozitif örneklerde, bu akrabalar verilmeli, negatif örneklerde asla birinci derecedeki akrabalar kullanılmamalıdır.

"Kimden, niye hediye?" sorgusu...

Çocuklar, sürprizleri ve hediyeleri severler. Sürpriz ve hediyelerin ancak birinci derecedeki yakınlar tarafından verildiğinde "sorgulanmadan", üçüncü derecedeki kişilerden alınan her bir şeyde "sebep sorgulama" alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ayrıca alınan her bir hediyenin "karşılığı" olmalı bilinci oluşturulmalıdır.