Günlükler, hatıra defterleri, insanların içlerini boşalttıkları bir arkadaş gibi dertleştikleri dert ortaklarıdır. Geçmişin geleceğe aktarılmasında bir köprü vazifesi gören sırdaşlardır. Her insan bu dünyada hem sosyal bir varlık, aynı zamanda da kalabalıklar içinde bile kendisini yalnız hissedebilen bir bireydir.

Anne ve baba ne kadar iyi niyetli olsalar, çocuklarını korumak amacıyla bu şekilde davransalar da şunu bilmelidirler ki çocuklarına güven ortamı sağlamak ve onlara kendi kendilerini koruma yollarını öğretmek daha önemlidir.

Öz annesi babası yakınları da olsa kimseye açamadığı duyguları vardır kişilerin. Anlatmak, paylaşmak, içini dökmek belki de düşüncelerini duygularını bir düzene sokmak hatta kendi kendisiyle hesaplaşmak ister. Kişinin kendi kendisini anlamasında, kendi derin duygularını ifade etmeyi geliştirmesinde günlüklerin önemli bir yeri vardır.

Dil gelişimi ve duygusal yönü gelişmiş ve gelişmeye müsait bireyler daha çok günlük tutarlar. Kişinin kendisini sözel olarak ifade etme imkanı bulamaması ya da buna cesaret edememesi de günlük yazmasını teşvik edebilir. Acılar olgunlaştırıcı, geliştiricidir.

Kız çocukları bilhassa ülkemizde erkek çocuklara göre daha erken günlük tutmaya başlarlar. Bunda kız çocukların dil gelişiminin ve duygusal yapılarının erkeklerden biraz farklı olması etken olsa da bu farklılıklarda yetişme tarzı da rol oynar. Anneler kız çocuklarıyla duygusal konuları erkek çocuklarıyla ise problemleri daha fazla konuşmaya meyillidirler. Bunda çocukların yapısal olarak farklı konulara farklı ilgi göstermesi de etkili olur.

Çocuk duygusal olarak yoğunlaştıkça, kitap okuyup kelime hazinesi de geliştikçe, düşünceleri ve duyguları artar ve bunları en güzel şekilde ifade edebileceği yerler günlüklerdir. Günlük tutmadaki gaye bazısı içinse sırları paylaşmak değil anıları kalıcı kılmaktır. Bazı çocuklar anne babalarıyla duygusal paylaşım içindedirler. Yazdıklarını, denemelerini, şiirlerini, anne ve babalarına okumaktan hoşlanırlar. Arkadaşları, öğretmenleri, yaşadıkları hakkında konuşurlar. Bazıları ise duygularını sadece arkadaşlarına, kardeşlerine yani yaşıtlarına açarlar.

Gençlerin bir kısmı ise hiç kimseyle derin duygularını, acılarını, sevinçlerini, öfkelerini, sevgilerini, ümitlerini konuşmazlar, hiç kimseye benliklerini açmazlar. Bu derin duygularını yazarak kendilerini ifade ederler.

Çocuk ve gencin günlük tutmadaki gayesi ne olursa olsun kendi izni alınarak okunması onun için önemlidir. Bu izin alınmadan günlüğünün okunması onun mahrem alanına girilmesi demektir. Her insanın en yakınları anne ve babası da olsa kimseye açamadığı, söyleyemediği duyguları vardır. Bu mahrem alana müdahale edilmesi kişi için onur kırıcıdır, kişilik haklarına müdahaledir. Birçok anne ve baba çocuklarının bu özel alanına saygı duyarken bazı anne ve babalar da okunmaması gerektiğini bildikleri halde kendilerine hakim olamayarak okurlar. Çocuklar ve gençler kendi izinleri olmadan günlüklerinin okunduğunu öğrendiklerinde okuyan kişilere karşı güvenleri sarsılır.

Yazdıklarınıza dikkat edin...

Çocuk ve gençler, kendi günlüklerine de olsa her düşündüklerini, hissettiklerini kendi değerlerine de dayanan akıl ve mantık süzgecinden geçirmeden yazmanın mahzurlu olduğunu bilmelidir. Kişinin sonradan pişman olacağı şeyleri yazmaması tedbire daha uygundur. Her insan hata yapabilir, önemli olan hatalardan dönmektir. Kişi yaptığı hataları günlüklerine kaydettiği takdirde sonuçlarına katlanmak durumunda kalabilir.