9. sınıfın ilk günlerinde öğrencilerle tanışma aşamasında pozitif bir ortam oluşturmak ve birbirimize güven duyguları geliştirebilmek için sınıftan rastgele bir öğrenciyi tahtaya kaldırdım ve yaşadığımız şehir olan Kayseri'yi haritada göstermesini istedim.

Bana göre çok basit bir soru sormuştum ve öğrencinin bu soruya doğru cevap vermesi, kendisiyle gurur duymasını sağlayacaktı. Fakat işler hiç de tahmin ettiğim gibi gitmedi. Öğrenci yaklaşık bir dakika boyunca haritaya bakıp durdu. Bırakın doğru cevp vermeyi, Kayseri'yi hangi bölgede arayacağını bile bilmiyordu ve ben bu durum karşısında dehşete kapıldım. Sınıfta birkaç öğrenciden daha haritada bazı şehirleri bulmalarını istedim. Sonuç pek de parlak değildi, çok acil bir şekilde çocuklara Türkiye'nin bölgelerini ve bu bölgelerde yer alan şehirleri öğretmek durumundaydım ve bu da çocuklara 'Evde çalışıp gelin, sizi sözlü yapacağım.' diyerek sonuç elde edebileceğim bir durum değildi.

Öğrencilerden her biri için Türkiye'deki şehirlerden iki tanesini seçtim. Bir öğrenci için seçtiğim şehri başka birine vermedim. Böylece 80 şehir öğrencilere dağıtıldı ve geri kalan bir şehri de ben aldım. Her öğrenciye ikişer kart vererek bu kartların üstüne onlar için seçtiğim şehirlerin hangi bölgede yer aldığını, bitki örtüsünü, iklimini, yeraltı zenginliklerini ve o şehre ait özel bir bilgi varsa bunu yazmalarını istedim. Kartın üst kısmına ise seçilen şehrin adının yazılı olduğu renkli bir kâğıt yapıştırttım. Zamanı geldiğinde o kâğıt karttan çıkarılacaktı.

Bu arada çiziminin çok iyi olduğunu öğrendiğim Burak adlı öğrencime de 1'e 2 metre ebatlarında boş bir Türkiye haritası çizdirdim. Harita sadece yedi bölgeye ayrılmıştı ve bu bölgelerde yer alan şehirlerin bulunduğu yerlere beyaz noktalar yapıştırılmıştı.

Kural gereği kimse kendi şehrini başkasına söylemeyecekti; çünkü bir grup oyunu oynayacaktık ve hangi öğrencinin hangi grupta yer alacağı kura sonucu belli olacaktı. Her şey hazırlandıktan sonra kura çekildi, A ve B grubu oluşturuldu. B grubundan gelen öğrenci A grubundan gelen öğrencinin elindeki karta ait şehri çeşitli sorular sorarak bulmaya çalışacaktı. Eğer B grubundan gelen öğrenci sorduğu sorular sonucu kartta yazılı olan şehri bilirse kartın üzerinde yer alan, şehrin isminin yazılı olduğu yapışkanlı kâğıdı kopararak Türkiye haritasında olması gereken yere yapıştıracaktı.

Oyunu bir süre oynamıştık. Çocukların hoşuna gitmişti. Hatta teneffüs olduğu halde oynamaya devam ettiler. Teneffüsten sonraki derste bir baktım ki, içeri müfettiş girdi. 'Çocuklar nasılsınız?' diye sorunca çocuklar, 'Çok iyiyiz, oyun oynuyoruz.' diye cevap verdiler. Müfettiş sert bir tavırla 'Siz coğrafya dersinde çocuklara oyun mu oynatıyorsunuz?' diye sordu. Ardından teker teker çocuklara haritada şehirlerin yerlerini, hangi şehirde pamuk, hangi şehirde tütün yetiştiğini sordu. Nerede bakır çıktığını, nerede demir çelik üretimi yapıldığını... Çocuklar bütün soruları hiç şaşırmadan bilince biraz bozuldu. Dersin sonuna doğru sınıftan ayrılırken, 'Burada nasıl bir oyun oynadığınızı bilmiyorum, ama bu oyuna devam etseniz iyi olacak. Hatta diğer sınıflara da bu oyunu öğretin.' diyerek ayrıldı.