Evliliklerde şikâyetler arttı. Eşlerin çoğu birbirinden dertli. 30 yıllık, 40 yıllık evlilikler neredeyse tarihe karışıyor.

Boşanmaların birinci sırasında "şiddetli geçimsizlik" var. Delicesine aşığız diyenler, üç gün sonra soluğu, mahkeme kapısında alıyor. Uzmanlara göre boşanmaların çoğu incir çekirdeğini doldurmuyor.

Peki neden insanlar bu kadar hazımsız ve birbirine katlanmıyor?

İsveçli Prof. Gaston Jezz: "Ben garplı bir aile hukuk profesörü olarak diyeceğim ki, Türk milletinin aile nizamını elinden alınız, geride çok bir şeyleri kalmaz."

Peki neydi bizim aile nizamımız ki, elimizden kayıp gitti?

Aşk, sadakat, vefa, fedakârlık, şefkat, merhamet, sabır, eşini düşünmek değil mi? Bu güzel değerlerimiz hangi değirmen taşları arasında öğütüldü?

Bu sorunun cevabını Cemal Kutay şöyle veriyor:

"Çağ medeniyeti yanlış teşhisle aktarılmış ülkemize; kasıtlar da, ihanetler de, art düşünceler de karışmıştır. Hepsi el ele vermiş, önce ahlak ve fazilet yapımız tahrip edilmiştir. Aile hedef alınmış, kız çocuk boşlukta kalınca, onun bağrından çıkan yarının büyüğü de boşluğa itilmiştir."

Evlilik kitabında "biz "değil "ben" yazıyor. Evlilikler egolar üzerine kuruluyor.

Daha iyi eşya almak, iyi evde oturmak, son model arabaya kurulmak için biteviye çalışan eşler. Kreşlerde anne-baba hasretiyle tüketim kurbanı olan çocuklar...

İş dönüşü aceleyle hazırlanan yemekler... Çabucak toplanan tabaklar. Televizyon başında uyuklamalar.

Televizyon, aileyi böldü. Bilgisayar, çocukları odalarına hapsetti.

Babalar işlerinde daha başarılı olmak için gece yarılarına kadar çalışıyor. "İşe geç kalıyorum trafik çok yoğun" sözleriyle sabah kahvaltıları heba ediliyor.

Anneler apar topar çocuğu okuluna bırakıp işine koşuyor. Daha çok kazanma hırsının verdiği yorgunluk ise eşlerin neşesini, huzurunu, mutluluğunu ve dolayısıyla da evlilikleri tüketiyor. Mutluluk aracı olması gereken araçlar, amaç haline geçti. Bu bağlamda insanî değerler ve ilişkiler yara aldı.

Halbuki Nebraska Üniversitesi'nde 'İnsan Gelişimi ve Aile Bölümü' yöneticisi Nick Stinnett, güçlü ailelerle yaptığı araştırmada üç önemli ortak özelliği şöyle sıraladı:

Dine bağlılık: Sürekli ve düzenli ibadethaneye gitmek.

Övgü ve takdir: Aile üyeleri arasında karşılıklı ruhsal okşamalar içinde olmak.

Birlikte zaman: İş, eğlence, yemek gibi çok alanda beraber bulunmak.

Biz, mutlu evliliklerin temelini oluşturan bu üç öğeye sırt çevirince mutlu evlilikler de küsüp gitti...

Sanırım, onu geri getirmek için bu üç öğeyle barışmaktan başka çaremiz yok!..