Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2010 yılından itibaren uygulamaya konulacak iki aşamalı üniversiteye giriş sınavını anlattı...

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2010 yılından itibaren uygulamaya konulacak iki aşamalı üniversiteye giriş sınavının birinci basamağının mevcut sistemdeki ilk dört testin soru sayısının biraz daha artmış, ikinci basamağının da eskiden uygulanan iki basamaklı sistemin gelişmiş hali olduğunu belirtti.

Yarımağan, YÖK'ün kararıyla gelecek yıldan itibaren uygulanmaya başlayacak yeni sisteminin ana hatlarını anlattı.

Yeni sistemin iki aşamadan oluştuğunu, ikinci aşamada yabancı dil dahil toplam beş ayrı sınav uygulanacağını ifade eden Yarımağan, birinci aşamanın Nisan başlarında, ikinci aşamanın da Haziran sonlarında iki hafta sonu cumartesi-pazar günleri gerçekleştirilmesinin planlandığını bildirdi. Yarımağan, ''Yeni sistem, eskiden uygulanan iki basamaklı sınava dönüş değil ama eskinin tam gelişmiş hali denilebilir'' dedi.

Üniversiteye girişte 1999'da geçilen sistemin olumsuz etkileri olduğunu belirten Yarımağan, ÖSS'de ortak derslerin okutulduğu 9. sınıftan sonra soru yöneltilmediği için öğrencilerin bu sınıftan sonraki sınıfların derslerine ilgi göstermediğini belirtti. Dolayısıyla öğrencilerin üniversiteye ''yetersiz'' geldiklerini kaydeden Yarımağan, şöyle konuştu:

''Mesela Matematik'ten, Fizik'ten, Kimya'dan 9. sınıf sonrasından hiç soru sormuyorduk. Sormadığımız için de öğrenci o konuları sınıfını geçecek kadar çalışıyordu, çok fazla kendini vermiyordu. Hatta şöyle olumsuz durumlarla ilgili bize bilgi geliyordu: Bazı öğretmenler öğrenciye destek olmak için 11. sınıf programındaki dersi anlatmıyor, (nasıl olsa bu konu üniversite sınavında sorulmuyor) diye 9. sınıf ve ilköğretimdeki konuları tekrar ediyor. Amaç, daha çok sayıda öğrenci üniversite sınavını kazansın, hem öğrenci avantajlı çıksın hem de okul daha çok öğrenciyi üniversiteye soktuğu için avantajlı çıksın. Bu, çok olumsuz bir durumdu.

Bu nedenle 2006'da biz bu olumsuz durumu kısmen düzeltmek için sistemi değiştirerek, mümkün olduğunca lise müfredatını kapsayan sorular sormaya başladık. Tabii bunu yaparken seçmeli derslerden değil, zorunlu derslerden sorular soruyoruz. Yalnız bu değişikliği yaparken 1999 öncesine, yani iki basamaklı sınava olduğu gibi dönmedik. Tek oturumda bunu gerçekleştiren bir model oluşturduk. Tek oturumda, yani şu anda uygulanan sistemde hem ortak müfredata dayalı sorular hem de lisenin son yıllarında okutulan zorunlu alan derslerine dayalı sorular soruyoruz. Bu değişiklik, sistemin getirdiği eski olumsuzlukların bir kısmını düzeltti. Öğrenci artık 9 ve 10. sınıftaki Matematik, Fizik, Kimya, Sosyoloji, Psikoloji gibi derslere önem veriyor.''

Yarımağan, mevcut sistemin de bazı olumsuzlukları bulunduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tek oturumda, 195 dakika süre vererek, bu süre içinde öğrenciden çok şey istiyoruz. Bu süre içinde 10-15 dersteki bilgisini bize aktarmasını bekliyoruz. Bu, ölçme açısından çok sağlıklı bir ortam değil. Öğrenci örneğin 15 dakika Coğrafya, 20 dakika Tarih, 10 dakika Sosyoloji, 10 dakika Kimya sorusu cevaplayacak. Birbiriyle çok da ilişkili olmayan sorulara cevap verecek. Üstelik bazı derslerden öğrencinin bilgisini tam ölçmek de mümkün olmuyor. Mesela Sosyoloji'den 3, Coğrafya'dan 8-10 soru soruyoruz. 3-5 ya da 8-10 soruyla öğrencinin belirli derslerdeki bilgilerini ölçmek çok da sağlıklı olmuyor.

Mevcut sistemin olumsuzlukları, kısa sürede birbiriyle çok da ilgili olmayan derslerden ölçme yapılması, ders düzeyindeki soru sayıları çok az olduğu için ders düzeyinde ölçümlerin çok sağlıklı olmaması, puanlar hesaplanırken ders düzeyinde değil ders grubu düzeyinde hesaplama yapılması... Mesela biz şu anda Fen puanı hesaplıyoruz. Fen puanının içinde Fizik, Kimya, Biyoloji ayrımı yapmıyoruz. Oysa yerleştirme sırasında üniversitelerdeki bazı programlar için belki Fizik, Kimya, Biyoloji, Tarih, Coğrafya'yı ayrı ayrı ölçmekte yarar var. Ayrıca mevcut sistemde tüm sorular çoktan seçmeli. Tüm soruların çoktan seçmeli olmasının eğitim üzerinde olumsuz etkisi var. Öğrencinin belli yetenekleri gelişmiyor. Bütün bunları dikkate alarak yeni bir model geliştirdik.''

-''ÖLÇME-DEĞERLENDİRME AÇISINDAN DAHA SAĞLIKLI BİR SİSTEM''-

Yarımağan, yeni sistemde ''soru türlerinin değiştirilmediğini, tüm soruların yine çoktan seçmeli test şeklinde olmaya devam edeceğini ancak ders düzeyinde ve o dersten daha çok soru yöneltilerek bir ölçme yapılacağını'' vurguladı.

Yarımağan, ''Öğrenciler bir sınavda birbiriyle ilgisiz konulardan değil, birbiriyle ilgili birkaç dersten sorulara cevap verecek. Ölçmeyi eşit sürelerde yaparak, ders puanlarının karşılaştırılabilir puanlar olmasını sağlayacağız. Yani, ölçme değerlendirme açısından daha sağlıklı bir sistem oluşturuyoruz. İleriye dönük olarak da çoktan seçmeli test soruları dışındaki soru türlerinin sorulabileceği bir ortam yaratmaya, bunun altyapısını oluşturmaya çalışıyoruz'' diye konuştu.

2010'da uygulanacak iki aşamalı sınavın ilk aşamasının ''mevcut sistemdeki ilk dört testin soru sayılarının biraz artmış hali'' olduğunu belirten Yarımağan, soru sayısının ne kadar artacağına ilişkin kararın henüz verilmediğini ifade etti. Yarımağan, ''Şu anda uygulanan ÖSS'de ilk testlerde 30'ardan toplam 120 soru soruyoruz. 120 sorunun üstüne ikinci testler soruluyor ve öğrenci toplam 180 soru yanıtlıyor, 195 dakika da süre veriliyor. Yeni sistemde soru sayısı 160-180 dolaylarına çıkabilir. Verilen süre artmayacak, muhtemelen 3 saat olacak'' dedi.

Yarımağan, birinci aşamanın sonunda adaylar için sözel, sayısal ve eşit ağırlıklı olmak üzere üç puan türü hesaplanacağını ancak bu puanların aralıklarının ne olacağının henüz belirlenmediğini bildirdi. Birinci aşamadaki puanlarla meslek yüksekokulları ve açıköğretime girilebileceğini ifade eden Yarımağan, ayrıca bazı lisans programlarına da bu puanlarla girilebilmesine yönelik düşünceleri olduğunu söyledi.

-İKİNCİ AŞAMA NASIL YAPILACAK?-

Birinci aşamada başarılı adayların ikinci aşamaya başvurma hakkı kazanacağını kaydeden Yarımağan, ikinci aşamada dört ana alanda sınav yapılacağını, yabancı dil sınavının da ayrıca gerçekleştirileceğini ifade etti.

Yarımağan, ikinci aşamadaki dört sınavın nasıl yapılacağını şöyle anlattı:

''Aslında bu sınavlar, bugünkü mevcut sistemde iki numaralı testlere karşılık geliyor. Matematik-Geometri, Fen Bilimleri (Fizik-Kimya-Biyoloji), Edebiyat-Coğrafya ve Sosyal Bilimler (Tarih-Coğrafya ve Felsefe grubu) sınavları var. Aday, bu dört sınavdan hangilerine gireceğini bize başvurarak, bildirecek.

Normal koşullarda adaylar bu sınavlardan ikisine girecekler. Ortaöğretimde bitirdikleri alana ve gitmek istedikleri bölüme bağlı olarak, bu sınavlardan ikisine girmeleri yeterli olacak. Örneğin Fen-Mühendislik alanındaki programlara gitmek isteyen adaylar, örneğin Matematik ve Fizik-Kimya-Biyoloji sınavına girecek. Buna karşılık İktisat-İşletme grubundaki programlara gitmek isteyenler ikinci aşamada Matematik-Geometri sınavıyla Edebiyat-Coğrafya sınavına girecek. Sosyal Bilimler alanındaki programlara gitmek isteyen adaylar ikinci aşamada Edebiyat-Coğrafya sınavı ile Sosyal Bilimler sınavına girecek. Yani adayların çok büyük çoğunluğu iki sınava katılacak. Yabancı dil puanıyla öğrenci alan programlara gitmek isteyen adaylar ise sadece yabancı dil sınavına girecek. Yabancı dil sınavına gireceklerin diğer dört sınavın hiçbirine girmelerine gerek yok. Ama aday birden çok gruptaki programlara gitmek, mesela hem Fen-Mühendislik programlarından hem de İşletme-İktisattan tercih yapmak istiyorsa o zaman dört sınavın üçüne girecek. Bir aday isterse bu beş sınavın beşine de girebilir. Ama bu çok istisnai bir durum olur. Bence adayların yüzde 99'u iki sınava, küçük bir kısmı üç sınava girecek. Dört ve beş sınava giren sayısı istisna olur.''

-ÖLÇME NASIL YAPILACAK?-

Yarımağan, yeni sistemde ''ölçme-değerlendirmenin'' bugünkü sistemden farklı yapılacağını bildirdi. Öğrencinin başarısının ''ders düzeyinde'' ölçüleceğini ifade eden Yarımağan, yeni sistemin en önemli özelliklerinden birinin bu olduğunu bildirerek, şunları kaydetti:

''İkinci aşamadaki sınavlarda mesela bir Fen puanı, Sayısal, Sözel ya da Eşit Ağırlıklı puan olmayacak. Aday hangi sınava girmişse o sınavdaki tüm derslerin puanı hesaplanacak. Mesela bir Fizik, bir Kimya, bir Biyoloji puanı olacak. 

Düşündüğümüz başka bir şey, soru kitapçıklarını da derslere göre ayırmak ve süreleri buna göre sınırlamak. Yani öğrenciye 'Al sana 180 dakika, Fizik, Kimya, Biyoloji sorularını bu sürede cevapla' demeyeceğiz. Sınavda adaylara Fizik sorularını vereceğiz belli bir süre sonra alıp, Kimya sorularını, ardından diğer dersin sorularını vereceğiz. Bu durumda bütün adaylar mesela Fizik sorularını aynı sürede cevaplayacak. Dolayısıyla Fizik notları, eşit sürelerde cevaplanacağı için birbiriyle karşılaştırılabilir notlar olacak. Şimdi mevcut sistemde öğrencinin Fizik notlarını hatta Fen puanlarını birbiriyle karşılaştırdığımızda, bazı şüpheler var. Çünkü mevcut sistemde Fen sorularını cevaplamak için bir aday yarım saat harcıyor, diğer bir aday bir saat harcıyor. Yarım saat ve bir saat gibi farklı sürelerde cevaplanan soruların sonuçlarını birbiriyle karşılaştırdığınızda bu eşitsizlik oluşturuyor. Yeni sistemde ölçmenin daha sağlıklı olmasını sağlayacağız. Zaten gerek lisede, gerekse üniversitedeki tüm sınavlarda bu şekilde yapılıyor. Öğrenci hiçbir zaman lisede Fizik ve Kimya sınavına birlikte girmiyor. Üniversitede de böyle.''

-HESAPLAMA-

Adayların yerleştirme puanları hesaplanırken hem ilk aşamadaki sınavda hem de ikinci aşamada katıldığı sınavlardaki başarıların dikkate alınacağını vurgulayan Yarımağan, birinci aşamadaki sınavın etkisinin ne kadar olacağının henüz belirlenmediğini bildirdi. Yarımağan, hesaplamada izlenecek yolu şöyle aktardı:

''Örneğin Fen-Mühendislik programlarına girerken kullanılacak olan puanlar için birinci aşama artı ikinci aşamadaki Matematik-Geometri ve Fizik-Kimya-Biyoloji sınavı... Dolayısıyla aday toplam üç sınava girmiş olacak. Bu üç sınavın sonuçları hesaplama yapılırken birbirine yakın oranlarda kullanılacak. Üç sınavın içinde tabii alt testler var. Mesela birinci sınavda  Türkçe, Fen testleri vardı, ikincisinde Matematik, Geometri, Fizik, Kimya, Biyoloji. Bunların hepsini kullanarak çok sayıda puanlar oluşturacağız. Örneğin sayısal grup için bir tek puan olmayacak. Bugünkü sistemde sayısal için tek bir puan var ve bu puan hem tıp fakültesi hem hemşirelik hem eczacılık hem fizik mühendisliği hem bilgisayar mühendisliği hem astronomi hem makina mühendisliği, hem ziraat mühendisliği gibi birbiriyle benzer olmayan programların hepsi için kullanılıyor.

Yeni sistemde farklı puan türleri oluşturarak her puan türü için o puan türünün gerektirdiği bilgilerden oluşturulmuş bir sistem geliştireceğiz. Mesela tıp fakültesi için eğer Kimya ve Biyoloji bilgisi daha önemliyse tıp fakülteleri için bu derslerin ağırlığını biraz arttıracağız, tıp fakülteleri öğrenci alırken bu derslerin ağırlıklı olarak hesaplandığı puan türünü kullanacak. Makina mühendisliğine girerken Matematik ve Fizik'in ağırlığının daha çok hesaplandığı puan türleri kullanılacak. Bir tane sayısal puan yerine belki adı sayısal da olmayan örneğin 5-6 veya 8-10 tane çeşitlendirilmiş puan türü olacak. Yani ana puan türleri kendi içlerinde çeşitlendirilecek.''

Yarımağan, üniversitelerdeki hangi programların, hangi derslerin ağırlıklı olduğu puan türlerini kullanacaklarının fakültelerin de görüşü alınarak belirleneceğini ifade etti.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2010'da uygulanmaya başlanacak yeni üniversiteye giriş sisteminde farklı derslerin söz konusu olmadığını belirterek, ''Adaylar bugünkü sistemde hangi derslerden ne tür sorulara cevap veriyorlarsa yeni sistemde de aynı derslerden aynı tür sorulara cevap verecekler. Tek farkı şu olacak, bir sınavda bu cevapları vermek yerine örneğin üç sınavda verecekler. Öğrenciler tedirgin olmasınlar, rahat olsunlar'' dedi.

Yarımağan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni sınav sisteminde ''adaylar açısından hiçbir şeyin değişmediğini'' belirtti.

Adayların aynı şekilde çalışmalarını sürdürmelerini isteyen Yarımağan, şöyle konuştu:

''Varsayalım öğrenci ortaöğretimden fen alanından mezun. Bu öğrenci tıp, mühendislik ve fen fakültelerinden tercihler yapmak istiyor. Bu öğrenci birinci sınava girecek, belli bir başarı gösterecek. İkinci aşamada matematik-geometri ve fizik-kimya-biyoloji sınavlarına girecek. Bunların sonucunda aday için örneğin 10 tane puan türü varsa 10 tane puan hesaplanacak. Sonra aday tercihlerini yapacak ve birine yerleşecek.''

''Yeni sistemde en büyük zorluğu ÖSYM'nin yaşayacağını'' ifade eden Yarımağan, özellikle soru hazırlayan öğretim üyesi sayısının artırılacağını kaydetti. Yarımağan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Adaylara büyük bir zorluk gelmiyor çünkü aynı derslerden aynı tür sorular gelecek. Tek farkı şu olacak, bir sınavda bu cevapları vermek yerine örneğin üç sınavda verecekler ve sınav stresini biraz daha yaymış olacaklar, bilgilerini daha rahat ortaya koyabilecekler.

Öğrencilerin farklı derslere çalışması söz konusu değil. Bugünkü sistemde hangi derslerden ne tür sorulara cevap veriyorlarsa yeni sistemde de aynı derslerden aynı tür sorulara cevap verecekler. Bugünkü sistemde biyolojiden sadece 10 tane soruya cevap veriyorlarsa yeni sistemde biyolojiden, sayısını bilemiyorum, belki 25-30 soruyu cevaplayacaklar, bilgilerini daha ayrıntılarıyla ortaya koyma fırsatı bulacaklar. Hazırlık açısından da 3 soru yerine 5 soru yapacakları için daha çok çalışmalarına gerek yok. Aynı konulara aynı derslere çalışacaklar. Öğrenciler tedirgin olmasınlar, rahat olsunlar.''

Yarımağan, ikinci aşamadaki sınav sürelerinin ve soru sayılarının da henüz belirlenmediğini anlatarak, ''Kişisel fikrimi söylüyorum, ikinci aşamadaki sınavların süreleri daha kısa, örneğin 2.5 saat olabilir. Örneğin matematik-geometri sınavı belki 2.5 saatlik bir sınav, soru sayısı 100-120 olabilir. Soru sayısı 100 ise örneğin 80'i matematik, 20'si geometri olabilir. Belki fizik, kimya, biyoloji soruları eşit sayıda olabilir. Soru sayıları haftalık ders saatleri, o derslerin ağırlıkları dikkate alınarak belirlenecek'' diye konuştu.

-SINAVDA ''YAZILI'' DÖNEMİ- 

Yarımağan, iki aşamalı sınav sisteminde ilerde adaylara ''açık uçlu soru'' yöneltmeyi planladıklarını bildirdi. Bu yöntemin aday sayısının azalması durumunda uygulamaya konulabileceğini belirten Yarımağan, şunları kaydetti:

''Sınava girecek öğrenci sayısının bu yıl 1.5 milyonun altında olacağını, önümüzdeki birkaç yıl içinde de her yıl 50 bin, 100 bin azalarak 1 milyona yaklaşacağını tahmin ediyorum. Bu durumda örneğin 3-5 yıl sonra sınava başvuran aday sayısı 1 milyon 200 bin dolayındaysa, ikinci aşamaya başvuran aday sayıları 200-500 bin dolayında olacak. Mesela fen bilimleri sınavına başvuran sayısı 200-250 bin, matematik-geometri sınavına başvuran sayısı 500-600 bin olabilir. Bu sayılarda başvuru gelirse sınavda açık uçlu sorular yöneltilebilir.

Sınavda test usulünün getirdikleri ve götürdükleri var. Test usulünde sınavı çok objektif yapıyorsunuz, değerlendirmesi çok hızlı ama buna karşılık öğrencinin düşünme sistemini sınırlıyor. Yeni sistemde ise açık uçlu sorular olabilir ama tabii proje soruları gibi çok uzun sorular soracak değiliz. Yine cevabı kısa olan sorular sorulacak. Bu tür bir sınavda çok farklı cevapların verilebileceği tartışmalı sorular sorulmaz. Cevabı net, kesin olan sorular sorulur. Açık uçlu sorularda farklı soru türleri vardır. Örneğin 10 tane farklı cevabı olabilecek bir soru sorulabilir. Aday bunlardan kaç tanesini cevapladıysa ona göre puan alabilir.''

''Matematik sınavında açık uçlu soru nasıl olacak?'' sorusu üzerine Yarımağan, ''Aday nihai sonucu nasıl elde ettiğini gösterecek. Bu değerlendirilecek'' dedi.

Yarımağan, açık uçlu soru yönteminin başta İngiltere olmak üzere birçok ülkede kullanıldığını belirterek, ''Komşumuz Yunanistan'da da uygulanıyor'' diye konuştu.

-ORTAÖĞRETİM BAŞARI PUANI-

Yarımağan, yeni sistemde de yerleştirme puanları hesaplanırken ortaöğretim başarı puanının ekleneceğini ifade etti. Ortaöğretim başarı puanının sınav puanına eklenmesi kuralının yasada yer aldığına işaret eden Yarımağan, ''Üniversiteye girişte öğrencinin ortaöğretim başarı puanını YÖK'ün belirleyeceği biçimde eklenecek. Ancak nasıl alınacağı konusunda henüz kesinlik yok. YÖK bunu ayrıca kararlaştıracak'' dedi.

Yarımağan, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı uygulamasının bir ihtiyaçtan doğduğunu belirterek, bunun da devam etmesinden yana olduğunu söyledi.