Ramazan Ayının Getirdikleri

Ramazan ayının gelmesiyle birlikte benim için (belki de hepimiz için) olağan olan her şey olağan dışı olmaya başlıyor.

Sanki rüzgâr fısıldayarak esiyor,  bitkiler daha farklı salınıyor yerlerinde, hayvanlar dingin bakışlarıyla bir şey demek istiyorlar gibi anlayabilen vicdanlara…

İnsan oruçlu iken tarifi zor bir haz duyuyor. Bundan dolayıdır belki de orucun ecrinin de tarifi yok…

 

Muhtemel ki oruçlunun en büyük hazzı yıl boyunca çoğu kez yenik düştüğü bedeninin, bu ayda, ruhun galibiyetini, henüz Ramazanın başında kabullenmesidir. Bunu yapabildiğini gören kişi, iradeye bakan diğer meselelerde de kendine güven duyar. İnşallah bir ay boyunca yaşanan bu durum, diğer aylara da kalıcı izler bırakır.

 

Diğer yandan oruç birçok şeye şükretmeyen insanın, birçok şeyden daha fazlasına şükretmesi gerektiğini yaşatarak öğretir. Su için şükretmek en çok bu ayda gelir insanın aklına…

 

Orucun belki de en büyük özelliği sabrı uygulamalı öğretmesidir. Sabır ki imanın yarısıdır. Sabrı öğrenen biri, sadece sabrederek geçilebilecek birçok meseleyi, daha başından kazanmış olarak karşılar.

 

Bir ibadette ne kadar zorlanılırsa o kadar da sevabı artar. Bu uzun ve sıcak günlerde tutulan orucun zor olduğu malum. Ancak bunu da çokça dillendirmemek gerek. Zira bir gün Hz. Ebubekir’e (ra) “neden bu sıcak aylarda günlerin uzun olduğu zamanlarda oruç tutuğu” sorulduğunda “nefsini terbiye için” olduğunu buyurmuşlardır. Cennetle müjdelenen sahabe efendimiz nefsini terbiye ederken bizim konuşmaya hakkımız olmasa gerek…

 

Oruçla ilgili bir kudsi hadisle yazımı bitirmek istiyorum.

 

Allah (cc) nefse sorar; sen kimsin ben kimim?

Nefis; “sen sensin ben benim” der. Keyfiyeti Allah (cc) tarafınca bilinen bir süre ateşle terbiye görür.

Sonra Rab yine sorar cevap değişmez.

Bu defalarca tekrarlanır her defasında cevap aynıdır;

Nefis; “Sen sensin ben benim” der.

Ateşle terbiyede sıratı müstakime girmemekte direnen nefsi Rab bu defa açlık imtihanına sokar. Soru yinelenir; sen kimsin ben kimim? Rabbi karşısında durduğu yeri ve duruş şeklini bilemeyen nefis asıl şekline dönmüştür.

“Ya Rab ben aciz fakir bir kulunum sen benim Rabbimsin.”

 

 

“ EY RÜZGÂR RAMAZANDA FARKLI OLAN SEN DEĞİLSİN, ELBET BİLİRİM,

   SENİ FARKLI GÖSTEREN, BU AYDA PERDESİ ARALANAN GÖZLERİM...”