Zengin bir adam lüks arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu. Birden yola fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü.

Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca, arabası kaldırım taşına çarparak durabildi.

Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve: "Sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne hale getirdin" diyerek bağırmaya başladı.

Üzgün ve suçlu tavır içindeki çocuk: "Amca lütfen kızma, sizden önce geçen arabalara durmaları için işaret ettim, arabaların hiç biri durmayınca, sizin arabaya taş attım." dedi.

Ve gözyaşları içinde, kenarda devrilmiş duran bir tekerlekli özürlü arabasını ve o arabadan düşerek yerde yatan birisini göstererek: "Ağabeyim yürüyemiyor, onu tekerlekli arabası ile gezdirirken, kayıp devrildi. Ağabeyim yere düştü, kaldırmaya gücüm yetmedi, gelen geçen kimse de yok, siz onu yerden kaldırıp tekerlekli arabasına tekrar oturtmama yardım eder misiniz?" dedi.

Zengin adam, ne diyeceğini bilemeden, boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalışarak, yerde yatan çocuğun yanına gitti, onu kaldırıp tekerlekli arabasına oturttu ve cebinden temiz bir mendil çıkararak bacağındaki kanları sildi.

Küçük çocuk abisini tekerlekli arabasıyla alıp giderken, hiçbir şey söyleyemeden arkalarından bakakaldı.

Arabasına döndüğünde, çocuğun attığı taşın, arabasının kapısında bıraktığı oyuk şeklindeki DERİN İZİ gördü.

Ve zengin adam, bu derin taş izini hiçbir zaman tamir ettirmedi. Arabadaki bu taş izini şu mesajı hiç unutmamak için sakladı:

"Hiçbir zaman, yaşamın içinden, birilerinin seni durdurmak ve dikkatini çekmek için TA? ATMAYA mecbur kalacağı kadar HIZLI geçme.

Allah, ruhumuza fısıldar ve kalbimize konuşur.

O sesi dinlemek için vaktimiz olmadığında ise, bize TA? FIRLATMAK zorunda kalır.

İster fısıltıyı dinle, ister taşı bekle. Seçim senin. Yaşamın içinden son hızla geçerken, bir an durup, kendi hayatımızda da bize bazı şeyleri hatırlatmak için atılan TA?LAR olup olmadığını bir düşünelim.