Bir çocuk, parmaklarında yüzükleri olmasa da evli çiftleri kolaylıkla tanıyabiliyordu. Bir televizyon programında sunucu çocuğa sordu: "Evli insanları nasıl bu kadar kolayca tanıyorsun?" Çocuk cevap verdi:

"Evli insanlar kendi aralarında pek konuşmazlar; ama başkalarıyla konuşmayı çok severler." Başka ipuçları da var: "İki farklı kişinin aynı çocuğu azarladığını görürseniz, bu iki farklı kişinin de evli olduğunu anlayabilirsiniz."

 

***

 

Öğretmen, akşam eve götürmek üzere aldığı bir tepsi baklavayla sınıfa girdi. Çocukların hepsinin gözü baklavadaydı. Ani bir haber gelince öğretmen sınıftan çıkmak zorunda kaldı. Çıkmadan önce: "Çocuklar, bu baklavaları bana bir düşmanım gönderdi. Kesin zehirlidir. Sakın yemeyin." Çocuklar, öğretmenin sözüne inanırlar mı? O gider gitmez, bütün baklavayı bitirdiler. Öğretmen gelince tepsiyi boş, kalemtıraşının da kırık olduğunu gördü. "Kim yedi bu baklavayı?" diye bağırdı. Küçük Ali: "Öğretmenim siz giderken yazı yazarken kalemimin ucu kırıldı. Kalemimi açayım derken kalemtıraşınızı kırdım. Öğretmen kesin beni öldürür dedim. Sizin hapse girmenizi önlemek için kendimi öldürmeye karar verdim ve bütün baklavayı yedim öğretmenim."

 

Her zaman bizden daha akıllısı olabiliyor.

 

***

 

Wilson adında birinin bir çivi fabrikası vardır ve reklâma ihtiyacı vardır. Pazarlamacı bir arkadaşı ile konuşurken arkadaşı, "Wilson Çivileri" diye bir reklâm ayarlayabileceğini ifade eder. "Bana bir hafta ver" der arkadaşı, "sana bir kasetle döneceğim". Bir hafta sonra pazarlama uzmanı Wilson'u görmeye gelir. Kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Romalı bir asker Hz. İsa'yı çarmıha çivilemekle meşgul, yüzünü kameraya çevirir ve, "Wilson çivileri kullanın, onlar her şeyi taşırlar." der. Wilson çılgına döner ve bağırır; "Senin problemin ne? Bunu asla televizyonda göstermezler, sana ikinci bir şans veriyorum; ama kesinlikle Romalıların İsa'yı çarmıha germesi gibi şeyler istemiyorum."

 

İkinci hafta pazarlamacı elinde başka bir kasetle gelir. Yine kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Bu sefer kamera Roma'nın dışından merkeze doğru yakınlaşır ve çarmıha asılı Hz. İsa'nın önünde durur. Romalı bir asker yukarı bakar ve, 'Wilson çivileri, her şeyi taşır'. Wilson kendini tutar bu sefer; "Sen beni anlamıyorsun, çarmıhta bir İsa istemiyorum. Sana son bir şans veriyorum, bir hafta içinde yayınlanabilecek bir reklâmla gelmeni istiyorum." Bir hafta daha geçer. Wilson, sabırsızca beklemektedir. Pazarlama uzmanı yeni kasetiyle gelir. Saçları uzamış, çıplak bir adam nefes nefese koşmaktadır. Bir düzine Romalı asker de peşinden kovalamaktadır. Tepenin başına gelirler ve askerlerden biri kameralardan birine dönerek şöyle der: 'Keşke Wilson çivileri kullansaydık!'

 

***

 

İki avcı, kamyonetleriyle Amerika'nın kuzeyinde küçük bir havaalanına gitmişlerdi. Orada dört kişilik bir uçağın pilotuyla konuşmaya başladılar. O gün avladıkları geyik, kamyonetlerindeydi ve onu da uçağa yükleyerek gitmek istiyorlardı. Pilot, uçağın dört kişilik olduğunu, kendisi ve iki yolcunun dışında bu geyiği alamayacağını söyledi. Çünkü geyik ve eşyalar en az iki insan ağırlığındaydı. Avcılar ısrar ettiler. Pilot, kararlı bir şekilde reddetti. Sonunda avcılar, "Geçen yılki pilot senden cesurdu. O kabul etmişti." dediler. Pilot da, "Siz bana korkak mı diyorsunuz? Ben çok tehlikeli olduğu için reddediyorum." diye itiraz etti. Avcılar, "Hayır. Yeterince cesur değilsin, ondan." dediler. Pilot, sonunda avcılar ve geyiği almayı kabul etti. Geyiği yüklediler ve uçak havalandı. Birkaç dakika sonra 10 kilometre kadar havaalanından uzaklaşmışlardı ki, uçak geyiğin fazla ağırlığından havada yalpalamaya başladı. Pilot güçlükle uçağı bir tarlaya doğru indirmeye çalıştı. Uçağın tekerleri balçığa saplandı. Uçaktan çıkan avcılardan biri diğerine sordu: "Neredeyiz?" Diğer avcı cevap verdi: "Geçen yıl düştüğümüz yerden 1 km kadar uzaktayız. Sanırım."