Sonradan anladı. Tuhaf değil, harika bir fikirdi bu. Kitabın yazarı, okurlarını yazar yapmak istiyordu. Onların fikirlerini almak, onları dinlemek, onların da bildiği ya da yaşadığı öyküleri kaleme almak istiyordu. Bunun içinde blog formatlı bir web sitesi oluşturmuştu: www.bizyazariz.net

Okurlar bu siteye girecek, kitabın üstünde istediği değişiklikleri yapacaktı. Ardından da belirli bir tarihe kadar herkes katkılarını koyacak, sonunda kitabın yazarı da bir editör gibi katkıları düzenleyerek okurların/yazarların isimleriyle katkılarını yayınlayacaktı. Aslında her yazar bir editör/bir derleyendi. Cervantes bile Don Kişot isimli eserinde yüz defa Ben kitabın yazarı değil, yazıların, notların, öykülerin derleyicisiyim' demişti. Cervantes, Don Kişot ile ilgili sıra dışı öyküleri derlemişti. Sıra Dışı Yaşam Becerileri'nin yazarı da aynı şeyi istiyordu okurlardan. Yaşadıkları sıra dışı olayları öyküleri derlemelerini. Ahmet "bu harika bir fırsat" diye düşündü: "Ben de bir şeyler yazmalıyım; ama ne?"

Ahmet'in daha fazla vakti yoktu. Çıkmak zorundaydı. Hızlı adımlarla metronun girişine ulaştı. Akbilini okuttuğu anda turnikeden geçme sinyalinin sesi "dııt" geldi ve turnikeden geçti. Bir an kafasında şimşek çaktı. Neden turnikeler "dıııt" diye ötüyordu ki? Madem ses çıkarabiliyorlar. Küçük bir melodi de çalabilirdi, bir ürünün adının söylendiği kısa bir reklam anonsu da olabilirdi, basit bir şekilde "günaydın, hoş geldiniz" de diyebilirdi. Ahmet sonra bununla ilgili bir öykü yazmaya karar verdi. İşyerine vardığında çay içerken arkadaşı Ayşegül'e okurlarını yazar yapmak isteyen kitabın öyküsünü anlattı.

Sedat, "Ben de geçenlerde sıra dışı bir insanla karşılaştım bir mağazada." dedi. "Kredi kartıyla ödemeyi yaptıktan sonra kasiyere "Özenli hizmetiniz için teşekkür ederim" yazan bir kart verdi. Ardından yetiştim ve sordum, 'neden böyle bir kart verdiniz?' diye. 'Eğer aldığımız iyi hizmetleri fark edilir şekilde takdir edersek, herkes her zaman özenli hizmet vermeye çalışır.' dedi. Hepimizin yaşam kalitesini yükseltecek müthiş bir fikirdi bu. Ben de bunu yazabilirim."

Ahmet'in mesai arkadaşı Ayşegül "anladım" dedi, "Yazar wikipedia gibi yapmak istiyor. İnternet ansiklopedisi wikipedia, Meydan Larousse'tan ya da Ana Britannica'dan daha üstün. Çünkü on binlerce insan katkıda bulunuyor ve sürekli güncelleniyor. On binlerce insanın aklı da bir ansiklopediyi hazırlayan dört yüz beş yüz insandan daha büyük. Ama daha önce bir kişisel gelişim kitabı yazımında bu fikir hiç uygulanmadı. Ben de yazacağım bu kitaba, www.bizyazariz.net adresine. Benim de bir öyküm var.

Bir gün çok hastalanmıştım. Evde eşim de benimle ilgileniyordu. Sağ olsun yemek hazırlamış. Güçlükle kalkıp yemek yedim onunla. Sonra da gidip uzandım. O da bulaşıkları yıkamak yerine gidip kitap okudu. Bulaşık yıkamayı sevmezdi. Bana getirilmiş papatyalardan bir miktar aldım. Bulaşıkları sudan geçirdim ve tabakları üst üste koydum. Ama her birinin arasına papatya yerleştirdim. En alttaki tabağın üstüne "seni çok seviyorum" diye bir not koydum papatyanın yanına. Bulaşıkları yıkadıktan sonra yanıma gelip bana öyle bir sarıldı ki... Tüm hayatım boyunca bana öyle sıkı, öyle sıcak, öyle sevgi dolu dokunmamıştı.

Evet, senin şu yazar haklı. Biz yazarız, hep birlikte daha iyisini yazarız.