Lüsyen
O sıralar masallara inanırdım…
Bir edebiyat öğrencisi için masal gibidir edebiyat tarihindeki her isim. O muhteşem şiirleri yazanlar, ulaşılması imkansız, gerçek üstü hayatlar yaşarlar sanırız. Büyük bir hayranlıkla, gizli bir tebessümle onları anlatan hocaların etrafında bir mürit halesi oluşuverir. Akar gidersiniz şiirlerin doğal ritmine: feilâtün/feilâtün/feilâtün/feilün.
Lüsyen de o sıralar masallara inanırmış. Hem de edebiyat öğrencileri ile aynı sebepten. “Şehzadem genç değildi, lakin gençliğin kendisiydi.” dediği Abdülhak Hamid’e hayatı boyunca masal tadında bir aşkla bağlı kalmış. Brüksel’den İstanbul’a, milliyetinden vazgeçerek kendisinden kırk yaş büyük, bir hayli yaş almış bu söz sultanının, tek “şair-i âzam”ın peşinden yirmi beş yıllık bir sürükleniş ve sürükleyiş…
Abdülhak Hamid’in şiirleri aşklarıyla beslenir. İlk eşi Fatma Hanım, Hamid’in beşik kertmesiyle evleneceği gün giydiği siyahlarla Hamid’in dikkatini çekmeyi başarmış, onunla on üç yıl evli kalmıştı, ölümüyle ona Makber’i hediye etmişti. Hamid de ona, daha ölmeden ölümünden duyduğu hüznü anlatan mısralarını okumuştu. Ölüm şairi olarak tanınmıştı Hamid, taçlanmıştı. Ama aslında zevkin şairiydi o. Peşi sıra yaptığı evlilikler ve kısacık zamanlarda sevdiği kadınlarla hep beslemişti şiir gücünü. Ne zaman aşksız kalsa sözsüz de kalıyordu. İşte tam kaleminin sustuğu zamanda gelmişti Lüsyen. Tüy kalemine rüzgar, ruhuna tazelik getirmişti.
Hamid sonbaharını yaşarken ömrünün, “şair-i âzam”ı olduğu imparatorluk, son bir gayretle nefesini sıklaştırıyor, daralan soluğuyla yaşlı ciğerlerine hayat vermeye çalışıyordu. Babadan zengin Hamid, savurganlıkları yüzünden hep para sıkıntısı çeken Hamid için de, parasızlık günleri başlamıştı. Tıpkı geliri kalmayan hep borçlanan hep borçlanan Osmanlı İmparatorluğu gibi.
Altmış yaşından sonra, ömrünün sıklaşan duraklarında sevdiklerini kaybetmeye Recaizâde Mahmud Ekrem’le başladı. Sonrasında Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin, Samipaşazade Sezai, Mehmet Akif… Bu kayıplar eşlerinin ölümüne benzemiyordu. Çünkü yerlerine yenileri konulamıyor, ölüm kuyruğuna girdiğini hissediyordu. Ölümden de fena korkuyordu. Ölmemek için gece sohbetlerine çağırdığı genç şairlerden Necip Fazıl, onu rahatlatmak için kulağına: “Allah’a rabt-ı kalb edin. (Allah’a kalpten inanın.)” deyince “O beni kendisine kalb etmesin! (O beni kendine döndürmesin!) diyecek kadar fena.
13 Nisan 1937’de varlığından asla emin olmadığı öte dünyaya göçünce Hamid, arkasında bir dolu şey bıraktı. Bir imparatorluk çökerken bir cumhuriyetin doğuşunu, şiirine hayran edebiyat ehlini, çok sevildiği kadınları, tanıştığı ve ahbaplık ettiği dönemin en ünlü siyaset ve askeri şahsiyetlerini, ayrıldığında nefes alamadığı büyük aşkı Lüsyen’i…
Cenazesinin kimsesiz olacağı için endişelenen bu hep şık, Avrupai salon erkeğinin, milli merasimle uğurlandığı cenaze namazında; yaşarken çok çektiğini söyleyen bir Hamid hayranına, İbnülemin Mahmud Kemal’in verdiği cevap ilgi çekicidir: “Hamid çok değil, üç şey çekti: Buldukça akşamları mey, sineye dilber ve hazineden para…”
Hamid edebi bir karakter olarak bir masal kahramanıdır, hep öyle kalacaktır. Ancak o da, diğer faniler gibi insani zaafları olan gerçek bir insandır. Edebiyat okuyan gençler de yaşadıkça, hayatı anladıkça masalla gerçeği keskin çizgilerle ayıracak; birinin değerini, diğerine bozdurmayacaklardır. Yaşanmıştır, tecrübeyle sabittir.
Can Dündar’ın biyografik romanı Lüsyen bu bakımdan gerçekten okunmaya değer, kıymetli bir eserdir. Tavsiye edilir.
Saygı ve sevgilerimle.
Yazar: Tuba Uludağ
Kaynak:
Yazarın son eklediği yazılar
Yorumlar(3)
-
#103
ASLI
27.12.2010
lüsyen kesinlikle tarihi kesitlerin yer aldığı ve bir genç kızın masumane duygularla kapıldığı aşkı anlatıyor.Evet Abdulhak Hamit bir aşk adamı.Kadınlarınsa ilham kaynağı olduğu tezinde.Anlaşılamayan şu ki Hamid lüsyene şarabın etkisyle aşık olmuş ve kendi benliğini geri kazanınca tamamen sönük duruma düşmüştür.Lüsyenden sadece eski şairliğini kazandırması için ümit beklemiştir bu geçde olsa anlaşılınca Lüsyen başka bir damla evlenme gereği duymuştur.
-
#98
Yeter Aysu
21.12.2010
Lüsyen, bence tam bir araştırma yapılmadan yazılmış bir roman, lüsyen neden başkasıyla evleniyor madem bu kadar aşık, eşi neden mektuplaşmalarına ve eve gelmesine izin veriyor. Hamdi madem aşık neden başkalarına da gönül veriyor. üçü birlikte istanbula geliyorlar mektuplaşmalarında babacığım diye hitap ediyor. dedesi yaşaındaki Hamide gerçekten aşıkmı yoksa şairi azam olduğu içinmi aşık hep bir muallak içinde okunuyor. ben kesinlikle tavsiye etmiyorum. Hamid\'in biyografisini okuyun daha çok bilgi veriyor... Ya ben anlamadım Ya da tam araştırılmadan yazılmış bir kitap...
-
#94
Adem Durmuş
09.12.2010
Hoşgeldiniz sayın hocam, Lüsyen hakkında bizi bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz. Lüsyen\'i vakit bulduğumda okuyacağım.