Aile içi şiddetin aile üyelerinin ruh ve beden sağlığına getirdiği zararlar defalarca ifade edilmesine rağmen kolaylıkla önü alınamayan bir problem.

Ders başarısızlıklarının büyük bir kısmında sağlıksız aile içi iletişimin etkili olduğu bir gerçek ve bu sağlıksız aile içi iletişimde şiddet en önemli stres kaynaklarındandır. Bütün stres çeşitleri gibi şiddet de kişinin biyokimyasının bozulmasına yol açıyor.

Babanın anneye, annenin babaya, babanın çocuklara, çocukların birbirine şiddet uyguladığı stresli ailelerin sayısı oldukça endişe verici. Şiddet uygulayan kişiler ikiye ayrılır. Birinci gruptakiler şiddeti normal görür ve şiddeti savunurlar. Sözümü dinlerlerse zarar görmezler şeklindeki despotça bir yaklaşımda bulunanların ahlaki bir sorunları olduğunu söyleyebiliriz. İkinci gruptakiler ise şiddeti kesinlikle kabul etmez, benimsemez; fakat bazı durumlarda şiddet uygulamaktan kendilerini alamazlar. Şiddetin en önemli nedenlerinden biri de öfkeyi kontrol altına alamamaktır. Bunda yanlış alışkanlıkların etkisi vardır.

Şuur kaybına yol açan akıl hastalıkları dışında hiçbir sebep şiddete mazeret olamaz. Bu durumda da yakınları ve diğer yetkililer kişinin kontrol altına alınmasını sağlamak zorundadır. Kişi kendisini kontrol edemediğini düşünüyorsa mutlaka tıbbi tedavi ve psikolojik destek görmelidir. Bazı organik hastalıklar, aşırı zorlanmalar, yorgunluklar, ailede çok sayıda kişinin bir arada yaşamasına bağlı iletişim sorunları ve aile dışındaki müdahaleler ile aile ortamının gerilmesi gibi nedenler kişilerde saklı bulunan şiddet duygusunu tetikleyebilir. Bunu önlemek için sebepleri ortadan kaldırmak gerekir.

Siz, eşiniz ya da çocuklarınız zaman zaman hafif şekilde de olsa şiddete başvuruyorsanız problemi sık sık ele alarak iletişim şekillerinizi gözden geçirin. Hatayı hep karşınızda aramak yerine önce kendi hatalarınızı görmeye çalışın. Aile içinde istenmeyen bir gerilim yaşanmış ve bunun sonucunda sözel veya fiziksel bir şiddet ortaya çıkmışsa olay olduktan birkaç saat veya 1 gün geçip sükunet hasıl olunca konuyu tekrar gündeme getirin. Kendinizin bazı davranışlarınızın yanlış olduğunu düşünüyorsanız konuşmaya bunu ifade ederek başlayabilirsiniz. Ailedeki herkes kendisine düşen hata payını kabul eder ve hangi davranışları yapsaydı karşı tarafı kızdırmayacaktı veya hangi davranışlardan kaçınsaydı ortam gerilmeyecekti, bunu ifade ederse benzeri bir durumla karşılaşınca aynı hatayı yapma ihtimali azalır. Öfke kontrolünü sağlama da çeşitli durumlarla karşılaştıkça geliştirilen bir davranıştır. Bu sebeple çocukların öfke kontrolü üzerinde de dikkatle durulmalı, onların şiddete başvurmaları önlenmeli, başvurdukları takdirde üzerinde konuşarak tekrarı engellenmelidir. Bir gerilim yaşandıktan bir süre sonra konuşurken siz nelere üzüldünüz, sizi ne kızdırdı, bunu iyi ifade edin. Yine eşinizin ve çocuklarınızın kendi duygularını iyi ifade etmelerine yardımcı olun. Önemli olan hatalardan ders çıkarmayı sağlamaktır. Kızgınlığa yol açan davranış ne olursa olsun bunun şiddet için mazeret olmadığını kabul etmek, şiddeti önlemek için en etkili adımdır.

Anne, baba, çocuk arasında diyalog nasıl olmalı?

Ablasına vuran ve bu sebeple azar işiten bir çocuğun daha sonra davranışını ve sonuçlarını daha iyi anlaması için şu şekilde duygularını anlatmasına yardımcı olabilirsiniz:

Alışverişten dönerken olan üzücü tartışma hakkında konuşalım. Hepimizin ağzının tadı bozuldu.

Ablam benimle alay etti.

Aslında alay etmek istemedim. Sadece şaka yaptım.

Şakanın ölçüsü demek ki kaçtı, o anda çok da acıkmıştın, seninle şaka yapılmasaydı belki de o kadar öfkelenmeyecektin.

Kendimi kontrol etmem gerekiyordu, çok üzgünüm...

Ben de vurmamalıydım, babacığım.

Ben de bağırmamalıydım, şeklindeki bir konuşma benzer bir durumla karşılaşıldığında iki kardeşin ve anne babanın kendilerini daha iyi kontrol etmesine zemin sağlayacaktır.