Bir eseri aslından okumak, yazarların yazdığı dili bir dantela gibi örmelerine şahit olmak her okurun hayalidir. Fakat bu dilleri bilmeyen okurlar klasikleri okurken kendini çevirmenlerin insafına teslim ediyorlar. Hal böyle olunca çevirmen de en az yazar kadar önemli bir hale geliyor.

Çevirmenin çevirdiği eseri neredeyse baştan inşa ettiği bilinen bir gerçek. Çevirmenin öneminin anlaşılamadığı günümüzde bazı yayınevlerinin klasikleri ticari amaçlı basmaya başlamasıyla ortaya ucube kitaplar çıkmış durumda. Devasa boyuttaki Don Kişot'un, Savaş ve Barış'ın, Anna Karenina'nın, Suç ve Ceza'nın kesilip biçilerek yayınlanması, diğer çevirilerden intihal edilip inceltilerek basılması da piyasa uğruna kült eserlerin mahvolmasına neden oluyor. Okurun bu konuda dikkatli olması, çevirmeni tanıması gerektiğini söyleyen yazarlar, çevirmenlik müessesesine de önem verilmesini istiyor. Hayatlarını kitaba ve okumaya adamış yazarlar ve çevirmenler ise meselenin iyi okur olmakla aşılabileceğini söylüyor. Okurun en az yazar ve eser kadar çevirmen ismini de araştırması ve bilmesinin önemine değinen yazarlar, çevirmenlere daha iyi imkânlar sağlanması ile sorunun aşılabileceğine dikkat çekiyor. Bugünlerde klasik eserleri okumaya niyetlenmişseniz konuya vakıf isimlerin tavsiyelerinin yer aldığı bu haberi okumadan geçmeyin.

 

Klasikleri oku ama canına okuma!

Hangimiz Tolstoy'un Anna Karenina'sını, Dostoyevski'nin Budala'sını, Turgenyev'in Babalar ve Oğullar'ını, Binbir Gece Masalları'nı ya da Edgar Allan Poe'nun hikâyelerini yazıldıkları dilden okumak istemez ki? Maalesef bu kadar dili bir arada bilmeyen okurlar dünyanın her yerinde olduğu gibi çevirmenlerin insafına bırakıyor kendini. Şimdilerde klasikler o kadar farklı yerlerde basılıyor ki okurların hangi çevirinin aslına uygun olduğunu, hangisinin olmadığını kestirmesi oldukça zor. Kimi basımlarda ise Tolstoy'un iki ciltlik Savaş ve Barış'ının, Cervantes'in dev cüsseli Don Kişot'unun incecik kitaplar haline geldiğini görmek mümkün. Hatta bazı yayınevlerinin çevirilerden intihal yaptıkları, bazılarınınsa başka bir çeviriyi kısaltıp keserek ortaya ucube bir şey çıkardığı bilinen gerçekler arasında. Hatta çevirmen Sabri Gürses, Çev-Bir'in bu konuda intihal çeviri yapan yayınevlerini tespit ettiğini söylüyor. Hal böyle olunca klasikleri ilk kez okumaya başlayan bir genç, eğer çeviri eseri seçerken dikkatli bir tercih yapılmamışsa dünya klasiklerini daha başından yanlış tanımış oluyor. Bu nedenle edebiyattan ve bu eserlerden uzaklaşmaları ise kaçınılmaz hale geliyor.

Tam da bu noktada sormamız gereken önemli bir soru var: Klasikleri nereden okumalıyız? Klasiklerle haşır neşir olmuş, kitapları hayatının bir parçası yazarlara ve çevirmenlere günümüzde nitelikli çevirilerin olmamasının nedenini ve klasikleri okurken nelere dikkat edilmesi gerektiğini sorduk.

RASİM ÖZDENÖREN (YAZAR)

Benim tavsiyem Milli Eğitim Bakanlığı'nın çevirileri. Onlar çünkü tercüme basım safhasına gelinceye kadar çok kapsamlı kontrollerden geçiyor. Şahsen kendim o çevirileri öneriyorum. Ama hâlâ çıkarıyorlar mı o konu hakkında bir bilgim yok. Milli Eğitim'in de nüshalarını bulunca başkasına itibar etmemeli derim ben. Son zamanlarda kötü çevirilerin ortaya çıkmasını ise daha çok zamanın hızlanmasına bağlıyorum. Her şey hızlandı, çeviri yapmak da. Dolayısıyla özen azaldı. Kalitesiz çeviriler için söylüyoruz bunu ama her zaman her yerde kaliteli çeviriler bulmak mümkün. Ticari kaygı taşıyorsa, kısaltmalar, atlamalar varsa onların da zaten irapta mahalli yok yani.

ELİF ŞAFAK (YAZAR)

Tabii ki tavsiye ettiğim çok kıymetli klasik eserler var. Hasan Âli Yücel zamanında bu konuda çok güzel işler yapılmış. Yapı Kredi'nin de Binbir Gece Masalları var, onlar da başlı başına klasik ve iyi çeviriler. Bunun yanı sıra benim naçizane tavsiyem okumaları sınırlı tutmamak. Mümkün olduğu kadar çeşitli kaynaklardan, kültürlerden okumaya çalışmak. Çeşitlilik bana önemli geliyor.

Günümüzde eski çevirileri geçen çalışmalar olmamasının nedeni ikiye ayrılıyor bence. Birincisi eski çevirilerin her biri tek tek ele alındığında çok çok iyi çeviriler ve nitelikli kitaplar. İkincisi bu eserler çok geniş bir yelpazede. Basılanlara bakıldığında Rus edebiyatından, Fransız edebiyatından, İngiliz edebiyatından yazarlara yer verilerek hazırlanmış. Sonra Doğu Klasikleri de var. Daha kucaklayıcı davranılmış. Günümüzde de buna ihtiyaç var bence. O dönemde gösterilen duyarlılık demek ki aynı şekilde gösterilememiş şimdilerde. Ama okur yine de şanslı. Hâlâ bu kitaplara ulaşabiliyor. Günümüzde yine de güzel çeviriler yapıldı, yapılıyor. Bizim çeviri müessesesinin önemini anlamamız gerekiyor tabii ki. Tek başına dil bilmek eser çevirmeye yetmez. Bu insanlara daha iyi imkânlar tanınmalı, daha iyi ücretler ödenmeli ki buna zaman ayırabilsinler. Hep yazarlar konuşuluyor, çevirmenler konuşulmuyor. Çevirmen de boş zamanında bu işi yapmaya çalışıyor.

SABRİ GÜRSES (ÇEVİRMEN)

Günümüzde çeviriler eskisinden daha sorunlu değil ya da sorunlu çeviri çok değil, fakat çok sayıda çeviri var, bu yüzden sorun orantılı olarak artıyor. Güzel çeviriler öne çıkamıyor, raf ömürleri kısalıyor; böyle olunca okuma zevkinde düşüş yaşanıyor. Yine de eğer çevirilerde sorun varsa bu sorunun kaynağını özgün eserin piyasa değerinde aramak gerekir: Bir Dostoyevski çevirisini kötü yapamazsınız, sizi şiddetle kınarlar, bir çoksatar çevirisinin kötülüğü çok dikkat çekmeyebilir.

Çeviri okurunun her zaman yapması gereken şeyler, içinde çevirmen adı olmayan kitabı almamak, çevirinin özgün dilden yapılıp yapılmadığını öğrenmek, çevirmenin başka çevirileri olup olmadığını değerlendirmek, çeviriyi yayınlayan yayınevinin yayınlarını, uzmanlık alanını incelemek ve her koşulda, çeviride bir sorun olduğuna inandığı zaman, bu sorunu yayınevine bildirmektir. Bu açıdan klasik ve modern eser çevirileri arasında bir ayrım yoktur; her çevirmenin eserin dil ve üslup özelliklerini kavrayıp uygun şekilde yeniden oluşturması gerekir. Sabri Esat Siyavuşgil, Cyrano de Bergerac çevirisinde bunu büyük bir ustalıkla yapmış, Rabelais çevirmeyi düşünürken, bu iş için Evliya Çelebi, Nefî, Kâni, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi ve elbette Dede Korkut'un dillerinden yararlanmanın gerekli olduğuna inanmıştı. Bu şekilde, ustaca çeviri yapmak, maliyetlidir. Çevirinin, hiçbir şekilde ucuzu olamaz; ucuz peynirin nasıl bir kusuru olma olasılığı yüksekse, ucuz kitabın/çevirinin de bir kusuru olması gerektiğini bilmek gerekir. Ama kitabın/çevirinin pahalı olması da değerli olduğunu göstermez. Okurun buna da dikkat etmesi gerekir.

Klasik eser çevirilerinin günümüzdeki en büyük sorunu, çalıntı-intihal çevirilerdir. Ekonomik nedenlerle bütün kitapçıları işgal etmiş olan bu çevirileri okurun tek başına fark etmesi güç. Bu sorunu kitapçı, yayıncı ve uzmanların çözmesi gerekiyor.

ALİ AYÇİLl (YAZAR)

"Çevrilmiş bir kitabın üzerinde oynayarak yeni bir çeviri yapmış gibi piyasaya sürenler var. Utanç verici. Ama işini gerçekten ciddiye alan yayınevleri ve çevirmenler de var. Elbette kusursuz bir çeviri yoktur. Ben İş Kültür, YKY, İletişim gibi yayınevlerinin, klasiklerin çevirisini ciddiye aldıklarını düşünüyorum. Bir de Roza Hakmen, Mehmet Özgül, Yaşar Avunç gibi, çevirisine bir karakter kazandıran çevirmenler var. Çevirmen çok önemli!"

ÖMER LEKESİZ (ELEŞTİRMEN)

Bu konudaki en iyi çeviriler Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı çevirilerdir. Biz ilerleyen yaşlarımızda bile içeriğe uygun, yanlışsız çevirileri okumak için bu çevirileri arardık. Zaten klasiklerin çevirisini yapanlar bir şekilde iyi okurlar tarafından maruf hale gelirlerdi. Mesela Kamuran Şipal, Vedat Günyol, Bertan Onaran, Behçet Necatigil ve adını hatırlayamadığım birkaç isim daha var. Bunların isimleri çevresinde klasikler okunurdu, bilinmeyen bir isim çevirmişse o çeviri okunmazdı. Yani klasikleri okuma geleneği yazarının adıyla sürdürülen bir gelenekti, biz klasikleri böyle okuduk. Ben hâlâ da Türkiye'de bunun böyle olduğu kanaatindeyim. Sadece buna yeni isimler eklenebilir. Mesela klasikler sınıfına sokmaya çalışırsak Marquez'in çevirilerini yapan Seçkin Selvi'nin çevirileri iyi çevirilerdir. YKY'nin Kazım Taşkent Serisi'ni hazırlayan çevirmenler iyi iş çıkarmış. Bunun yanında İş Bankası Yayınları'nın Dünya Klasikleri ile ilgili çevirileri de kaliteli. Edebiyatın bir tüketim malzemesi olarak görüldüğü bir ortamda yayınevlerinin edebiyatın kendine mahsus özelliklerini bir kenara bırakıp daha çok satma, daha çok kazanma istekleri ortaya çıktı. Bu da çevirinin ucuzlaması, harcıâlem bir hale gelmesine neden oldu. Bu işi ticari bir hale gelmekten kurtarmak eskiden çeviri yapmış iyi isimlerin çevirilerini aramaktan ya da kurumlaşmış yayınevlerinde çeviri yapan isimlerin çevirilerini daha dikkatli izlemekten geçer sanıyorum. Bundan başka bir çözümün olacağını düşünmüyorum.