İnsanların ne okuyacağına karışamam, ne yazacağına da. Bu durum, benim 'ne okumalı ve ne yazmalı?' diye düşünmeme de engel olamaz herhalde. Ne okumalı?

Amerika'da ortaya çıkmış bir felsefe akımı var; Pragmatizm. Söz konusu akım, sonuçları itibarıyla işlevsel olanı pragmatik (yararlı) sayar. Yani bir kitap okudunuz ve size bir fayda sağladıysa, iyi bir şey yapmış olursunuz. Buradan yola çıkarak okuyacağımız kitapları, faydalı olacaklardan seçmek anlamlı diye düşünebiliriz. Elbette hangi kitabın bize fayda sağlayabileceğini kestirebilmek de ayrı bir zorluk içeriyor. Ama bu zorluğu aşmanın bir yolu olabilir.

Çoğumuz kişisel hayat hedeflerimiz konusunda net değiliz. Hangi tarihe kadar, neyi, hangi şartlarla başarmak istediğimizi bilmiyoruz sanki. Bazılarımız hedeflerini belirlemeyi başarmışsa da onlar da bu hedefleri başarmak için ne yapmaları gerektiği konusunda net olmayabilir. Aklınızı netleştirecek bir soru yöneltmek isterim size: 'Problemleri çözmek için ihtiyaç duyduğumuz nedir?' Evet, soru bu. 'Zaman mı, çok çalışmak mı, seçmek mi, yardım mı, bilgi mi?' Bunların hepsi bu sorunun cevabı olarak kabul edilebilir; ancak içlerinde bir tanesi var ki, bildiğim kadarıyla her türlü sorunun çözümünün hammaddesi. Hepimiz sorunlarımızı çözmek için ona ihtiyaç duyuyoruz. Nedir o? Az sonra...

Ne yazmalı? Bugünlerde akademik bir çalışmadan ötürü bolca roman okuyorum. Bayram tatilinde Pulitzer Ödüllü üç roman bitirdim: Gilead (Amerika'da bir kasaba ismi), The Known World (Bilindik Dünya), Amazing Adventures of Kavalier&Clay (Kavalier ve Clay'in Hayret Verici Maceraları). Gilead, ölmek üzere olan bir rahibin geç yaşta sahip olduğu küçük oğluna bıraktığı hatıralar ve öğütlerden oluşuyor. Bilindik Dünya ise, zenci kölelere sahip bir zencinin ve kölelik dönemindeki Virjinya'nın öyküsü. Kavalier ve Clay'in Hayret Verici Maceraları ise, 'Escapist' isimli bir çizgi roman kahramanı ortaya çıkaran bir çift Yahudi gencin öyküsünü anlatıyor. Geç da olsa Orhan Pamuk'un Kar isimli romanını da okudum. 'Ne yarar sağladı?' diye düşünecek olursak elimizde çok şey bulamayabiliriz. Elbette 'kitap okumak, hiç okumamaktan daha iyi' diye düşünebiliriz. Kitapları edebi başarılarından çok, yararları itibarıyla seçmek ve değerlendirmek ve bir adım öteye yazarken de okurun çıkarını gözetmek, karar vermek için bir referans noktası olabilir. Örneğin, Dr. İlhami Fındıkçı'nın Alfa Yayınları'ndan çıkan Aile ?irketleri / Aile ?irketlerinde Yönetim ve Kurumsallaşma başlıklı eseri, özellikle yüz binlerce küçük ve orta boy işletme açısından daha anlamlı olabilir. Neden mi? İlk soruya dönelim. 'Problemleri çözmek için ihtiyaç duyduğumuz nedir?' İhtiyaç duyduğumuz şey, bilgidir. Fındıkçı'nın kitabı, sayısız işletmeye çözüm teklifleri sunuyor. Birçok işletmenin kurumsallaşma, aile üyeleri arasında iş paylaşımı, işin sonraki nesillere devri gibi konularda sorunları var. Bu kitap bu sorunlara cevap verirken, bir aile işletmesinde nasıl karar alınacağı, paylaşılacağı gibi sorulara cevap vermiyor.

Bu arada masamda bir kitap buldum. Everest Yayınları'ndan çıkmış, sevgili öğrencim ve dostum Hacer Kılcıoğlu kaleme almış. Üstüne el yazısıyla bir de not düşülmüş: 'Doğum Günün Kutlu Olsun Dudu, imza Fatih' yazıyor. Sıcacık Ege öyküleri. Bu soğuk kış günlerinde yüreğinizi ısıtmak için.