Bir kutu bozyap alıyorsunuz. (Günlük konuşma dilinde, parçaların birleştirilerek resim yapıldığı oyuna "yapboz" desek de, bu oyunun doğru adı "bozyap". Çünkü önce fabrikada bir bütün olarak resim basılıyor.

Sonradan resim özel bıçaklarla bölünüyor. Çocuklar için bozyaplar az parçalı ve resim bütün olarak satılıyor.) Aldığımız "bozyap" oldukça büyük, 6 bin parçalı. Bir cumartesi sabahı, salonunuzdaki her şeyi kaldırıp zemine bu bozyap parçalarını bırakmaya başlıyorsunuz. Kutudan bozyapları avuç avuç alıp, öbekleri dağınık bir şekilde salona bırakıyorsunuz.

Sonra bir telefon geliyor ve evden çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Siz evden çıktığınızda salonun pencere tarafındaki öbekte bir hareketlenme oluyor. Bir tarafı mavi, bir tarafı sarı, bir tarafı kahverengi, dördüncü tarafı sarı ve kahverengi renklerinden oluşan bir bozyap parçası, mavi bir parça görüyor ve ona yanaşıyor; acaba "Sen benim eşim misin?" diyor ve birbirlerine uyup uymadıklarını kontrol ediyorlar; ancak olmuyor. Fakat bizim birinci parça yılmıyor ve biraz daha ötede olan bir mavi parça daha görüyor. Onun da yanına gidip "acaba sen benim eşim olabilir misin?" diyor ve ona da bağlanmayı deniyor. Bu parça da tam olmuyor; ama yine de oldukça uygun. Ama bir tane çizginin devamı bu yeni parçada yok. Bizim birinci parça oldukça girişken ve kendini tamamlamak, resmin bütünü içindeki yerini almak istiyor ve bu sefer kendi öbeğinden biraz ötede görünen sarı bir parçaya yanaşıyor ve sarı kısmını tamamlamak istiyor. Yine bu birinci sarı parça olmuyor; ama denemeye devam ediyor; dördüncü sarı parça biraz daha uygun gibi ve ona da "Sen de benim eşim ol" diyor. Bu sefer de kahverengi kısmını tamamlamaya çalışıyor; birkaç denemeden sonra oransal olarak uygun bulduğu kahverengi parçaya "Sen de benim arkadaşım" ol diyor. Son kısmı olan sarı ve kahverengi bölümü tamamlamak için arayışı devam ediyor. Kendi öbeğindeki tek sarılı kahverengili parçayı da kendine uymaya zorluyor. Artık bizim ilk parça çevresinde diğer dört parça ile bir resim parçacığı; ama hiçbiri tam onun parçası değil ve oldukça sevimsiz, girintili çıkıntılı, eğri büğrü bir görüntü var. Bizim birinci parça başta olmak üzere hiçbiri mutlu değil. Birinci parça peki bu durumun sorumlusu kim diye içinden geçiriyor. "Diğer parçalar mı? Hayır." Parçaların hepsi mutsuz; ama kimsenin ayrılacak gücü ve cesareti yok. Birinci parça, kendisini çevreleyen dört parçadan ve öbekten ayrılmaya karar veriyor.

Bir trene biniyor ve başka bir öbeğin önünde trenden iniyor.

Orada kendisine uyumlu parçalar aramaya devam ediyor. O öbekte de kendisine tam uygun bir parça bulamıyor. Ama orada tanıştığı bir beyaz parçanın, ilk öbeğindeki birkaç parçayı tamamladığını anlıyor. Ve ona kendisinin geldiği öbeğe gitmesini tavsiye ediyor. Beyaz parça kendi öbeğinden ayrılmaya çekiniyor; ama yine de yeni arkadaşının cesaretlendirmesiyle gidiyor. Bu arada bizim birinci parça, gittiği üçüncü öbekte kendinin parçası olan mavi parçayı, gittiği beşinci öbekte ise kendisine tam uyan sarı parçayı buluyor. Bu arada gittiği her öbekte birbirine uyumlu olan parçalar görecek olursa onlara kendilerini tamamlayan parçaların nerede olduğunu söylüyor. Ama bir an geliyor; oyun bitiyor ve bütün parçalar tekrar kutunun içine kaldırılıyor.

Bu bozyapı gerçek yaşama benzetebiliriz. Birçoğumuz kendi öbeğimizdeki (kendi okulumuzdaki, şehrimizdeki) insanların içinden arkadaşımızı, eşimizi, işimizi seçiyoruz. Bazen en başında bunların bize uymadığını anlasak bile, trene binip başka bir yere gidecek cesaretimiz olmuyor. Sonunda öbeğimizdekilere razı olup mutsuz bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Bazen hiçbir trene binmeyip ikinci şansımızı yakalayamadan bu dünyadan göçüyoruz.

Bozyap öyküsündeki birinci parça, diğer parçalara yardım ettiği ölçüde kendi parçalarını bulabiliyor. Bir bozyapın yarısı tamamlandıktan sonra gerisini tamamlamak kolaylaşır çünkü. Aynı zamanda yardım etme davranışı görenler, onu örnek alıyorlar.

Neyse ki insan bozyap parçaları gibi değil, fabrikadan çıktığı gibi kalmayıp değişebiliyor; umarım ya trene binenlerden ya da değişebilenlerden olursunuz.