Anne-Babalara seminerler veririz. Önerdiğimiz ve önermediğimiz maddeleri sıralarız, çocuklarını nasıl eğitecekleri ile ilgili en ince ayrıntılarına kadar bilgilendirmeye çalışırız. Sonra çocukları alırız topluca onlara da nasıl iyi evlat, insan olunur onları anlatırız, bilgilendiririz. Sadece anlatırız, anlatırız. Ne kadar etkili olur düşünmeyiz! Biz elimizden geleni yapmışızdır aile ve çocuklar için. Yanlışımızı anlamamız yaşımızın ilerlemesiyle yüzümüze çarpılır sonra. Okulları bir şekilde bitiren çocuklarımız askere giderler. Ve orada tekrar onlarla karşılaşırız. Görürüz ki anlattıklarımız uçup gitmiş. Öğütlediklerimizin yerini bambaşka şeyler almış. İşte o anda çok net anlarız bir şeylerin yanlış yapıldığını. İşte o zaman 20 yaşında ki gençlerin birer madde bağımlısı olduklarını fark ederiz. Geri dönüşü çok meşakkatli bir süreç başlar. Bazılarının intihar etme riski ve kendine zarar verme oranının yüksek olduğu bilgisi kulağımıza söylenir ve buna engel olmamız istenir. Elimiz kolumuz bağlı gençleri kurtarmak için bir şeyler yapmaya çalışırız. Sonuç çoğunlukla başarısızdır.

         Anlatmak, öğüt vermek herkesin hoşuna gider. Fakat bir düşünün sürekli öğüt almak hangimizin hoşuna gitmiştir. Ya da hangimiz öğütlerin gölgesinde sağlıklı bir bireyim ben diyebilir. Gerçekçi olmak zamanıdır. Doğru eğitim almayan gençlerimiz gözlerimizin önünde hatta ellerimizin arasından kayıp yok oluyor. Anlatmak yetmez örnek olma zamanıdır.

         Olaya yaşanmış bir örnekle bakalım; Öğretmen öğrencinin yemekten önce tırnaklarını kontrol ediyor. Öğrenci tırnaklarını gösterip yemek almak için sırasına doğru ilerlerken arkadaşına eğilip “ kendisinin tırnakları uzun, onu görmeden bizim tırnaklarımızı kontrol ediyor” diyor. Öğretmenin tırnaklarının uzun olduğunu görmüş olan öğrenci öğretmenini maalesef gafil avlıyor. Yine aynı noktaya geliyoruz. Anlatmak değil örnek olmak zamanıdır. Hiç kimseyi rencide etmek değil amacımız, fakat zaman öz özeleştiri yapma zamanıdır. Bir işveren herkes sabah saat 08.00 de işinin başında olacak diye emir verip kendisi saat 10.30 da işe geliyorsa çalışanları gözünde değeri oldukça azalır. Ve en kötüsü istediği yahut verdiği emrin yerine getirilmesinde sıkıntılar çeker. Yani eğitimin öncelikli amacı da olan İSTENDİK DAVRANIŞ oluşturamaz.

         Bir başka örnek ile konuyu daha açık hale getirelim; Bir gün İmam-ı Azam’a (ra), bir çocuk getirilir. Babası çocuğunun çok bal yediği için her tarafının yara içerisinde kaldığını, şifanın Allah’tan (cc) olduğunu söyler ve İmam-ı Azam’dan çocuğu okumasını rica eder. İmam-ı Azam çocuğun babasına dönerek, 40 gün sonra gelmelerini söyler. Baba çaresiz geri döner ve tam 40 gün sonra büyük imama gelir. İmam-ı Azam çocuğa dönerek başını okşar: “Bir daha bal yeme evladım” der, çocuk da “Olur amca yemem” der. Çocuğun babası şaşkın, İmam-ı Azam’ a “40 gün evvel bu dediklerini deseydin ya” der. Ebu Hanife hazretleri bunun üzerine, “40 gün evvel ben bal yemiştim, eğer o gün deseydim sözümü dinlemez, bal yemeye devam ederdi. Ben tam 40 gün bal yemedim, biiznillah çocuğun bir daha bal yemeyecek ve yaraları kapanacak” der. Gerçekten de çocuk bir daha bal yemez ve yaraları kapanır.

         İşveren, eğitimci, yönetici ve özellikle anne-baba öğüt vermeyi bırakıp örnek olma yolunu kullanmaz ise 20 yaşında ve belki daha erken yaşta çocuklarımız İSTENMEDİK DAVRANIŞLARA sahip olacaktır. Psikolojik kaynaklı bir problemin çözümü baş ağrısı gibi ağrı kesici alınca çözüme hemen kavuşmaz. Bu oldukça uzun ve zor bir tedavidir. İlaç tedavisi psikolojik rahatsızlığı olan insanı eksiden sıfıra çıkartır. Artı değer alması için psikoterapi gereklidir. Hiçbir rahatsızlık çözümsüz değildir fakat önleyici olmak sanırım daha garanti ve yararlı bir yoldur. İbret alınması ve çocukların eğitimi üzerine bildiklerimizi bir daha gözden geçirmekdileğiyle.

Bu içerik alıntıdır.
Yazar: Ahmet Fatih Erkan / Psikolojik Danışman
Kaynak: