Acaba yetişkinlerin yaşamış olduğu yalnızlık duygusunu çocuklarımız nasıl yaşıyor? Onlara yeterince vakit ayırıyor muyuz?

Yoksa modern çağın getirileriyle çocuklarımız kendi başlarına büyümeye mi terk edildi? Her anne- abanın kendine sorması gereken soru bu bence. Yaşamın temel koşulu ve insanın derinlerdeki yaşadığı en temel korkulardan biridir yalnızlık. İnsanoğlu dünyaya yalnız gelir ve dünyadan yaşantılarıyla beraber tek gider. Hızla değişen modernleşen dünyamızda, metropollerde makinelerin ve iş hayatının stresi, entrikaları arasında boğulan, eşi ve çocuklarına vakit ayıramayan onca kendini yalnız hisseden insan var. Yaşanan bu yalnızlıklar birtakım çıkmazları ve toplumsal yaraları da beraberinde getirmektedir. Nitekim bizlere masal anlatan, evimizin bereketi olan dedelerimiz-ninelerimiz için huzurevleri, sokak çocukları ve onları koruma dernekleri, kimsesizler için barınaklar… Artık her yerde bunlara rastlamak mümkün. Anne kucağının yerini artık çocuk arabaları aldı, annenin şefkati, sevgisi oluşturulmaya çalışılan devasa binaların arasında ışıltılı kreşlerde, gündüz bakım evlerinde büyümeye çalışıyor çocuklarımız. Birçok TV kanallarında aşkın, sevginin, muhabbetin, hoşgörü kültürünün yerini affetmeyen, bağışlamayan, hoş görmeyen, çizgi kahramanlar, mafyanın, ihanetin, entrikaların kol gezdiği TV dizileri, trajedik gelin kaynana programları, müstehcen zararlı yayınlar almış durumda. Böylesi bir durumda ebeveynlerin çocuklarına zaman ayıramaması, onların pespembe hayal dünyalarına girip psikolojik gelişimlerine katkıda bulunmamaları, çocukları yalnızlık duygusuna iter, bu da geleceğimizi ateşe atmak anlamına gelir.

Yalnızlık hissini yaşayan çocuklar, aidiyet duygusunu yaşayamazlar. Kendilerini zayıf, güçsüz, başıboş, ilgisiz, özgüvensiz, hissederler. Neticede kendi kökünden ve tarihin aynasından uzak, şehvet düşkünü, içi boş bir nesil bizi bekliyor olabilir. Lütfen anne-babalar çocuklarımıza biraz daha ilgi, biraz daha fazla zaman.

Yalnızlık duygusundan çocuklarımızı nasıl kurtarabiliriz?

Çocukların özellikle günümüzde sahip olması gereken, kardeşlik, yardımseverlik, hayvan ve doğa sevgisi, paylaşma duygusu, başkalarına zarar vermeme gibi özellikleri kazanmasını öğreterek zararlı eğilimlerden uzak kalmasını sağlayın. Bunun için çevrenizde yardıma muhtaç insanlara çocuğunuzla beraber yardım faaliyetlerinde bulunabilirsiniz. Gönüllü çalışmalara katılın. Diğer insanlara yardım etmek kendinize güveninizi artırır ve kendiniz hakkında iyi hissetmenize yol açar.

Özellikle yapacak bir şeyi olmayan çocukların oyun aracı ve boş vakit geçirmek için bu zararlı alışkanlığı kazanmasından dolayı çocuğunuzun boş vakitlerini onunla anlaşma yaparak, daha faydalı sportif ve gelişimsel faaliyetlerde harcamasını sağlamaya çalışın.

Kimi aileler dışarıdan gelebilecek tehlike kaygısıyla, çocuklarına sürekli tenbihte bulunmayı takıntı haline getirebiliyor. Haliyle çocuk sosyal yaşamda "Acaba bunlar bana ne yapacak, uzak durayım, bana bir zarar verirler mi?" gibi düşüncelerle insanlardan uzaklaşmaktadırlar. Elbette ki çocuklarımıza hakkını aramasını öğreteceğiz; ancak "Bu devirde hiç kimseye güven olmaz, babana bile güvenmeyeceksin." gibi genellemelerle çocuklarımızı, yalnız, çıkarcı, şüpheci bireyler haline getiriyoruz.

Komşu, eş-dost gibi yakın ve uzak akrabalara ziyaretlerde bulunun. Böylece hem aile bağlarınızı güçlendirmiş olursunuz hem de çocuğunuza arkadaş edinme olanağı sağlamış olursunuz.

Çocuğunuz ile yakın bir diyalog ve ilişki zemini oluşturun Okul aile birliklerinde görevli velilerin, ilgili öğretmenler ve idare ile konuşarak okullarda

Çocuğunuza anne-baba olarak daha yakın ilgi gösterip daha çok vakit ayırarak, onun yalnızlığa düşmesini ve mutluluk arayışını farklı şeylerde bulmaya çalışmasını engellemeye çalışın.