Üstün zekâlı olmasını istiyorsanız çocuklarınızla sayılarla konuşun

Okul öncesi dönemdeki çocukla sayılarla konuşmak; matematiksel zekâsını, mantıksal düşünme yetilerini geliştiriyor. Ancak sayıları öğretme; çocuğun günlük hayatından örneklerle ve oyunlarla yapılmalı, bu yöntemle hem zevkli hem de kalıcı öğrenme sağlanıyor.

Okulöncesi çağı, çocuk eğitiminde şüphesiz en hassas dönemlerden biri. Çocuk okula başladığında temel eğitimi alır ancak okulda başarılı olabilmesi anne-babanın eğitici olmasından geçer. Okulöncesi dönemdeki çocukların eğitiminde size bir önerimiz var: Çocuklarınızla sayılarla konuşun.

Acıbadem Fulya Hastanesi Psikiyatrisi Aylin Aksoy'a göre evde çocuklarla sayılarla konuşmak; matematik zekâsını, mantıksal düşünme yetilerini geliştiriyor. Çocuğun matematiksel zekâsının gelişme süreci şöyle: 3 yaşından itibaren oyun çağına giren çocuk, motor becerileri hızlıca gelişirken sayı saymaya başlıyor. Bu dönemde çocukla birlikte nesneleri sayı, renk ve büyüklük olarak sınıflandırmak önemli ancak onun bu bağlantıları kurmasında aceleci davranmamak gerekiyor. Çocuklara sayıları, rakamlar üzerinden neden-sonuç ilişkilerini kurmayı öğretme; çocuğun günlük hayatından örneklerle ve oyunlarla yapılmalı çünkü hem daha zevkli hem de daha kalıcı öğrenme sağlanıyor.

Evde bulunan nesneleri oyun ve öğrenme amacı haline getirin

Okulöncesi çağdaki çocuğunuzun matematikte başarılı olmasını istiyorsanız sayıları söyletin. Kurabiye yerken bile sayıları öğretmek mümkün. 5 kurabiyenin birini keyifle yiyen çocuğunuzdan kaç kurabiye kaldığını söylemesini isteyin. Basit bir işlem gibi görünse de sevdiği şeyi yerken matematiği öğrenmesini sağlar. Akvaryumdaki balıkları, evdeki pencereleri, grupladığınız aynı renkten ya da aynı boyuttan eşyaları sayması oyun haline gelir. Bunun yanında hafıza oyunları ve sayı saymasını sağlayan, sayıları öğreten oyuncaklar da öğrenmesinde yardımcı olur.

Oyun döneminde bir çocuk; 10, 50 ve bazen 100'e kadar sayabilir ancak bu, ezbere saymadır. Çocuğun sayı kavramını kazanmasının en önemli yolu birbirine benzeyen nesneleri sınıflara ve gruplara ayırma, farklılıkları görmesini sağlamadır. Bu nedenle çocukla sınıflandırma, gruplama, sıralama ve eşleşme yapılan oyunlar oynayın. Oyunların 5 ve 5'ten küçük sayılarla başlamasına dikkat edin. Somut nesne kullanmak, öğrenmeyi kolaylaştırır. Çocuğunuza ara ara, "Bir elimde beş parmak var", "Elbisenin üzerinde dört çiçek var, fark ettin mi?" gibi cümleler kurun. Aksoy, bu cümlelerin sayıları öğretmek ve aritmetiğe geçiş yapmak için iyi bir başlangıç olduğunu ifade ediyor. Günlük hayatta sayılabilecek şeyleri oyun haline getirin. Merdiven basamaklarını, apartmanların katlarını saymasını isteyin. Çocukluktan itibaren sayıları ve sayı saymayı günlük yaşamının içinde kullanmayı öğrenen çocuğun matematiksel zekâsı daha iyi gelişir, dolayısıyla matematiği daha çabuk kavrar.

Pedagog Sevil Gümüş'e göre ise okulöncesi çağdaki çocuklara kavramlar yerine becerileri kazandırmak gerekiyor. Çocuğa beceri kazandırmanın yolu da etkinlikler yaptırmaktan geçiyor. Kavramları öğretmek için çaba göstermek yerine doğru aktarmamalı. Gümüş, okulöncesi çağdaki çocuğun yalnızca oyun oynaması gerektiğine dikkat çekip matematiksel kavramları oyun halinde öğrenebileceğini söylüyor. Çocuklar anne-babalarının konuştuklarından rakamlara aşina oluyor ve kendiliğinden öğreniyor. 

Okuma-yazma öğrenmesini okul zamanına bırakın

Günümüzde okulöncesi eğitime duyulan ilgi artınca okulöncesi eğitim veren kurum sayısı da arttı. Çoğu kurumda çocuklar ilkokula başlamadan önce okumayı, bazen de yazmayı öğreniyor. Bu yanlış yönlendirme, kalıcı sıkıntılara neden olabiliyor. Okuma-yazma öğrenmiş olan çocuk, öğrenmeyen arkadaşlarıyla birlikte ilkokul 1. sınıfa başladığında sınıfta uyum problemi yaşıyor. Derste canı sıkılıyor. Öğretmenin ders düzenini istemeden de olsa bozuyor. Bu tip sorunlar nedeniyle 'uyumsuz' olarak nitelendiriliyor. Arkadaşları tarafından dışlanınca bir süre sonra okula gitmek istemeyebiliyor. Aksoy'a göre bu tip sıkıntılar yaşanmaması için doğru olan doğru zamanda eğitim alması. Eğer çocuğun öğrenme kapasitesi doğal olarak üstünse; öğrenmeye yatkın ve açıksa uyum sıkıntıları yaşamaması adına eğitimden mahrum kalmamalı. Bu tip çocukları özel eğitim şekillerine yönlendirmek daha doğru.