Şiddeti oluşmadan engellemek için, ortaya çıkan işaretleri iyi gözlemlemek gerektiğini belirten Uzman Psikolog Danışman Itır Tarı, "Birçok suç ve şiddet olayında erken tanıma ve uyarı işaretleri vardır. Bunlar çoğunlukla davranışsal ve duygusal işaretlerdir. Çocukları bulundukları ortam içinde gözlemlediğimizde davranışlarındaki değişimi fark edebilir ve problem çıkarabilecek çocukların belirtilerini de yakalamak için fırsat elde etmiş oluruz" dedi.

Uzman Psikolog Danışman Tarı, suçu, 'bireyin toplumun içinde yürürlükte olan kurallara aykırı düşmesi' şeklinde tanımlayarak, "Çocuğun yakalanması ya da yakalanmamasına, polisle başının derde girmesi ya da girmemesine bakmaksızın hayatı boyunca bir kez suç işlemesi, suç işleme eğilimi kapsamında değerlendirilir" şeklinde konuştu. Suç ve suçluluğu biyolojik, psikolojik ya da çevresel ve toplumsal etmenler ile açıklayan kuramlar bulunduğunu ifade eden Tarı, "Genel eğilim suçlu davranışın, diğer insanlarla olan iletişim ve ilişki içerisinde öğrenildiği yönündedir. Suç içeren davranışın öğrenilmesinde birincil etken kişiler arası yakın ilişkilerdir. Ailede suç işleyen bir başka üyenin varlığı da genelde çocuğun risk altında olmasına yol açmaktadır" diye konuştu. Suç işlemenin başkaları üstünde üstünlük kurmak gibi bir ikincil kazancı da olduğundan tekrarlanma olasılığının yüksek bulunduğunu kaydeden Tarı, "Şiddetin tam bir tanımını yapmak çok kolay değildir. Şiddet davranışı içine sadece fiziksel içerikli şiddeti değil, sözel ve psikolojik tacizi de içeren davranışlar ile birine bilerek rahatsızlık veya fiziki olarak zarar vermeyi de almaktadır" dedi. Tarı, şiddet içeren davranış türlerini şöyle örneklendirdi:

"Son bir yıl içerisinde fiziksel bir kavga içinde yer alma, yaşamı boyunca bir kez dahi silah taşıma veya ateşli silah dışında çakı, bıçak, jilet gibi kesici alet taşımak da şiddet davranışı kapsamında değerlendirilmelidir. Şiddet içerikli davranışlar arasında öfke patlamaları, vurmak, tekmelemek, itmek, yaralamak, kavga etmek, başkaları ile ilgili tehditler savurmak ya da yaralamaya çalışmak, hayvanlara yönelik acımasız davranışlar, yangın çıkarmaya teşebbüs etmek ve eşyalara bilerek zarar vermek sayılabilir."

İLETİŞİM ŞİDDETİ ÖNLEMEDE ETKİLİ FAKTÖR

"Güvenli okul, aslında uyumlu okuldur" diyen Tarı, tek başına güvenliliğin önem taşımayacağının altını çizdi. Tarı, şöyle konuştu: "Güvenli okul denildiği zaman aklımıza sadece polis ya da güvenlik elemanıyla alınan fiziksel önlemler gelmemeli. Çocuklar bekledikleri desteği okullardan göremezlerse, sosyal olarak istenen davranışları da göstermezler. Bu da güvenli bir okul oluşturmanın önündeki önemli engellerden birisidir. Güvenli okullarda okul çalışanları ve öğrenciler arasında olumlu ilişki bağları bulunur. Burada öğretmenlerin öğretmenlerle, öğretmenlerin öğrencilerle, öğrencilerin öğrencilerle ve okulda hizmetli olarak çalışanların öğrencilerle olan ilişkilerinde olumlu özelliklerden bahsediyoruz. Şiddeti önlemede en önemli etkenlerden biri okul çalışanlarıyla, öğrencilerin kurdukları güven verici, destekleyici bağlardır."

Erken tanıma ve uyarı işaretlerinin şiddet ve suçu oluşmadan önce fark etmedeki önemine değinen Tarı, "Asıl olan şiddet ve suç oluştuktan sonra müdahale etmek değil, okulda çocukları takip ederek erken uyarı işaretlerini tespit edebilmektir. Birçok suç ve şiddet olayında erken tanıma ve uyarı işaretleri vardır. Bunlar çoğunlukla davranışsal ve duygusal işaretlerdir. Çocukları bulundukları ortam içinde gözlemlediğimizde davranışlarındaki değişimi fark edebilir ve problem çıkarabilecek çocukların belirtilerini de yakalamak için fırsat elde etmiş oluruz" uyarısında bulundu. Bazı işaretlerin ciddi problemlerin habercisi olabildiğini vurgulayan Uzman Psikolog Danışman Tarı, ancak bu belirtilerin, benzer tehlike işaretlerini sergileyen her çocuğun kendine zarar vereceği ya da arkadaşlarına şiddet uygulayacağı anlamına gelmediğini söyledi. Tarı, bunları birer soru işareti gibi algılayıp önleyici çalışmalar yapmak için kullanmak ve çocuğu etiketlemekten uzak durmak gerektiğine dikkat çekti. Çete üyelerinin oldukça küçük bir kısmının ergen nüfusundan oluştuğuna, buna rağmen, şiddet suçlarının büyük çoğunluğunun ergenler tarafından işlendiğine vurgu yapan Itır Tarı, şu bilgileri verdi:

"1990'ların başından beri çeteler ve çete olgusu araştırılmaktadır. Fakat hala ergenlerin neden çetelere katıldığına dair somut nedenler tanımlanamamaktadır. Ayrıca çete problemiyle savaşan, müdahale etmeye yönelik birçok programın da etkisi hakkında henüz çok az şey bilinmektedir. Çete üyeleri, çete üyesi olmayan ergenlere oranla daha ciddi ve şiddetli suçlar işlemektedirler. Çete üyeleri suç hareketlerinin tamamen içinde olmakla kalmayıp işlenen birçok suçun sorumlusudurlar. Çeteler genellikle 12-25 yaş arası genç erkeklerden oluşmaktadır ama daha genç ya da yaşça daha büyük çete üyeleri de görülmektedir. Bazı çeteler bağımsız ve belirli bir yapıdan uzakken, bazıları oldukça kalabalık, organize ve sıkı disiplinlidirler. Birçok durumda çeteler, üyelerine prestij, güç ve para sağlamak için düzenlenmiş girişimsel faaliyetlere dahil olmaktadırlar."

AİLELERE ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR

Çocukların okul öncesi dönemden başlayarak şiddet içerikli davranışlar sergileyebilecekleri uyarısında bulunan Tarı, ailelere şunları tavsiye ediyor:

"- Olumlu-olumsuz davranışlarına tepkilerinizi ayarlamak önemlidir. Çocukların olumsuz davranışlarının sıklığı fazla olunca olumlu davranışlar sanki hiç yokmuş gibi düşünülebilir. Olumlu davranışlar zaten yapılması gereken şeyler olarak kabul gördüğünden aileler genellikle çocuklarının olumsuz davranışlarına tepki verirler.
Ancak olumluların sıklığını arttırmak ve bir davranış tarzı olarak yerleşmesini sağlamak için olumlu davranışları takdir etmek ve övmek gerekir.

- Olumsuz davranışların sıklığını azaltmak içinse bu tür davranışlara karşı tepkisiz kalmak, ilgilenmemek ve görmezden gelmek müdahale tekniklerinden bazılarıdır.

- Olumsuz davranışlara nasıl ortaya çıktıktan hemen sonra tepki verilmesi gerekiyorsa olumlu davranışlar için de aynı şeyin yapılması gerekir. Bu ödüllendirme davranışın pekişmesine yardımcı olacaktır.

- Çocuğun sorumluluklarını üstlenmesini sağlayacak şekilde davranılmalı. Çocuğunuza ev içinde birtakım işler vermek, bunların sorumluluğunu almasını istemek, davranışlarının sorumluluğunu almasını sağlamak onun kendine duyduğu güveni arttırmakta. Bu onun ailenizin işleyişi için gerekli bir birey olduğunu ve kendini değerli hissetmesini, daha organize olmasını sağlar.

- Çocuğunuza ev içindeki işlere yardım etmenin yanı sıra kendi harçlığını nasıl harcayacağının sorumluluğunu da öğretmeniz gerekir."