Meğer ne çok bilgisayar mağduru varmış? Son yazımın ardından yağan mektuplarda bilgisayar yüzünden fıtık çıkaran, göbek büyüten, gözleri bozulan; hatta hemeroid olan onlarca okurla hafta boyunca yazıştım durdum. Bilgisayar kullanımının birçok sağlık sorununu tetikleyebileceği aşikâr ama tatsız sonuçlardaki suçun ne kadarının bilgisayarda; ne kadarının biz kullanıcılarda olduğunun hesabı pek yapılmıyor. Bir kasa, 100 küsur tuş ve bir ekrandan (hatta kimi zaman sadece ekrandan) ibaret bir cihazın bunca dert yaratması akıl almaz. Gelin bizim neler yapabileceğimize bakalım.

Bakmak var, bakmak var

En büyük tehlikeyi sırtımızı boydan boya geçen ve bir anlamda vücudumuzun askısı sayılan omurgamız taşıyor. Tanrı bizi gezip dolaşsın, acıkıp avlansın diye yaratmış ancak biz sürekli hayatımızı mümkün olduğu kadar kıpırdamayacağımız şekle sokmaya çalışıyoruz. En basitinden televizyonda her kanal değiştirmek istediğinizde kalkıp başına gitmek zorunda kalsaydınız televizyonla ilişkiniz aynı şekilde devam eder miydi dersiniz? Ya da telsiz telefonumuz, cep telefonlarımız olmasaydı iletişimde aynı çizgiyi tutturabilir miydik? Bilgisayar bizi başına çakıyor olabilir ama nasıl çakılacağımızı o belirlemiyor. Boyun ve sırt ağrılarını engellemek için işte birkaç tavsiye:

·         Ekranınızı göz hizasına kadar yükseltin. Gerekiyorsa ekranın altına kitaplar koyun.

·         Ekran çözünürlüğünüz yükseldikçe yazı karakterleri küçüleceği için istemeden de olsa sürekli ekrana yaklaşacaksınız. Bu da kambur durmanıza ve boynunuzun kasılmasına yol açacak. Eğer sürekli bu şekilde oturuyorsanız çözünürlüğü düşürün.

·         Bilgisayarı kullanırken oturduğunuz koltuğunuzu özenle seçin. Yeni bir koltuk almanız gerekiyorsa, alın. Ortaya çıkacak sorunların yaratacağı maddi, manevi zararı en pahalı koltuktan bile ucuz olacaktır.

·         Klavyede yazarken dirseğiniz 90 derecelik açı yapıyor olsun. Çok yüksekte ya da çok alçakta bir konum sorun çıkaracaktır.

·         Sandalyenin ucuna doğru kaykılmayın. Mümkünse dik bir şekilde bütün sırtınızı koltuğa dayayarak oturun.

·         İki ayağınız da yere bassın. Çapraz ayaklar belinize aşırı yük bindirir.

·         Evet, zor. Ben bile pek uyamıyorum ama mümkünse yarım saatte bir ya da her saat başı kalkıp bir iki dakika yürüyün. O sayfa kaçmıyor, elektrikler kesilmeyecek, MSN arkadaşınız beş dakika beklemekten çatlamaz... Kalkın bir iki insan görün, iki çift laf edin, camdan bakın, tuvalete gidin.

Ağlamıyorum, kirpik kaçtı...

Tek sorun boynumuzla belimizde değil. Çoğu kullanıcı bilgisayarı göz bozmayla suçlar ama aslında en az o kadar ciddi bir şeyi tetikliyor: göz kuruluğu. Gözümüzü boşuna kırpmıyoruz. Hatta göz kırpma düzensizlikleri yalan söylendiğinin anlaşılması için bile ipucu oluşturabiliyor. Ancak asıl görevi gözümüzü tozlardan temizlemek ve o özel sıvıyla nemlendirmek. Bilgisayar başına oturduğumuzda dakikada göz kırpma sayımız 1/10 oranına geriliyor. Yani 10 defa kırpıyorsak 1 defa kırpıyoruz. Bu da gözlerimizi mahvediyor. Dikkat odaklanmasından kaynaklanan bu sorunu çözmek biraz gayretle mümkün.

·         İşinize olduğu kadar gözlerinize de odaklanın. Aklınıza geldikçe kırpıştırın.

·         Başaramıyorsanız eczanelerde satılan göz nemlendirme spreylerinden alın. Göz kapaklarınıza sıktığınız bu spreyler 'olay mahallini' bir nebze nemlendirebiliyor.

·         Tüplü ekranlar televizyonlarda olduğu kadar olmasa da radyasyon yayar. Televizyonlara oranla çok daha fazla yakınlaştığınız için eğer tüplü (yani CRT) bir ekran kullanıyorsanız kendinize bir filtre alın. En ucuz filtre bile zararlı ışınların yüzde 90'ından fazlasını süzer. İnce (LCD) ekran kullanıyorsanız zaten sorun yok.

·         Eğer iş yaparken sürekli başınız, gözünüz ağrıyorsa büyük ihtimalle ekranınız titriyordur. Bunu gidermek için ya ekran çözünürlüğünüzü düşürün ya da kendinize daha iyi bir ekran kartı alın.

·         Işıklandırma çok önemli bir ayrıntı. Çalıştığınız ortamın ışıklandırmasının arkanızdan gelmesine dikkat edin.
Bir de hijyen konusu var ki girip keyfinizi kaçırma niyetinde değilim. Ama şunu aklınızda tutun. Yaşadığımız ve çalıştığımız ortamlarda bakteriler açısından en zengin yerler listesinin ilk sırasını bilgisayarınızın klavye ve faresi, ikinci sırasını telefon ahizesi, üçüncü sırasını mutfak evyesi alıyor. Klozet kapağınız bunlardan sonra geliyor. İlgisiz gelecek ama söyleyeyim; saç kurutma makinenizin yaydığı radyasyon baz istasyonlarınkinden katbekat fazla... Gerekmiyorsa bırakın dursun yerinde.

Hadi bilgisayarı gayet güzel, mantıklı, bilinçli kullanmayı başardık. ?u göbek derdi bitecek mi? Evet, bitecek. Cevabı mekân darlığına binaen haftaya bu köşede...