Öyle Bir Geçer Zaman Ki

Zaman hepimizin sermayesi. Bu sermaye hayatın diğer nimetlerinden farklı olarak herkese eşit ve adaletli bir şekilde verilmiştir. Zaman sermayesi giderek artmaz, zamanla azalır. Doğumla başlar ve harcandıkça azalır. Doğru kullanırsa bereketlenir, yanlış kullanılırsa heba olup gider. Zaman ileriye doğru gitmez, ilerleyen bizizdir. Ya da zamanın gerisinde kalan…

Her şey küçük bir adımla başlar. Zirvelere çıkan yol atılan küçük bir adımla başlar. Kumbaralara atılan küçük küçük kuruşlar büyük meblağ oluşturur. Her gün okunan birer sayfalar raflar dolusu kitap eder. Sınava hazırlıkta çözülen her soru,  bitirilen soru bankası eder. Günlük ya da belirli aralıkla yazılan yazılar kitap eder. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

İstanbul’un Fatih semtinde “Sanki Yedim Camii” bulunmaktadır. Camiinin hikâyesi oldukça ilginç. Rivayete göre Keçeci Hayrettin ya da Adanalı Şakir Efendi canı bir şey yemek istediğinde ya da bir yiyecek dükkanının önünden geçtiğinde canı bir şey çekse sağ cebinde bulunan parayı çıkarıp sol cebine koyarmış. Daha sonra da “sanki yedim” diyerek bir doyum hissi oluştururmuş kendine. Böylece biriktirdiği paralarla “Sanki Yedim Camii” yaptırmış.

Zamanda böyledir aslında. Yiyerek tüketmek değil, biriktirerek kullanmak gerekir. “Boş zamanında neler yaparsın?” sorusu çok anlamsızdır. Boş zaman yoktur. Boşa geçen zaman ya da değerlendirilemeyen zaman vardır. Bu nedenle harcayan, tüketen, yok eden değil; değerlendiren, kıymet bilen, üreten olmak gerekiyor.

Başarılı kişilerle başarısız kişiler arasındaki temel fark zamanı doğru kullanamamaktadır. Zaman, kullandıkça kazanç sağlar, boşa harcandıkça hayata karşı borçlandırır bizi. Boşa geçen her zaman aralığında az performansla başarabileceğimiz birçok şeyi daha sonra başarabilmek için daha fazla zaman ve daha fazla efor sarf etmek zorunda kalırız.

Örneğin sınavlara günü günü hazırlanan bir öğrenci bir konuyu sıcağı sıcağına daha az emek ve daha az zamanla öğrenirken, aradan geçen süre artıkça aynı konuyu öğrenmek için daha fazla zaman ve daha fazla emek harcamak zorunda kalır.

Bunu şöyle de düşünebiliriz. Bir hedefimiz var ve onu gerçekleştirmek için 10 br zamana ve 10 br güce ihtiyacımız olsun. Her gün 1 br zaman ve 1 br güç kullanarak başarabileceğimiz bir hedefimiz olsun. Ancak günü gününe 1 br zaman ve 1 br güç kullanmadığımızda bitirmemiz gereken projemizi son günlere bıraktığımızda daha çok stres yaşamakta, daha çok enerji harcamak zorunda kalmakta ve daha fazla zamana ihtiyaç duymak zorundayız. Bütün bunların sonunda da projemizi istediğimiz gibi tamamlamayan insan durumuna düşmekteyiz.

Ömür sermayesi pek kıymetlidir. Kısacık hayatta çok şey yapmak istiyorsak bunun ilacı zamanı doğru kullanmayı öğrenmektir. Kimi insan vardır zamanı kendi lehine yontar, kimisi de vardır zaman onun ömrünü yontar.  Zamanın yönettiği değil, zamanı yöneten olmak en iyisi olsa gerek…