İki karınca yiyecek aramak için aralarında bir kilometre olan mesafeden hareket etmişler. İkisi de ölesiye açlarmış.

Karınca Balon'un yiyeceğini bir çekirge çalmış; karınca Yastık'ın yiyeceğini rüzgar uçurmuş. İkisi de çok büyük zorlukla edindikleri bu yiyeceğin ellerinden gitmesine çok üzgünlermiş.

Karınca Balon doğuya doğru giderken bir kuşun geldiğini fark edince batıya dönmüş.

Karınca Yastık ise, batıya doğru gidiyormuş; ama ufak bir su akıntısına rastlamış ve akıntı onu doğuya taşımış. Sırılsıklam olmuş. Zorlukla sudan kurtulmuş. Az daha boğulacakmış. Sonunda kendini doğuya yürürken bulmuş.

Onlar başlangıç noktasında yürümeye başlamadan başka bir aile, ormana piknik yapmaya gelmiş. Ailenin babası Ahmet Bey, karısından şikayet etmeye başlamış: 'Senin yüzünden tatile gideceğimiz otobüsü kaçırdık. Hep böyle yapıyorsun. Çok geç hazırlanıyorsun. ?u halimize bak, Antalya'ya tura gideceğimize Belgrat Ormanları'na geldik.' Karısı ise, 'Sen 15 aylık bebeğimizle hiç ilgileniyor musun? Altını ben temizliyorum. Eşyalarını ben hazırlıyorum. Ağlarsa ben koşuyorum. Yemeğini ben yediriyorum. Bir de kendi hazırlığımı yapmaya çalışıyorum. Ya sen? Bir pantolon, bir gömlek. Hazırım diye bağırmayı biliyorsun bir tek. Hayatında bir kez su çocuğa bir lokma yemek yedirmeyi denedin mi? Sabahleyin biraz yardımcı olsaydın belki böyle olmazdı. Bugün kalem'e yemek yedirmeyi bir dene bakalım. Gör nasıl oluyormuş bu işler.' cevabını vermiş.

Baba 'Tamam, bu basit işin en âlâ nasıl yapılacağını görmek istiyorsun herhalde! Kabul!' demiş.

Baba çocuğuna kek ve sandviç yedirmeye kalkmış. Ancak kekin ve sandviçin yarısından fazlası yerlere dökülmüş. Her taraf kek ve sandviç kırıntıları içinde kalmış. Neyse akşama doğru aile piknik yerini terk etmiş.

Bizim bahtsız iki karınca, biri doğudan bir batıdan gelirken bu piknik alanına ulaşmışlar. Kırıntılarla kendilerine ziyafet çekmişler. O anda kırıntıların orada sohbet etmeye başlamışlar. Sonuçta çok iyi arkadaş olmuşlar. Bu arada hâlâ kuşlara, çekirgelere, yağmurun oluşturduğu su birikinti ve akıntılarına çok kızgınlarmış. Sonradan karınları tok yuvalarına dönmüşler.

Yolda giderken karı-koca da münakaşa etmeye devam ediyorlarmış. Eve vardıklarında komşular Ahmet Bey'lerin üst katlarında oturan Ahmet Bey'in annesinin az önce kalp krizi geçirdiğini söylemişler. Kadıncağızı apar topar hastaneye yetiştirmişler. Kadın bir saat içinde bir kalp krizi daha geçirmiş; ancak kadın hastanede olduğu için doktorlar müdahale edebilmişler ve kadın yaşamaya devam etmiş.

Kıssadan hisse: Karınca Balon ve Yastık, bela kabul ettikleri kuşlar, rüzgar ve su akıntısı yüzünden yönlerini değiştirmişler; ama sonunda kırıntıların döküldüğü piknik alanına ulaşmışlar. Eğer Ahmet Bey'ler Antalya otobüsüne yetişebilseler, Ahmet Bey'in annesi belki de ölecekmiş. Yaşamlarımızda sorun diye kabul ettiğimiz her şeyde, büyük bir hediye olabiliyor. Büyük resmin tamamını çoğu zaman hiç göremediğimiz için en iyisi, başımıza gelen iyi ve kötü şeylerin hepsini bir hediye olarak almak ve iyiye yormak.

Hediyelerinizi bulacağınız ve onları anlayacağınız bir yaşam dileklerimle...