Bin bir zorlukla girilen, türlü sıkıntılarla okunan üniversitelerin, yine bin bir efsanesi de var. Üst sınıflar, üniversiteye adım atan çömez öğrencileri bu efsanelerle karşılar. Nedense ya ODTÜ'de ya da İstanbul Teknik Üniversitesi'nde geçen olaylardır bunlar. Genellikle öğrencilere kök söktüren hocaların uyguladığı zor sınav anlarıdır. Bu anları ilginç kılan, efsaneleştiren ise her amfide en az bir tane bulunan zeki, cesur ve hazır cevap öğrencilerdir. Belki de üniversiteliler, bu efsanelerde geçen kahraman öğrencilerle kendilerini özdeşleştirip vize ve final dönemlerinin sıkıntısından kurtulma yolunu tercih ediyordur ya da çok kızdıkları sıfırcı hocalarından intikam alıyorlardır bu hikâyelerle. Hemen her üniversitede ayrı bir versiyonu olan efsanelerin bazıları ise şunlar:

ODTÜ Felsefe Bölümü'nde öğrencilerini en çok zorlayan hocalardan biriyle ilgili bu efsane. Hoca, yıllık olan dersinin final sınavı için sınıfa girmiş ve öğrencilere yönelteceği tek kelimelik sorusunu tahtaya yazmış. Üniversitelileri şaşkına çeviren soru ise şuymuş: ?Why?' (Neden) Tabii öğrenciler ilk anda ne yazacaklarına karar verememişler. ?aşkınlığı atlattıktan sonra herkes önündeki kağıda bir şeyler karalamaya başlamış sınav süresi boyunca. Sadece bir öğrenci, sınavın ilk dakikasında kağıdını teslim etmiş. Öğrencinin cevabı da soru gibi ilginç ve kısaymış: ?Why not?'(Neden olmasın?). İşte bu hazır cevap öğrenci sınavdan 100 almış.

ODTÜ'lü felsefe hocasının efsanesi bununla sınırlı değil tabii. Başka bir sınavda bu sefer öğrencilerine ?Risk nedir?' diye sormuş. Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kağıdını. Kağıdın üst kısmında sadece adı ve soyadı yazıyor. Gerisi ise bomboş beyaz bir sayfa. Sadece en altta ?İşte risk budur' diye yazıyor. Sonuç: 100'ü kapıyor.

Yine ODTÜ. Yine aynı hoca. Soru aynı: ?Risk nedir?' İlk seferinde ?İşte risk budur' mesajıyla boş kağıt vererek 100 alan öğrenci bu sefer de aynısını yapmış. Fakat notlar açıklanınca şaşkına dönüyor. ?Soru aynı, cevap aynı. Not neden sıfır?' diye soruyor kendi kendine. Hatta kendine sormakla kalmıyor. Hocasına koşuyor sebebi öğrenmek için. Hocanın cevabı: ?Aynı şartlar altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!?

ODTÜ'de amfiler çift kapılıymış. Bir gün hocalardan biri arkalarda uyuklayan bir öğrenciyi hem biraz açılsın hem de bir işe yarasın diyerek ?Evladım git sor bakalım fazla tebeşirleri var mı?? diyerek yan sınıfa göndermiş. Öğrenci yarı uyur yarı uyanık halde kapıdan çıkıp diğer kapıdan geri girmiş ve hocadan tebeşir istemiş. Hoca da ?Biz de bir öğrenciyi tebeşir alması için az önce başka bir sınıfa gönderdik zaten. Bizde de yok? demiş. Öğrenci yine çıkıp diğer kapıdan girmiş ve ?Onlarda da yokmuş hocam.? deyip yerine geçmiş. İşin garip tarafı bütün sınıf dumura uğrasa da ne hoca ne de tebeşir aramaya çıkan öğrenci durumun farkına varmış.

Bu efsanemiz de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden. Öğrencileri ters köşeye yatırmayı çok seven hocalardan biri sınavda, o günlerde devam etmekte olan bir davanın detaylarını vermiş ve sonucun ne olacağını sormuş. Bütün öğrenciler davanın seyriyle ilgili sayfalarca yorum yapmaya başlamışlar tabii. İşte bu noktada karşımıza yine zeki ve cesur bir öğrenci çıkıyor. Bu genç cevap kağıdını sınavın ilk dakikasında hocasına teslim etmiş. Tahmin edeceğiniz gibi 100 almış. Neden? Çünkü öğrencinin yanıtı tek cümleymiş: ?Devam eden dava hakkında yorum yapılamaz.'

Bir efsane de İTÜ'den. Olay, hem aynı bölümde okuyan hem de aynı evde kalan üç üniversitelinin başından geçiyor. Bu gençler yine bir final gecesi ders çalışmak yerine film izlemeyi, sohbet ederek vakit geçirmeyi tercih etmişler. Geç yattıkları için de sabah uyanamamışlar. Sonra işi yüzsüzlüğe vurup yanına gittikleri hocaya ?Otobüsün tekeri patladı. O yüzden geç kaldık.' demişler. Bunun üzerine hoca da bu arkadaşları sınava almaya karar vermiş. Öğrencileri amfinin üç köşesine dağıtmış. Sınav kağıdında üç soru varmış. İlk ikisi bilgi sorusuymuş. Yüzde 70 değeri olan üçüncü soru ise şuymuş: ?Otobüsün hangi lastiği patladı.? Sonuçta öğrencilerin üçünün de sınavdan kaldığı rivayet edilir.

İTÜ'den akıllara ziyan bir efsane daha. Mimarlık bölümünün hocalarından biri inanılmaz derecede zor bir soru yöneltmiş öğrencilerine. Tabii herkes önündeki kâğıtlara harıl harıl çizmeye çalışıyormuş sorunun cevabını. Zeki öğrencilerimizden bir tane burada da var. Bu öğrenci, kâğıdın ortasına belirgin bir nokta koyup kağıdını teslim etmiş. ?aşıran hoca, ?Bu ne?' diye sormuş. Cevap: ?Çizimi 1/1.000.000 ölçekle yaptım.?

Bu efsanenin hangi üniversitede geçtiği kanıtlanamamıştır henüz. Konumuz kendi cevaplarını bile beğenmeyecek kadar sıfırcı olan bir hocayla ilgili. Hocamız yaptığı sınav için cevap anahtarı hazırlamış. Sınav sonrası cevap anahtarı nasıl olmuşsa öğrencilerin kağıtlarının arasına karışmış. Öğrencilerin kağıtlarını okuyan ve bol bol sıfır veren hoca, sıra kendi hazırladığı cevap anahtarına gelince ?İyi yazmış aslında. 80 alır bu kağıt.? demiş kendi kendine. Hatta ?Ne adamlar var. Adını bile yazmayı unutmuş.? cümleleri de aklından geçivermiş.

Efsanemiz yine bir sınav anından. Bir öğrenci sınava geç gelir ve büyük amfide yerini alır. Sınavını bitirir. Tabii geç geldiği için sınav kağıdını en son verir ve hoca bunu kabul etmez. Öğrenci, çözümü sıkışan her vatandaşın sarf ettiği cümleyi söylemekte bulur: ?Sen benim kim olduğumu biliyor musun?? Hocanın cevabı ise ?Hayır? olur. Bu cevabı duyan cesur ve hızlı üniversiteli kağıdını diğer kağıtların arasına sokar ve son sürat kaçar.