Osman dört yıldır bir şirkette çalışıyordu. İşinden memnundu. Üçüncü yıldan sonra biraz heyecanını kaybetmişti. Yine elinden geldiğince verimli olmaya çalışıyordu. 'İşler nasıl?' diye sorulduğunda aklına ufak tefek şikâyet edecek konular gelse de 'iyi' diye cevap veriyordu.

Dördüncü yılın sonunda insan kaynakları yöneticisi kendisini yanına davet etti ve işten çıkarıldığını bildirdi. Osman, deyim yerindeyse şoke olmuştu.

 

Rabia ile Begüm üniversite birinci sınıftan itibaren yakın arkadaş olmuştu. Birlikte ders çalışıyor, birlikte sinemaya gidiyor, evlerinde birbirlerini ziyaret ediyorlardı. Dışarı çıkacaklarında nereye gidileceği konusunda bazen fikir ayrılıkları oluyordu; hatta bunun sonucunda çatışmalar da... Ama yine de arkadaşlıkları sürüyordu. Bir gün Begüm, Rabia'ya ders notu getirecekti; ne var ki ders notunu getirmeyi unutmuştu. Rabia, bu duruma çok sinirlendi. Sanki Begüm, Rabia'nın çok önem verdiği bir varlığına zarar vermişti. Rabia'nın tepkisi o kadar şiddetliydi ki, o günkü kavgadan sonra bir daha konuşmadılar. Begüm, olan bitene bir anlam verememişti. Ahmet Bey, televizyon tamircisine dert yanıyordu. 'Düne kadar çalışıyordu. Birden bozuldu. Ne olduğunu anlayamadım. Bir şey durup dururken bozulmaz ki.'

 

Faruk ile Sevinç birbirlerini severek evlenmişti. Mutlu olduklarını düşündükleri birkaç yıldan sonra evlilikleri önemli ölçüde bir alışkanlığa dönüşmüştü. Ancak yine de görünen bir sorun, büyük kavgalar ve çatışmalar yoktu. Yaşam standartları da ortalamanın üstündeydi. Evliliğin beşinci yılında Faruk, Sevinç'ten ayrılmak istediğini söylediğinde Sevinç ne diyeceğini şaşırmıştı.

 

Derimax isimli deri konfeksiyon şirketi, 1990'ların başında kurulmuştu. Özellikle İstanbul Beyazıt'ta alışveriş yapan Rus turistlere deri ceket ve kaban satıyorlardı. Derimax'ın işleri özellikle 1990'ların ortalarında zirveye çıkmıştı. Milyon dolarlar kazanıyorlardı. Ancak 1998'e geldiğinde şirketin işleri bıçak gibi kesildi. Depoda milyon dolarlık mallar vardı. Çeklerle alınmıştı, hiç satış yoktu ve montların borçlarının geri ödenmesi imkansızdı. Yöneticiler problemin üstesinden gelemedi ve şirket iflas etti.

 

İnsanlar özellikle yavaş yavaş gelişen değişimleri anlamakta güçlük çekiyor. Değişim bir eşiği aştığında ise iş işten geçmiş oluyor. Bir kova düşünün. Kovadaki su, doldukça yükselir. Ama bir sorun yoktur. Kova su almak için tasarlanmıştır. Ancak kova su aldıkça su yükselir. Ancak kovadaki su en üst noktaya geldiğinde taşmaya başlar. Daha önce bir problem olmayan su akışı, artık radikal bir soruna dönüşmüştür. Aslında olacaklar önceden bellidir; ancak önlem alınmamıştır.

 

Bir şirkette çalışırken birden atılıyorsanız, bir arkadaşınız ya da eşiniz sizden ayrılmaya karar verdiyse mutlaka karşı tarafı rahatsız eden bir şeyler olmuştur. Bir televizyon ya da bilgisayar birden bozulmaz, tıpkı bir paket lastiğinin gerile gerile kopması gibi bir sürecin sonunda arıza verir. Biz görmesek de televizyonun içinde bir yerde bir parça ısınmıştır ya da başka bir sorun olmuştur. Tüm diğer örneklerde de bizim fark etmediğimiz bir sürü aksaklık kovayı doldurmuştur. Kovanın taşmaması için olan bitenin farkında olmak ve zamanında müdahale etmek gerekiyor.