Bir ülkede süper insanların sayısında bir azlık varsa, bu durum o ülkede süper insan yetiştirilmesinin bilinmemesinden kaynaklanıyor. Okul ve eğitim sistemimizin eleştirilecek çok yönü olsa da temelde anne-babaların tutumları çocukların yetişme şeklini belirliyor.

Öncelikle 0-6 yaş arası dönemde öyle şeyler yapıyoruz ki, çocuğun yemek yemesi, zamanını kullanması, ders çalışması, konuşma dili, başarı odaklılığı ve hatta televizyon–bilgisayar ilişkisi bu zamanda şekilleniyor. Bu dönemdeki yanlış uygulamalar çocuktan zannettiğimiz bir sürü sorunun temelini atıyor. Bunlar çözülemez değilse de, iş biraz zora girmiş oluyor. Öncelikle küçük yaşta çocuklara öğretilmesi gereken başlıca şey, kendi problemlerini çözme becerisi. Elbise seçiminden yemek yemeye, oyuncakları toplamaktan video/DVD kullanımına kadar birçok şeyi çocuk kendisi yapmayı başarırsa okul yıllarında durum farklı olur.

Birçok anne-babanın temelde yanlış yaptığı şey, kaşık ellerinde çocuklarının peşinden koşmaktır. Çocukların yemek yedikleri saatlerle, yetişkinlerin yemek saatleri farklıdır. Küçük bir çocuk, normal şartlar altında acıkınca yemek yer; bir yetişkinse saati geldiğinde. Yetişkin ihtiyaç duymadan yemek yerken, küçük çocuk ihtiyaç duymadığı zaman yemeğe karşı çıkar. Yemek konusunda ısrarcı olan anne-baba da amacına ulaşabilmek için türlü şaklabanlığı yapar. Bu gayret süreklilik gösterirse, çocuk yemek yeme dahil tüm problemlerini anne-babanın çözebildiğini anlar. Bir şey daha öğrenir. İhtiyaç duyulmadığı halde yemek yenebildiğini. İleriki yıllarda ihtiyaç duymadan yemek yiyen ve durmadan kilo alan bireyin temeli atılmış olur. Bu yemek işi aslında daha karmaşık ama yer olmadığı için ayrıntıya girmiyorum.

Çocukların saatleri öğrenmesi ancak 7-8 yaşlarında gerçekleşiyor. Bundan önce ise zaman kullanımları tamamen evdeki alışkanlıklara/anaokulundaki uygulamalara bağlı. Zaman yönetimi aslında 'zamanı' değil, 'kendini' yönetme meselesidir. Eğer doğru zaman aralıklarında gerekli olanları yapabilseydik sorun olmazdı. Diğer bir deyişle ders/proje yapılacak zamanda kendimizi yönetemeyip başka işlerle uğraşıyoruz. Bu problemlerin temeli de okulöncesi dönemde atılıyor. Ortalama bir çocuk bir program olmadan yaşıyor. Ortalama bir anne-baba da nasıl bir program yapılacağını bilmiyor. Çocuğun saat kavramı gelişmediği için, üç temel günlük olayı referans alınabilir. Zaman, çocuklar için üç öğün öncesi ve sonrası olarak altıya bölünebilir. Her gün de düzenli olarak bu altı bölüm iyi değerlendirilirse çocuk zamanı kullanmayı öğrenebilir. Örneğin, kahvaltıdan sonra legolarla oyun, öğleden önce kitap okuma, öğle yemeğinden sonra resim yapma, akşam yemeğinden önce animasyon film izleme gibi bir program yapıldığında çocuk, belirli saatlerde ne yapacağını öğrenmiş olur. Bu çalışmayı sürekli hale getirmiş bir aile, çocuğu okula başladığında okuldan gelince ödevlerini yaparsan, geri kalan zamanlarda başka şeylerle uğraşırsın dediğinde, çocuk kurulmuş bir makine gibi eve gelince ödevini yapar bitirir; ardından kendi kararıyla iyi bir program yapılmışsa başka işe yarar konulara da odaklanır.

Süper çocuk yetiştirme konusunda yapılacaklar elbette bir köşe yazısına sığmaz. Ama bu yazı, düşünmeye başlamak için bir fırsat verebilir.