Öğrenci Sevgisi ve Başarıyı Tattırma

Eğitim-öğretim dönemi yeniden, yeniliklerle, önceki sorunlar çözülmeden yeni sorunlarla başlıyor.

Şimdiye dek en iyi öğrenme olan yaşayarak öğrenmenin, en iyi yaşandığı meslek olan öğretmenlik mesleğini yürüten öğretmenler, yine öğreneceği birçok yönetmelik, yönerge, öğrenci, veli ve arkadaşları ile iletişim yöntemleri gibi durumlarla karşı karşıya kalacak.

 

Kendini devamlı güncellemek zorunda kalan, eve iş götüren ender mesleklerden biri olan öğretmenlik ve bu mesleği yapan öğretmenlerimiz, her sene başında sanki meslek hayatının ilk dersine giriyormuş gibi heyecan yaşamalıdır. Yaşamalıdır ki, o sene içindeki verimi en az önceki sene kadar olabilsin. Bunun için de en büyük şart, bu duygunun kaynağı olan, mesleğini karşılıksız sevmektir.

 

Peki, öğretmenlik yapan bazı arkadaşlarımızda gördüğümüz “atalet, ülfet “ gibi durumlar nasıl giderilir?

 

Öğretmen her ne kadar karşılıksız mesleğini ve öğrencilerini sevse de, muhatapları kendiliğinden yanıt verir ve kendine muhabbet gösteren öğretmene misliyle karşılık verir. Bu da öğretmenin daha iştiyakla mesleğine sarılmasına vesile olur. Bu durum döngü şeklinde devam eder. Ancak kendinde sevgiye dair zerre bırakmayan öğretmen, kendi de aynen öyle de, zerre kadar sevilmeyecek, dolayısıyla kendisi meslekten, öğrenciler de dersten soğuyacak.

 

İnsan sevdiğini dinler, sevdiği gibi olmak ister. O yüzden öğretmenlerin ilk günlerde özellikle yapmaları gereken öncelikli işlerden birisi kendilerini sevdirme yöntemlerini düşünmek ve uygulamak. Ne yazık ki hala  “dayak-korkutma” ikilisinden bahseden ve bunun başarılı olacağını savunanlar var. Öğrenci sizi korktuğu için değil sevdiği için dinlemeli saygı duymalı. Zaten diğeri bir yerde patlar delinir. Ancak sevdiği için dinlerse dersinizden başarısız olsa bile size karşı olan muhabbeti devam eder.

 

Öğrencinin derse ilgisinin artırılması isteniyorsa öncelikle başarıyı tattırmadır. Her öğrencin her derste yapabileceği bir şeyler vardır. Özellikle ilk derslerde her öğrenciye yapabileceği tarzda sorular sorup, onun o derse karşı özgüvenini kazanmasını sağlamak lazım. Böylece başarıyı tadan çocuk derse karşı daha istekli olacak bir üst derecedeki başarıya ulaşabileceğini daha gerçekçi bir hedef olarak karşısında bulacak. Aksi halde hem onu erkenden kaybetmiş oluruz hem de onu derste diğer arkadaşlarına sorun oluşturacak duruma getirebiliriz.

 

Bu konuyla ilgili zamanla paylaşımlarda bulunacağım. Yeni dönemin herkese hayırlı olmasını diliyorum. Umarım öğretmen ve öğrencilerin performansları geçen yıldan daha iyi olur.

 

 

“BAŞARIYI TATSA ÖĞRENCİ,  DİNLEMEZ Mİ SENİ HİÇ,

AHH BİR DE SEVDİRSEN KENDİNİ, SEVMEZ Mİ DERSİ HİÇ”