Yemeğe çağıran annesine, "Daha hava kararmadı, birazcık daha oynayabilir miyim?" diye seslenen çocukların sayısı her geçen gün azalıyor.

Sokak aralarında, top sahalarında ya da boş arsalarda ip atlayan, seksek, saklambaç, yakan top oynayan masum yavrucaklar yok artık. İnternet kafelerin duman kokulu salonlarını dolduran çocuklar, en yakınındaki arkadaşıyla bile konuşmadan playstation oynuyor. Televizyon ve internet kablosuyla adeta eve bağlanan küçükler, büyüyünce hem fiziksel hem de ruhsal sorunlar yaşıyor. Dışarıda arkadaşlarıyla oynamadığı için paylaşmayı bilmiyor. İletişim gücünü kaybederek içe kapanık hale geliyor. İnsanlarla diyalogdan yoksun olduğundan televizyon yıldızlarını ya da bilgisayar oyunlarının kahramanlarını model alıyor. Uzmanlar, modern dünyanın, çocukları gittikçe asosyal, merhametsiz, hareketsiz, kendi dünyaları içinde yalnız bireylere dönüştürdüğünü söylüyor. Sokakların güvensizliği, oyun alanlarının az olmasının bu durumu tetiklediğine dikkat çeken uzmanlar, anne-babalara evlatlarıyla top, evcilik oynamalarını ve çocuklu arkadaş edinmelerini tavsiye ediyor.

Psikiyatrist Doç. Dr. Sefa Saygılı, "Çocuklar apartman dairelerine sıkıştı. Hatta bir şeyleri kırıp döker diye salona mutfağa bile sokulmadan küçük bir odanın içinde büyüyorlar." diyor. Yapılan araştırmalara göre çocukların günde en az 3 saatini televizyon başında geçirdiğini anlatan Saygılı, geleceğin yetişkinlerini ciddi problemlerin beklediği uyarısında bulunuyor. İnsan sıcaklığıyla büyümeyen doğru dürüst iletişim kuramadan yetişen çocukların; konuşma bozukluklarından obeziteye birçok sorunla karşı karşıya kaldığını vurguluyor. Sokağa çıkamayan çocuğun enerjisini boşaltamadığına işaret ederek, "Evinde bile sınırlı mekânda yaşamaya zorlanıyor. Enerjisini evde boşaltmaya çalıştığında yaramaz olarak algılanıyor. Hâlbuki gerekli aktivitenin çok azını yapabiliyor." diye konuşuyor. Televizyon ve internetin çocukların eğiticisi durumuna geldiğine dikkat çeken psikiyatrist, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Çocuklar artık o eski masum ve çok sesli oyunların yerine hiç hareket etmeden hatta birbiriyle bile konuşmadan bilgisayar başında zaman geçiriyor. Kendisini bu dünyadaki karakterlerle özdeşleştiriyor. Oyuncuların gözünden dünyaya bakan bu nesil, şablonlarla düşünen, merhametsiz, hareketsiz ve hayat bilgisi olmadan büyüyor. Çünkü çocuk, sokakta kıskançlıkla da olsa payına düşeni kabul etmeyi öğreniyor. En önemlisi misket, yakan top ve saklambaç oynarken insanları tanıyor, üstünlükleri ve zayıflıklarını fark ediyor. Maalesef son nesil bundan yoksun olarak hayata adım atıyor."

Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci ise sokakların güvensizliği ve oyun alanlarının azlığının çocukları eve kapanmak zorunda bıraktığına değiniyor. Semerci, şunları söylüyor: "Çocukların faaliyetleri, özellikle büyük şehirlerde değişti. Şimdi alışveriş merkezlerine gitmek, internet ya da televizyon izlemek en büyük aktivite. Bu durum devamlı oturan, çabuk sıkılan, arkadaşlarıyla oyun oluşturamayan çocuklar meydana getirdi. Hareketsizlik konuşmalara da yansıyor. Çocuk ailesiyle sadece sorumluluklarını konuşuyor. Kızıyla evcilik, oğluyla top oynayan ebeveyn sayısı neredeyse artık hiç yok."

'Disney filmleri, açgözlü yapıyor'

Walt Disney filmlerinin, çocukları açgözlü ve tüketim düşkünü insanlar haline getirdiği öne sürüldü. The Telegraph gazetesine demeç veren Batı Sussex Başkeşişi Christopher Jamison, "Disneyland eğlence merkezleri modern günün hac merkezleri haline geldi." dedi. Kardinal Cormac Murphy O'Connor da bu filmlerin dinsel ahlakı kazanmak yerine, insanları mutluluğu tüketimde bulmaya ittiğini söyledi. İnsanların bu filmleri alarak 'iyi insan ve mutlu aile' olacaklarının düşündürüldüğünü iddia etti. İstanbul, Cihan

Oyunun faydaları

Oyun ortamı çocuğun kendini ifade etmesini sağlar.

İnsanlarla iletişimini geliştirerek sosyalleştirir.

Kendini yenilemesi ve yapıcılığını geliştirmesine yardım eder.

Kendini kontrol etmesini öğrenerek problemleriyle baş etmesine yardımcı olur.

Oyun sırasında erişkinler çocuğu gözleyerek onu daha iyi anlayabilir.