Sıra dışı bir pazar günü

11 yaşındaki Kumsal yazıyor: "Sevgili Melih ağabey, annem bir ay önce bir İngilizce Konuşma Kulübü'ne gitti.

11 yaşındaki Kumsal yazıyor: "Sevgili Melih ağabey, annem bir ay önce bir İngilizce Konuşma Kulübü'ne gitti. Bu kulüp her hafta toplanan bir kulüpmüş. Annem başta ben orada nasıl konuşurum diye korkmuş; ama bir arkadaşı 'gel; konuşmak zorunda kalmadan insanlar İngilizce konuşmuyor' demiş. Annem de korkusuna rağmen kursa gitti. Bu kurs onun hayatında yepyeni bir şeyi başlattı.

Bu konuşma kulübünde hobi dersinde 'çocuk yüzü boyama' konusunu işlemişler. İnternetten buldukları resimlerle çocuk yüzü boyamayı adım adım öğrenmişler. Annem daha sonra gidip çocuk yüzü boyama malzemeleri almış bir kırtasiyeden. Kimyasallar insanın derisinden geçebilir diye en kaliteli ve insan sağlığına zararlı olmayanları seçmiş.

Ertesi pazar sabahı, bana 'Senin yüzünü boyayalım mı?' diye sordu. Ben de 'Nasıl yani?' deyince 'Seni kaplan surat yapacağız' dedi. 'Yaşaşın!' diyerek çığlık attım. Ben hemen yüzümü boyayacak diye beklerken, annem bilgisayarı açtı ve birlikte yüz boyama sitelerine girdik. Örneklere baktık. Annem bir kelebek beğendi; ama ben içlerinden bir kaplanı sevdim ve annemden bunu yapmasını istedim.

Ardından annem önce bir kağıt çıkardı ve benim yüzümde denemeden "Gel birlikte önce kağıda çizelim ve kağıda çizerken deneyim kazanalım" dedi. Birlikte oturup bir kaplan resminde ustalaşıncaya kadar defalarca kaplanı çizdik. O kadar ki, artık resimlere bakmadan bir kaplanı çizebiliyorduk. Bu işin bir de sırası varmış. Önce fon rengini, sonra yanakları, bir sonra ağzı, ondan sonra da bıyıklar çiziliyormuş. Sırası doğru olmazsa, boyama tam olmuyormuş. Elimiz bayağı ustalaştığı halde, annem içeriden iki tane balon getirdi ve balonları şişirdikten sonra haydi boyayalım dedi. Birinci balonu ben tuttum, annem boyadı. İkinci balonu da annem tuttu ve bana 'hadi boya' dedi. Hata yaparım diye biraz endişelendim ama yine de güzelce boyadım. Artık sıra benim yüzüme gelmişti. Annem dört-beş dakika içinde boyama işini bitirdiğinde artık ben bir kaplan surattım. Annemden izin alıp apartmandaki arkadaşlarıma gittim. Hepsi bayıldılar. Biz de isteriz dediler. Hepsi bizim daireye doluştular ve anneme yalvarmaya başladılar. Annem 5 çocuğu daha boyadı. Artık biz bir kaplan ailesi olmuştuk. Bir arkadaşımız beklemeyince 'istersen ben boyarım' dedim ve onun yüzünü de ben boyadım.

Annem babamdan yardım alıp bir internet sitesi kurdu. Arkadaşlarına e-posta attı. 'Doğum günü partilerinde çocuk yüzü boyanır' diye. Annemin artık küçük bir işi olmuştu. Bazen akşamları, bazen hafta sonları benimle birlikte çocukların doğum günü partilerine gidip para kazanmaya başladı.

Ben bu olaydan ne öğrendim? Ailemle pazar günü bir proje üstünde çalışırken çok şey öğrenebileceğimi öğrendim. Ayrıca annem artık kendisini hangi kursa / etkinliğe davet etseler hemen gidiyor; çünkü nereden neyin çıkacağı belli olmuyor. Bir İngilizce konuşma kulübünden kendinize çok keyifli bir iş ediniyorsunuz.

Ben de hafta sonları bazen arkadaşlarımın yüzlerini boyuyorum. Kim bilir büyüdüğümde belki ben de çocuklara dönük bir şeyler yaparım. İnsan hareket etmeli, düşünmeli ve dışarı çıkmalı. Özetle pazar günü evde oturanlar yerinde sayıyor, bir proje yapanlar kazanıyor.