Ne yaparsak kendimize yardım ederiz?

***
Pembe teyze pazardan evine doğru akıyor. Ama ellerindeki torbaların ağırlığı akışını yavaşlatmış durumda. Arada bir mola veriyor.

Torbaları bırakıyor ve sonra tekrar torbaları alıp evin yoluna devam ediyor. Ancak yaşlı kadın giderek daha zorlanıyor. Bu arada Aycan isimli genç kız, Pembe Teyze'ye yaklaşıyor ve "Teyze yardım edebilir miyim?" diye soruyor. Yaşlı kadın "Aman evladım, zahmet olmasın." filan derken genç kız, kadının torbalarını alıyor ve kadının evine doğru yol alıyorlar. Kadıncağız romatizması olduğunu, aspirin de olmasa romatizmaya hiçbir derman bulamayacağını söylüyor. Pembe Teyze'nin evine akışı sorunsuz bir şekilde gerçekleşiyor.

***

Lisede ders sırasında Mehmet öğretmen son derece konsantre bir şekilde İstanbul'un alınışını anlatıyor. Öğretmen öyle güzel anlatıyor, öyle ilginç ayrıntılar veriyor ki çocuklar adeta bir film izler gibi takip ediyor öğretmenlerini. Fatih Sultan Mehmet'in sabaha karşı üç sularında İstanbul'a girdiğinde yaptığını anlatacakken arkadaki öğrencilerden biri gazı kaçırıyor. Çocuklar gülüşüyorlar; ders kaynıyor. Akış bozuluyor.

***

Mehmet öğretmen, Sultanahmet civarında gezerken sıkışıyor ve tuvalete gitmek istiyor. Ancak ilk defa geldiği Sultanahmet'te Sultanahmet Camii'nde namaz kılmayı aklından geçiriyor. Tuvalete girerse yeniden abdest almak zorunda kalacak. Vücudu fazlalıkları tuvalete doğru akıtmak istiyor. Ahmet Bey ise üşeniyor ve doğrudan camiye girip namaza durmak istiyor. Sonradan sınıftaki olayı anımsıyor ve önce tuvalete gidiyor. Akış bozulmuyor.

***

Deniz ile Anı evleniyorlar. Küçük bahçesi olan bir evleri de var. Bir gün tatile giderken yolda bir kara kaplumbağası buluyorlar. Kaplumbağa ise ana yolun üstünde akarak tarladaki fasulye yapraklarını yemeyi planlıyor. Bahçe için iyi bir maskot olabileceğini düşünen Deniz ile Anı, kaplumbağayı yakaladıkları gibi arabanın bagajına atıyorlar. İstanbul'a döndüklerinde bahçeye bırakıyorlar kaplumbağayı. Ona bir sürü güzel yiyecekler veriyorlar; ama kaplumbağa hiçbirine dokunmuyor. Oldukça mutsuz. Nasıl mutlu olsun ki? Akışı bozulmuş. Ne taze fasulye yaprakları var, ne güzel eşi, ne de tarladaki enfes böcekler!

***

Pembe Teyze, yeni evlenen kızını ziyarete gidiyor. Giderken pazardan aldığı yapraklardan yaptığı sarma dolmalardan yeni evlenen kızına da götürüyor. Deniz ile Anı, onu neşeyle karşılarken yeni kaplumbağalarıyla da tanıştırıyorlar. Ancak kaplumbağa son derece mutsuz görünüyor. Pembe Teyze, "Bu kaplumbağa da benim gibi yalnız, onu aldığınız yere götürseniz, tabiattaki arkadaşlarının yanına. Eşi, arkadaşı olmayanlar mutsuz oluyorlar." diyor. Deniz ile Anı yaptıklarının yanlış olduğunu anlıyorlar ve kaplumbağayı getirdikleri yere geri götürmeye karar veriyorlar.

***

Aycan, tıp fakültesinin bitirme mülakat sınavında; hocaları bir soru soruyor: "Romatizmanın ilacı nedir?" Romatizmanın ilacının adı, bir türlü Aycan'ın aklına gelmiyor. İlacın formülünü söylüyor. İçeriğindeki tüm maddeleri sıralıyor. Ama bir türlü adını söyleyemiyor. Hocalardan bir tanesi, "Tamam içindeki her şeyi ve formülü doğru söyledin; ama ilacın adı ne? Çevrende romatizmadan şikayetçi kimse yok mu?" diyor. Aycan, aniden paketleri taşımaya yardım ettiği kadını hatırlıyor ve cevap veriyor: "Aspirin."

***

Akışınızın bozulmaması, başkalarının da bozulan akışlarını yoluna koymanız dileklerimle.