Zaman akıp giderken insanlık da aynı hızda ilerleyip değişiyor. ?imdilerde herkesin dilinde olan o özlü sözün de dediği gibi değişmeyen tek şey değişim oluyor. Yeni teknolojilerle karşılaşıp benimsememiz sonrasında onları eskitmemiz 10 yılı bulmuyor, hepsi birkaç yıl içerisinde olup bitiyor. Bütün bunlar gelişip değiştikleri hızla bizlerin hayatına girip bizleri de değiştiriyor. Öğrenme ve idrak etmenin en güçlü yaşlarında olan çocuklardan tutun öğrenme sürecini tamamlamış yaşlılarımıza kadar herkes bu değişimin içinde sürükleniyor.

İnsan hayatına giren en önemli teknoloji kuşkusuz ki internettir. Yemeği bile internetten aldığımız şu dönemde bilgisayarsız ev, bilgisayarla tanışmamış çocuk neredeyse kalmadı artık.  Kendi çocukluğumu hatırlıyorum da çok değil bundan bir 10-12 yıl kadar önceydi, bizler tahtalardan oyuncaklarla, salıncaklarla, uçurtmalarla yani kendi ürettiğimiz kendimizin ortaya koyduğu eğlence ile eğlenirdik. ?imdilerde ise hazır eğlence çıktı. Çocuk 7 yaşına varmadan önüne bilgisayar konuyor, al sana oyuncak deniyor. Vcd den çizgi film izleniyor, özel hazırlanmış oyun cd leri ile tek kişilik sanal oyunlar oynanıyor. Kalabalık arkadaş grupları, kızların birlikte organize olarak düzenledikleri ev oyunları, erkeklerin enerjilerini atabildikleri top oyunları yok oluyor. Çok değil birkaç yıl sonra bu çocukların önüne konan oyuncağa internet erişimi sağlanıyor bu aşamadan sonra eğlence level atlıyor. Bu zamana kadar edinebildiği arkadaşlarıyla internet üzerinden sitelerde ya da chat ortamında oyunlar oynayan bu çocuğumuz hayatı ne kadar güzel öğreniyor değil mi?

Peki, nerede kaldı hayal gücü? Nerede kaldı kokusunu içimize çekerek okuduğumuz kitaplar? Nerede kaldı mahalle? Nerede kaldı bir küsmeli bir barışmalı arkadaşlıklar? Ve en önemlisi nerede kaldı hayatın ta kendisi? Ne zaman, nerede, nasıl öğrenecek bu çocuklar yaşamayı, insan olmayı, paylaşmayı, gülmeyi ve ağlamayı?

Bu şekilde hayata hazırlanan, böyle çocukluklar geçiren nesiller birer yetişkin olduklarında da çok değişik bir yaşam tarzına sahip olamıyorlar. İş hayatları gene bilgisayara ev hayatları gene bilgisayara bağlanıyor. Bilgisayar ve internet yaşanılan şu dönemde bir yerde zaruri ihtiyaç oldular, olmalarına karşı da değilim, sanal ve soyut düşünmenin gelişmesinde pratiklik ve doğruluk sağlamak bakımından sahip olunması gereken unsurlardır. Ancak durum çocuklara oyuncak olarak sunulmalarına gelince orada karşı çıkmak durumunda hissediyorum kendimi.

İnsan kendi eğlencesini kendi hazırladığı zaman düşünür, kurgular, okuduklarından yola çıkar. Bu onu hem sosyal hem de aktif kılar. Ama bu çocuklar televizyondan Binbir Gece ve Aliye izleyip, bilgisayardan silah ve savaş oyunları oynayarak büyüyorlar. Televizyonda Susam Sokağı, evlerimizdeki en teknolojik oyuncak olan Tetris bile kalmadı artık.

Makinelerin insan hayatına bu kadar dahil olup insanı yönlendirilmesinin önüne geçemediğimiz sürece hepimiz makineleşip duygularımızı, hayal gücümüzü kaybedecek, ileride anlatacağımız uzun ve keyifli anılara sahip olamayacağız. Yaşamı sandalyede bilgisayar önünde geçirmeyin! Çocuklara bilgisayarı oyuncak olarak sunmayın!