Mert genç bir erkek. Aşamadığı bir sorunu var. Ödevlerini yaparken, kağıtta ufacık bir kelime hatası olsa, o kağıdı yeniden yazıyor. Bir harf hatası nedeniyle hazırladığı dönem ödevinin yeniden çıktısını alıyor. Yaptığı işlerin kusursuz olmasını istiyor. Bu nedenle de okulda başarılı. Çünkü yaptığı işi en iyi bir şekilde yapıyor. Ancak her şeyin en iyisini yapma arzusu onu çok yoruyor. Çok enerjisini alıyor. Detaylara o kadar takılıyor ki, bir süre sonra işin bütününden kopuyor. Mert mükemmeliyetçi biri.

İnsan mükemmeliyetçi doğmaz, mükemmeliyetçi olur. Anne-babanın çocuklarını yetiştirme tarzı mükemmeliyetçiliğe sebep olabilir. Bu mükemmeliyetçilik, zamanla kişinin hayatını zora sokan bir hastalığa dönüşebilir. Nitekim ülkemizde mükemmeliyetçi kişilerin sayısı az değildir. Bu kişiler yönetici olduklarında, yapılan işleri bir türlü beğenmezler. Çizgilerdeki birinin eğriliğinden dolayı bir raporu yeniden isteyebilirler. Belgelerdeki ufacık bir görüntü bozukluğu nedeni ile aynı belgeleri yeniden hazırlatılabilirler. Kıyı köşedeki tozlar, tablolardaki eğrilik, insanların kıyafetlerindeki uyumsuzluk, bu yöneticinin dikkatini çekebilir. Mükemmeliyetçi bir yönetici ile çalışmak ise çalışanları çileden çıkarır.

Bu mükemmeliyetçi kişi, bir koca ise, eşinin yaptığı tüm yemeklerde bir eksiklik bulacaktır. Evdeki ufak dağınıklıklar onu rahatsız edecektir. Çünkü gözleri genel temizlik yapılmış bir evdeki tozları görecektir. Çocuklarını yetiştirme konusunda eşini bir türlü beğenmeyecektir. Çünkü tüm değerlendirmelerini, mükemmelden uzaklığa göre yapacaktır.

Mükemmeliyetçi bir çocuk yetiştirdiğimizde ceremesini sadece biz değil, çocuğumuzun bizzat kendisi ve sonrasında çevresindeki kişiler çekiyor. Mükemmeliyetçi çocuk nasıl yetiştirilir diye merek ediyorsanız hemen anlatayım.

Mükemmeliyetçi Çocuk Nasıl Yetiştirilir?

Çocuğunuz bir yazılıdan seksen aldığında “Neden doksan almadın?” diyorsanız, mükemmeliyetçi çocuk yetiştiren anne-baba adaylarındansınız. Çocuğunuzun karnesine baktığınızda, gözünüz beşlerden önce dörtleri ve üçleri görüyorsa, yine mükemmeliyetçi adayısınız. Kızınızın yaptığı temizliği beğenmeyip, üstüne siz temizlik yapıyorsanız mükemmeliyetçi olabilirsiniz. Çocuğunuzun defterine baktığınızda gördüğünüz, yamuk yazılan yazılar, kıvrılan defter yaprakları oluyorsa yine mükemmeliyetçi adayı sayılırsınız. Çünkü mükemmeliyetçi anne-babalar önce artıları değil eksileri görürler, bardağın boş tarafı dikkatlerini çeker. Çocukların dürüst konuşmalarını değil de yalanlarını yakalarlar. Tüm değerlendirmelerini en iyi olana göre yaparlar. En iyi yazılı notu yüz olduğuna göre, 90 onlara yetersiz gelir. En yüksek karne notu beş olduğuna göre, dört düşük not sayılır. Mükemmel defter, kusursuz defter olacağına göre, üç-beş yaprağı kıvrılmış ve bir sayfası karalanmış defter onlara göre güzel değildir. Bu anne-babalar sürekli eksikleri gördüğü için çocukları bir türlü anne-babalarını memnun edemezler. Çünkü anne-babaları mükemmele göre değerlendirme yaparlar ve mükemmele ulaşmak neredeyse imkansızdır.

Hiç birimizi mükemmel değiliz, öyleyse mükemmel çocuk arzulamak da doğru değil. Üniversite bir hocamız “Mükemmel iyinin düşmanıdır” derdi. Mükemmel çocuk yetiştirme arzusu bizi iyi çocuklardan bile edebilir. Hem ahlaklı olsun, oturmasını kalkmasını bilsin, kardeşleri ile iyi geçinsin, tüm dersleri beş olsun, aynı zamanda spor dallarında başarılı olsun, bir de müzik enstrümanı çalsın, zeka puanı arkadaşlarına göre şöyle en az on puan yüksek olsun, üstünü temiz tutsun, odasını toplasın, benim sözümü dinlesin, ev işlerinde bana yardımcı olsun… Tüm bu özelliklerin bir çocukta toplanmasını beklemek ve bunun için çocukları zorlamak, onlara yapılan en büyük haksızlıktır.

“Bak arkadaşlarına, senin yaşındalar ama sınıf başkanı olmuşlar, yarışmada derece almışlar” dediğimiz çocuğumuz “Baba başbakan da senin yaşında, o başbakan ya sen?” diye cevap verse nasıl olurdu? Biz mükemmel değiliz ki. Hepimiz artılarımız ve eksilerimizle güzeliz. Çocuklarımızın da artıları ve eksileri olacak. Bize düşen görev artılarını takdir ederek geliştirirken, eksileri konusunda onları yüreklendirmek aslında.

İçinde iki tane dört olan karneye baktığımızda “Neden bunlar beş değil” demeden önce “Aaa ne kadar güzel bir karne beşlerle dolu. Türkçe beş, matematik beş, müzik beş, hayat bilgisi beş. Tebrikler yavrum. Sence şu iki dersi de beş yapabilir miyiz, ne dersin?” demek daha mantıklı olacaktır. Temizlik yapan kızımıza “Ellerine sağlık kızım, camları iyi silmişsin. Pırıl pırıl olmuş. Şu köşelerdeki tozları da alsak sence daha güzel olmaz mı?” şeklinde yaklaşmak çocuğumuzu daha motive edecektir.

Hiç birimiz mükemmel değiliz, çocuklarımız da öyle. Çocuklarımızı değerlendirirken önce onların takdir edilecek yönlerini görelim. Sonrasında daha iyisi için teşvik edelim. Ve hep aklımızda bulunduralım: Mükemmel iyinin düşmanıdır.

Bu içerik alıntıdır.
Yazar: Mehmet Teber
Kaynak: Haber 7