Sel, birçok köyü, kasabayı, yerleşim merkezini önüne alarak yok etti. Ayrıca evlerinden ayrılmak zorunda kalan, eşyaları selde kaybolan insanlar da var.  Ebeveynsiz çocuklar, çocuksuz ebeveynler var. Daha niceleri var ancak daha fazla zikretmeyip herkesin empati yapabilme yeteneğine bırakmak istiyorum.

 

Bu musibeti ilginç kılan bir özellik de Ramazan ayı gibi mübarek bir ayda olması. Halkın çoğu,  hem musibete sabrederken hem de Ramazanı yaşamak istiyor. Bu da onların imanlarının ne kadar da sağlam temellere dayandığını gösteriyor.

 

Biz Türk halkı olarak tüm felaket yaşamış ülkelere aynı duyarlılıkla yardım ettik, ederiz. Ancak bu ülke dost Pakistan olunca, ‘vefa’ nın gereği olarak, hassasiyetimizin katlarca artması gerekir kanaatindeyim.

 

Kısaca Muhammed İKBAL ve Pakistan halkından bahsetmek istiyorum.

 

Pakistanlı ünlü şair Muhammed İkbal, İslam dünyasının engin sesi olmasının yanında ileri derecede Türkiye aşığıdır. Belki de Pakistan’ın M. Akif Ersoy’u diyebileceğimiz bu insan, Kurtuluş savaşında fikirleri ve yazıları ile bizim yanımızda olmuş, kendi halkını örgütleyerek, milli mücadelemizde kullanılmak üzere yüklüce maddi yardımda bulunmuştur.

 

Çanakkale savaşının en kızgın anlarında Muhammed İkbal rüyasında Efendimizi (s.a.v.) görür. Peygamberimiz o’na seslenir,

 

-“Cihan bahçesinden bana bir koku gibi yaklaştın, söyle bana ne gibi bir hediye getirdin?”

 

Muhammed İkbalin elinde içi kan dolu bir bardak vardır ve şöyle der,

 

-“ Ya Muhammed (s.a.v.) , varlık bahçesinde binlerce gül, lale var

Ama ne renk ne koku hepsi de vefasızdır

Yalnız bir şey getirdim, kutlanmıştır tekbirlerle

Bir şişe kan ki eşi yoktur, namusudur, vicdanıdır

Buyurun, bu ÇANAKKALEŞEHİDİNİN KANIDIR .”

 

Efendimiz bardağı alır, mübarek yüzüne sürer ve onlar için dua eder. Ardından Muhammed İkbal uyanır. Lahor meydanında halka bu rüyayı anlatır. Orada bulunanlar hıçkırıklara kapılarak parmağındaki yüzüğe varıncaya kadar Çanakkale’deki ecdadımıza yardımda bulunurlar ve dua ederler.

 

İşte bu karakterli millete şimdi vefa zamanı. Herkes miktar belirlemeden, vicdanına danışıp, istediği yoldan yardımda bulunabilir. Üstelik yetkili ağızlardan fitre ve zekâtların da Pakistan’a verilebileceği söylenmişken zaman kaybetmeden harekete geçmeli; geçmeyen dünya halkına da, bir tokat gibi uyandıracak, o yardımları kardeşlerimize ulaştırmalıyız.