Turgut, okuldan mezun olduktan sonra bir kapı fabrikasında çalışmaya başlamıştı. Okul yıllarında hep satışla ilgili işlerde çalıştığı için onu pazarlama bölümüne almışlardı.

Fabrikanın işleri iyi gidiyordu, Turgut'tan da memnunlardı; ancak Turgut bir yıl içinde boşalacak pazarlama müdürlüğüne talipti. Patronuna bu durumu açtı. Patron bunun için çok genç olduğunu ancak bir mucize yaratıp satışları bir yıl içinde iki katına çıkaracak olursa onu pazarlama müdürü yapabileceğini söyledi.

Kapı pazarı, endüstriyel bir pazardır. Müteahhitler toplu olarak kapıları alırlar ve binalara, sitelere, hastanelere taktırırlar. Bu pazarda marka çok öne çıkmaz. Çünkü endüstriyel alıcılar, en iyi kaliteyi, en düşük fiyata almaya çalışırlar. Dolayısıyla böyle bir pazarda, pazardan hızlıca daha fazla pay almanın yolu ya fiyatı düşürmektir ya da aynı fiyatla daha iyi kalite sağlamaktır. Ancak Turgut'un bu ikisini de yapmaya yetkisi yoktu ve o da ne fiyatla, ne de kaliteyle oynamayı düşünüyordu.

Ancak tüm dünyada kapı yenileme pazarı ölü bir şekilde duruyordu. İnsanlar yemek takımlarını, oturma takımlarını yeniliyorlardı; ama kimse kapılarını yenilemiyordu. Turgut, kapı pazarını büyütme fırsatlarını müteahhitlerde değil, bu yenileme pazarında aramaya karar verdi. İnsanlar, bir şekilde evlerindeki kapıları değiştirmeliydiler.

Bir sabah internetten film yönetmenlerin listelerini ve yaptıkları işleri çıkarmaya başladı. Birkaç tanesinden randevu alarak ziyaretlerine gitti. Onlara 'Yeni Hayat' isimli bir film yaptırmak istiyordu. Filmin içinde 10 dakikalık 10 kısa film olacaktı. Her kısa filmde bir kahraman olacak ve bu kahramanın bir derdi olacaktı.

Örneğin, bir senaryoda bir kişi evlenmek istiyor; ama bir türlü doğru adayı bulamıyor olacaktı. Bir gün televizyonda 'Yeni Hayat' kapılarının reklâmlarını görecekti. Reklâmın sloganı 'Yeni Bir Hayatın Kapısını Açın' idi. Bu kapıyı alanlar, yeni bir hayata başlayacaktı. Kahraman evindeki kapıları, Turgut'un fabrikasında üretilen 'Yeni Hayat' marka kapılarla değiştirecek ve bu sırada hayatının kadını ile tanışacaktı. İkinci senaryoda da terfi etmek isteyen bir genç vardı ve o da evinin kapılarını değiştirince terfi edecekti. Üçüncü senaryoda da Japonya'ya gitmek için burs arayan bir genç vardı ve babası evlerinin kapısını değiştirince o da aradığı bursu bulacaktı.

Diğer senaryo öyküleri de benzerdi. Kapıları alanların hayatları değişiyordu.

Turgut, yönetmenlerden birini beğendi, ondan böyle bir yapımın fiyatını aldı. Ardından şirkete dönerek, patronundan şirketin yıllık reklam bütçesinden yapım bedeli kadar bir bedeli talep etti. Eğer bu bütçeyi alırsa da satışları bir önceki yılın iki katına çıkaracağını iddia etti. Patronu 'Ya dediğini yapamazsan?' deyince, o da 'Zaten siz bu parayı öyle de böyle de harcayacaksınız ve satışlar yine aynı kalacak. Ama bana verirseniz bu para ile satışları iki katına çıkartma şansını yakalayacaksınız.' dedi. Patron öneriyi kabul etti. Film çekildi. Sinemalarda gösterilmeye başlandı ve gerçekten insanlar 'yeni bir hayata kavuşmak' için 'Yeni Hayat' kapılarını satın almaya başladılar. Üstelik fabrika bu kapıları toptan fiyattan değil, perakende fiyattan yüksek kârla satıyordu. Filmin gösterime girmesinden sekiz ay sonra, fabrika o yılın hedeflenen satışlarının iki katına ulaşmıştı. Yeni Hayat isimli film öyle çok rağbet görmüştü ki, bir televizyon kuruluşu aynı yönetmene bu filmin dizisini çektirmeye başlamıştı.

Turgut, en çok arzuladığı hedefine sıra dışı bir yöntemle ulaşmıştı. İşin ilginç yanı, şirkete insanların hayallerine ulaştıklarına ilişkin birçok mektup geliyordu. İnsanlar, evlerindeki kapıları değiştirince hayallerinin gerçekleşeceğine inanıyor ve kendilerine güveniyorlardı. Burs aramak ya da sevdiğine evlenme teklif etmek onlar için basit bir işe dönüşüyordu. 'Hayır' cevabıyla yıkılmıyorlar, yeni hayatlarına ulaşacakları 'evet' cevabına ulaşıncaya kadar denemelerini sürdürüyorlardı.