Bir iş görüşmesinde insan kaynakları yöneticisi sorar: 'Daha önce hiç tutuklandınız mı?' Aday cevap verir: 'Hayır.' Bu tür bir durumda, araştırmacı olmayan bir insan kaynakları yöneticisi yeni bir soru grubuna geçer, araştırmacı bir insan kaynakları yöneticisi ise adaya birinci sorunun devamı olan ikinci bir soru sorar: 'Demek tutuklanmadınız, niçin?' Aday cevap verir: 'Çünkü hiç yakalanmadım.'

Bu fıkrayı biraz ince ayrım analiz edersek, insan kaynakları yöneticisi, genelleme yapmaktan öte koşullu doğru aramaktadır. Hayatlarında hiç tutuklanmamış insanlar bir genelleme yaparsak suç işlememişlerdir. Ancak bir koşullu doğru olarak, suç işlemiş ama hiç yakalanmamış insanlar da tutuklanmamışlardır.

Sadece eğitimde değil, genel olarak yaşamda genelleme yapmaya ve geniş zamanlı cümlelerle ifade kullanmaya çok eğilimliyiz. Bunun bir nedeni de, genelleme yapmanın kolay olması, araştırma yapma ve ince ayrım tanımlama ihtiyacını ortadan kaldırmasıdır. Genellemelerin alternatifi koşullu doğrulardır. Koşullu doğru, bir genellemenin, onu geçerli kılan koşuluyla birlikte tanımlanmasıdır. 'Koşullu Doğru' teriminin bildiğim kadarıyla Türkiye'deki mucidi Tınaz Titiz'dir.

İnsanlardan ya da şirketlerden söz ederken yine onları sıfatlandırma eğilimindeyiz. 'Ayşe iyi kız, Veli iyi çocuk ya da X şirketi iyi şirket.' diyoruz. 'Gülçin iyi kız.' cümlesi bir genellemedir; bununla birlikte 'Gülçin, bir işi olduğunda çevresindekilerle iyi geçinir.' cümlesi koşullu bir doğrudur. Bu koşulun dışındaki durumlarda Gülçin'in çevresindekilere iyi davranmaması beklenebilir. 'Bahçedeki çiçekleri iki günde bir sulamak gerekir.' sözü de genel bir kuralı ifade eder. Ama yağmur yağan günlerde bahçeyi sulamak komik olur. Genelleme yaparken, acaba bu genellemeyi geçersiz kılan koşullu doğrular ne olabilir diye düşünmeliyiz. Aksi takdirde gerçek dışı bir dünya algılaması içinde kendimizi komik kararlar alırken bulabiliriz.

Koşullu doğru örnekleri

Aşağıdaki tırnak içindeki genellemeleri sorgulayalım:

1) 'Televizyon aptal kutusudur.'

Eğer belgesel seyrediyorsanız; televizyon ciddi bir öğrenme aracına dönüşür. Ancak hangi koşullar bir belgeseli öğrenme aracı yapar? Bir belgesel tarafsız, bilimsel araştırma kriterlerine göre hazırlanmışsa, bilim insanı olmayanların anlayabileceği bir dille sunuluyorsa belgesel bir öğrenme aracı olarak kabul edilebilir.

2) 'Kitap okumak iyidir.'

Kitap okumak iyidir; ama hangi kitapları hangi koşulda okumak gerekir. Doğru olmayan bilgilerle dolu kitapları okumak da iyi değildir. İnsana bir şey kazandırmayan, sadece zamanını alan kitapları okumak iyi değildir. Otomobil sürerken kitap okumak iyi değildir. Yetişkinlerin ilkokul ünite kitaplarını okuması ya da yedi yaşındaki çocukların yüksek matematik kitapları okuması iyi olmayabilir. Doğru zamanda, doğru yerde, ihtiyaç duyulan doğru bilgiyi sağlayan kitapları okumak iyidir.

3) 'Yaşlı insanlar daha yavaş düşünür, daha zor hatırlar.'

Yaşlı insanları çok basit olarak ikiye ayırdığımız zaman bile bu genelleme geçersiz kalıyor. Yaşlı insanların bazıları okuma, yazma ve hesap yapma faaliyetlerini sürdürüyor. Özellikle yoğun şekilde yazan, okuyan, hesap ve planlama yapan insanların beyinleri bazen gençlerinkinden daha iyi çalışıyor. Mimar Sinan en muhteşem eserlerini 30'lu yaşlarında değil, 70 yaşından sonra yapmıştır. Peter Drucker, başyapıtım dediği eserini 90 yaşından sonra yazmıştır. Verdi, Fallstaff isimli opera baş yapıtını 82 yaşında yazmıştır. Yaşlı insanların zihinsel faaliyetleri sistematik ve yoğun biçimde devam edenler daha hızlı düşünüp daha kolay hatırlarken; böyle yapmayanlar zihinsel faaliyetlerde zorlanıyorlar.

4) 'Babam arkadaşımda kalmama izin vermez.'

Arkadaşınız müdürün oğlu ise izin verebilir. Babanız ya da ailenizden biri de sizinle birlikte arkadaşınızda kalacaksa izin verebilir. Evdeki büyükler seyahate gidiyorsa ve siz evde yalnız kalacaksınız, babanız bir arkadaşınızda kalmanızı tasvip edebilir.

5) 'Avrupa filmleri sıkıcıdır.'

'Avrupa Filmi' diye bir film yoktur. Avrupa'da yapılmış her film ayrı bir yönetmenin eseridir. Bazı filmler, bazılarına göre sıkıcı, bazılarına göre de eğlenceli olabilir. Belirli bir filmin eğlenceli ya da sıkıcı olması yönetmenine ve izleyenin beğenisindeki referanslara bağlıdır.

* Titiz, Tınaz, Ezbere Hayır, İnkılap Kitabevi, 1996, s. 15-20; Ezbersiz Eğitim Yol Haritası, Beyaz Yayınları, 1999 s. 53-55.