Ölüm hayatın bir gerçeği olsa da çocukların sürekli ölümden bahsetmesi ve korkmaları normal değildir. Bir yakının kaybedilmesi bu durumu ortaya çıkarabileceği gibi TV ve gazetelerdeki ölüm olaylarının tüm detaylarıyla anlatılması da kaygı bozukluğuna neden olabilir.

 

Bazı çocuklar yakın bir geçmişte bir ölüm olayı yaşanmadığı halde sürekli ölümden bahsedip korkabilir. Ölümlü olayların sürekli yaşandığı dünyamızda çocuklarımızın, hayatın ayrılmaz bir parçası olan ölümden normal olmayan bir şekilde korkmamaları için ne yapmalıyız?

Bazen bir şeyin kendisinden çok düşüncesi daha kaygı vericidir. Gün boyu ekranlara gazete manşetlerine yansıyan ölümle ilgili haberler çocukları gerçek dünyada yaşadığından daha çok korkutuyor gibidir. Ölümle ve ölümcül tehlikelerle ilgili haberlerin çok verilmesi durumunda çocuk kendisini güvensiz bir dünyada hisseder. Algıladığı bu dünyada hayatı tehlike altındadır. Her an her şey olabilir. Çocuk kendisini ne şekilde koruyacağını bilememektedir. Bu sebeple ölümle ilgili haberler çocuğa ölçülü bir şekilde verilmelidir.

Çocuklar bilhassa hassas dönemlerinde kendileri veya bir yakınları ölüm tehlikesiyle karşılaştığında, (hasta, yorgun ve başka streslere maruz kaldıklarında) algıda seçicilik özelliğine bağlı olarak ölümle ilgili haber, hikâye ve filmlere daha çok ilgi duyup daha olumsuz şekilde etkilenir. Bu sebeple çocuğun yanında ölüm, yaralanma gibi konularda dikkatli konuşulmalı, bilhassa TV karşısında yalnız bırakılmamalı.

BİR YAKIN KAYBEDİLDİĞİNDE NE YAPMALI?

Küçük çocuklar ölümle yüz yüze geldiğinde, bir yakınlarını kaybettiklerinde, yaşları, ölen kişinin yakınlığı ve kişiliklerine göre değişmekle beraber genelde sakin ve soğukkanlı davranır. Salgılanan hormonlar çocuğun acısının yoğunluğunu azaltır. Bir nevi umursamazlık içinde kendilerini oyunlarına verenler çoktur. Oyun da aslında çocukların ölümün kendilerinde meydana getirdiği yoğun stresin etkilerinden kurtuldukları bir rehabilitasyon aracıdır. Böyle durumlarda bazı çocuklarda içe çekilme, üzüntü, hüzün, hayattan zevk alamama gibi duygu ve davranışlarla bir başka yakınını kaybetme korkusu da görülür. Bununla beraber bu belirtiler ortalama 4 ay süren yas süreci sonunda kaybolur.

KAYGININ CİDDİ SONUÇLARI OLABİLİR Bazı çocuklarda ölüm, travma etkisi yapar. Çocuk ölümle ilgili en çarpıcı veya onu en çok etkileyen görüntüyü gerçekte veya sanal şekilde nasıl gördüyse bunu sık sık hatırlar. Bu durumda belirli bir nedene bağlı ölüm korkuları daha çoktur. Bazı çocuklarda da ölüm düşüncesi ile maruz kaldığı stres sonucu şu şikâyetler ortaya çıkar: Aşırı kalp çarpıntısı, ter basması, nefes alamama, boğuluyor gibi olma, göğüste ağrı, güçsüzlük. Bu gibi şikâyetlerle beraber bazen hiçbir organik rahatsızlık görülmez. Bazı organik rahatsızlıklar ise ölüm korkusu ile ilgili kaygı bozukluğunu daha çok artırır. Bunlardan bazıları; anemi, tiroit bozuklukları, diyabet, alerjik hastalıklar, kalp damar rahatsızlıklarıdır. Kaygı bozukluğu devam ettiğinde çocuk sağlıklı gelişemez, ruh ve beden sağlığı problemleri ortaya çıkar. Bu sebeple çocuklarda kaygı bozukluğu belirtileri görüldüğünde ihmal edilmeyip tedavi edilmelidir.

Takıntılar da çocuğun korkularını artırır. Bazı çocuklar sadece birkaç tehlikeye karşı aşırı duyarlıdır ve bunlar fobi halini almıştır. Çocuğa bu dünyada sayısız tehlike olup bunlardan elimizden geldiği kadar korunmaya çalışacağımız anlatılmalı, korkunun birkaç durum üzerine yoğunlaşması engellenmelidir.

Ölüm ve cezaya vurgu yapmayın

Dinî eğitimin bilinçli verilmesi de çocuğun ölümle ilgili korkularını hafifletir. Yaptığı hatalar karşısında ölüm sonrasında çok şiddetli şekilde cezalandırılacağı korkusu birçok çocuğun ölümden daha çok korkmasına yol açar. Bunu önlemek için çocukların cezalandırılmayacağı fakat yanlış davranışların alışkanlığa yol açacağı anlatılmalıdır. Korkudan ziyade doğru olanı anlayarak doğru yaşamanın (özdenetimin) önemi üzerinde durulmalı, dinî eğitimde sevgi, şefkat, affedilme, ümit temaları dengeleyici şekilde öne çıkarılmalıdır. Çocuğa canı verenin aynı şekilde onu koruyan da olduğu anlatılmalıdır. Yine kişi Yaratan tarafından korunmadığı takdirde ölümden korunamayacağı, fakat aşırıya varmadan tedbirli olması yaşı seviyesinde anlatılmalıdır. Korkan kişinin hayattan zevk alamayacağı, yaradılış gayesine uygun yaşayamayacağı ifade edilmelidir.