Sızıntı: Muhterem hocam, öncelikle vakit ayırıp ?zaman tanzimi? konulu bu mülâkatı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bu konuda bir kitabınız olduğunu biliyoruz. Eserinizde öncelikle Kur'ân'da ?zaman' belirten kavramlara temas ediyorsunuz. Kur'ân'da en çok geçen zaman kavramının ?gün' olduğunu söylüyorsunuz. Buradan hareketle, Kur'ân'a göre günün değerlendirilmesinin öncelikli olarak önem arz ettiği neticesine varmak mümkün müdür? Bir Müslüman bir gününü nasıl değerlendirmelidir?

İbrahim CANAN: İslâm'da Zaman Tanzimi adlı kitap çalışmasında, İslâm'ın zamana ve zamanın verimli kullanılmasına verdiği önemi, zamanın verimli geçirilebilmesi için getirdiği temel prensipleri ortaya koymaya çalıştık. Zamanın değerlendirilmesinde mühim bir esas, elbette onun iyi tanzim edilmesine bağlı. Tanzimden ne kastediyoruz: Yapacağımız işlere göre, zamanı programa bağlayıp bunu vakti vaktine uygulamaktır. Bu açıdan normal bir insanın ömrü, âyet ve hadîslerde dört veya beş bölüme ayrılmıştır:

1- Çocukluk

2- Gençlik

3- Olgunluk

4- İhtiyarlık

Beşincisi, Kur'ânda ?erzelü'l-ömür' diye geçen, dilimizde ?pîr-i fânîlik' ve ?bunama' dediğimiz ileri yaştır. Kur'ân bu safhadaki insanın bilirken bilmez olacağını belirtir. Ömrün bu safhalarının her birinde öncelik verilecek işler vardır. Sözgelimi çocukluk hazırlık dönemidir. Çocuğu bu istikamette hazırlarsak, arkası bereketli gelir. Bu yaşta verilmesi gereken eğitimde eksiklik olursa, kişi hayat boyunca sıkıntı çeker. Keza gençlik üretim çağıdır. Bu dönemde genç, aklını, fikrini, beden gücünü iyi çalıştırmalı, verimli olmalıdır. Çocukluk başıboş, haylazlıkla; gençlik aylaklık ve hovardalıkla geçerse, o insanın ne kendine ve devlete, ne de millete ve insanlığa hayrı olur. Kur'ân bize takvim verir, yıl, ay hattâ günlerden bahseder. Bunlardan en çok, gün üzerinde durur. Hz. Peygamber de (sas) bize günlük plân verir. Aleyhissalâtü ve's-selâm'ın günlük hayatı öylesine teferruatlı bir şekilde programlanmıştır ki, hayran kalmamak mümkün değildir. Efendimiz (sas), programını uygulamakta çok dakîktir. İşleri zuhurâta bırakmak yoktur. Zuhûrât nev'inden hâsıl olan yeni hâdiseleri de derhal belli esaslara bağlayarak kendisi programa tâbi kılıyor. Kitapta buna dâir örnekler verdik. Ona yapılan ziyaretler var, kendisinin ashaba ziyaretleri var. Aile fertleriyle bile karşılaşmaları programlı. Hiç kimseyi kabul etmediği hususi saatleri bile var. Saat dışı bir ziyaret veya müddeti azıcık uzayan bir ziyaret, şaşkınlığa yol açmakla kalmıyor, vahyin müdahale edeceği gelişmeleri tetikleyebiliyor.

Çocukların yetişmesinde devlet ve aile, onları hayata hazırlama gâyesiyle sıkı bir program uygulamalıdır. Çocukluğu takiben gelen bülûğ çağı ile birlikte ilk gençlik döneminde çocuklukta kazandırılan ?programlı ve programda dakik olma? düsturları çerçevesinde, hayatın düzenlenmesi gerekir. Zîrâ, bu dönemde kazanılan şuuraltı müktesebatın, onun kaderinde veya geleceğinde rol oynayabileceği hesaba katılmalıdır.

Sızıntı: Geleceği plânlamamız nasıl olmalıdır? Biraz önce kader kelimesine vurgu yaptınız. Kadere inanmak, gelecekle ilgili plânsız, programsız olmak mânâsına gelir mi? Kaderi öne sürerek zaman tanziminden sarf-ı nazar etmek, yarını nasıl olsa bilemiyoruz diyerek proje üretmemek ne kadar doğrudur? Buradan kaderin toplumumuzda genel olarak yanlış anlaşıldığı neticesine ulaşmak mümkün müdür?

İbrahim CANAN: Kader inancımız plân yapmamıza mâni değildir. Biz kadere inanırız. Ama Allah (cc) ve Resulü'nün (sas) emrettiği hususları belirttikleri şekilde yapmaya çalışırız. Allah bizi kaderimizi bilip bilmemekten hesaba çekmeyecektir. Kadere inanıp inanmadığımızdan bir de emirlerini yapıp yapmamaktan hesaba çekecektir. O, ezelî olan ilmiyle ebedi bilir. Bizim amelimiz ise, Allah'ın bu ilmine bağlı olarak gerçekleşmez. Biz kaderimizi bilmiyoruz. Peki biz gelecekteki amelimizin ne olacağını bilmediğimize göre, neye göre amel edeceğiz? Allah bize, ?Kaderine bak ona göre çalış.? demiyor. Burada kader ile ameli karıştırmamak lâzım. Allah benden günlük beş vakit namaz kılmamı, hayır işlememi, ilim talep etmemi, rızkımı helâl yoldan kazanmamı ve kötülükten kaçınmamı istiyor. Dolayısıyla ben günlük programımı yapmakta hürüm. Peygamberim (sas) beni şu saatte kalk, namazını kıl ve yatma diyerek sınırlamış. Uyanık kal ve günlük işlerine başla diyerek uyarmış. Efendimiz (sas) demiyor ki: ?Kaderine bak, zamanını ona göre tanzim et.? Allah'ın benim ne yapacağımı sınırsız ilmiyle önceden bildiğine inanırım. Çünkü Allah her şeyi bilir. Allah'ın vasıflarından biri de Alîm'dir. O, yerin derinliklerini semanın ötelerini bilir, biz ise yarını bilemeyiz, uzağı göremeyiz. ?u hâlde kadere inanmakla, geleceği ve zamanı tanzim etmek çelişmemeli. Bu iki konu birbirine karıştırılmamalıdır.

Sızıntı: Kur'ân'da geleceği plânlamakla ilgili doğrudan bir emir var mıdır?

İbrahim CANAN: Kitapta da belirtildiği üzere Asr Sûresi'ni iyi anlamak lâzım. Bu sûrede âlimlerimiz her yeni günde, zamanı daha verimli kılma yarışının emredildiğini görmüşlerdir. Kur'ân; ?Hayır dileyin, hayırda yarışın.? diyerek bizi gayrete davet ediyor. Bunun uygulaması şartlara göre değişebilir. Kur'ân'ın her emrinin âlemşumûl olduğu ve herkese hitap eden genel hükümler olduğunu unutmamalıyız. Meselâ, kutuplarda yaşayan, Ekvator'da yaşayan, medeni ve ibtidâî insanlar var. Onun için Kur'ân yeryüzü şartlarına, insan mâhiyetine ve idrâkine uygun temel düsturları veriyor.

Sızıntı: Zamanı değerlendirmede önemli bir nokta olan günü tanzimde, beş vakit namazın önemi nedir? Buradan, ?İnanan bir insan günü beş vakte ayırmalıdır.? neticesi çıkar mı?

İbrahim CANAN: Dinimizde erken kalkmak esastır. Günün beş vakte ayrılması zamanı programlamak için bir fırsattır. Onların arasını doldurmak ise bize kalmıştır. Herkes kendi mesleğine ve şartlarına göre bu boşluğu doldurur. Zamanı değerlendirmede temel prensip dakîkliktir. İşlerimizi belirli bir zamana göre yapmak ve bunu yaparken hududu asla aşmamak gerekmektedir. Peygamberimiz'in (sas) uygulamalarına baktığımızda ziyaretlerinin belli bir sınırının olduğunu görürüz. Peygamberimiz (sas) zaman konusunda oldukça dakîktir. Peygamberimiz (sas) bizi dakîk olmaya alıştırmak için namazları ilk vakitlerinde kılmayı teşvik ediyor. Kendisine; ?En hayırlı amel hangisidir?? şeklinde gelen birçok soru vardır. O (sas) ?İlk vaktinde kılınan namaz? şeklinde cevap veriyor. Namazları ilk vakitlerinde kılmaya alışırsak dakîkliği kazanmışız demektir. Bu durumda ne yapalım ki, dakîk olalım? Diyorum ki, öncelikle namazı ilk vaktinde kılmaya alışalım. Hakikaten namazın zamanı değerlendirmede büyük önemi var. Ben bunu hayatımda görüyorum. Zaten erken kalkmak diğer insanlarla zamanı değerlendirmede aranızı bir hayli açıyor ve size zaman kazandırıyor. 1993 yılında gazetelerden birinde Kore Başkonsolosu ile yapılan bir mülâkatı okudum. Başkonsolos; siz Türkler çok ağır çalışıyor ve çok uyuyorsunuz, diyor. Ve kendi milletinin daha az uyuduğunu belirtiyor. Bizdeki tembellik onun da dikkatini çekmiş. Kur'ân beş vakit namazı bizlere ölçü olarak vermiştir. Peygamberimiz (sas) bu vakitleri nasıl değerlendireceğimiz konusunda yol göstermiştir. Kurban kesimi konusunda da, zamanı iyi kullanmaya bir atıf vardır. Peygamberimiz (sas) Mina'da bayram namazı kıldırıyor. Namazdan sonra kurbanlarınızı kesin buyuruyor. Cemaatten birisi namazdan önce kestiğini söylediğinde Peygamberimiz (sas): ?O kasap etidir.? diyerek doğru bir iş yapmadığını, kurbanın vaktinin namazdan sonra olduğunu belirtiyor. Dinimizde ibadetlerin zamanı çok önemlidir. Zamanı geçtiğinde ibadet yapılmamış olur. Sabah namazını güneş doğduktan sonra kılarsanız, o edâ değil, kazadır. Her ikisinin değeri Allah katında başkadır. Eğer namazdan önce kurbanı keserseniz, bu kurban olmaz. Beş vakit namaz ilk vaktinde kılmaya alışılırsa zamanı dakîk ve verimli kullanma konusunda ciddi bir meleke kazanılmış olur.

Sızıntı: Zaten zamanı ömrün yegâne sermayesi olarak görmek lâzım. Bizleri maksadımıza ulaştıracak unsurlardan en önemlisi belki. Dolayısıyla harcamada oldukça hassas olmak gerekmiyor mu?

İbrahim CANAN: Hiçbir şey zamanın yerini tutamaz. Zaman yaşayan insan için, onu değerlendiren insan için vardır. Âhiretteki hesabımız sanki bir zaman hesabıdır. Çünkü amellerimiz zaman içinde işleniyor. Âhirette ilk hesap, yaşadığımız zamandan verilecektir.

Sızıntı:Uykunun zaman tanziminde önemi nedir?

İbrahim CANAN: Uyku zamanın verimli kullanılmasında önemli bir unsurdur. Kur'ân-ı Kerîm bu duruma işaret etmiş ve gecenin istirahat için yaratıldığını belirtmiştir. Hadîslerde kalb yorulur dinlenmesi lâzım, deniyor. Bu çerçevede hadîslerde dinlenmek için bazı esaslar konulmuştur. Uyku bu unsurlardan birisidir. Kur'ânî bir tâbir olan mesken, ?sükûnet bulunulan yer' demektir. Öyleyse meskenlerimiz en iyi dinlenme yeridir. Uykunun da bazı sınırları olmalıdır. Yaşa göre uyku müddeti değişebilir. Normalde beş saat yeter deniyor. Hadîslerde gündüz uykusu diyebileceğimiz bir de kaylûle var.

Sızıntı: Günümüz şartlarında gündüz uykusunu gerçekleştirmek nasıl mümkün olabilir?

İbrahim CANAN: Bediüzzaman Hazretleri yarım saatlik bir kaylûlenin iki saatlik gece uykusuna bedel olduğunu belirtiyor ve bu sayede günlük ömre bir buçuk saat kazandırılabileceğini söylüyor. Günümüz şartlarında belki herkesin yapması zor; ama imkânı olanlar deneyebilir ve böylece gününü bereketlendirebilir.

Sızıntı:Ömrün artmasından bunu anlamak gerekiyor herhalde. 24 saatlik bir zamanı 25 saate çıkaramayacağımıza göre, bazı durumları iyi kullanarak, az zamanda çok iş yapmak ve ömrü bereketlendirmek mümkün değil mi?

İbrahim CANAN: Evet! Zamanı bereketlendirmek yapılan işten çok, bu işin kalitesi ile alâkalıdır. Eski âlimlerimiz; ?Zamanı nasıl daha iyi değerlendirelim, meselâ vaktimizi Kur'ân okuyarak mı, evrat okuyarak mı geçirmek daha iyidir?' diye tartışmışlar. İmam-ı Gazâlî bu soruya, ?Kişinin niyetine bağlı.? diyerek cevap veriyor. Kişi cennetin tâlibi ise, Kur'ân okumalı. Maksadı Allah rızası ise, evrad okumalı diyor. Herkes Allah'ın rızasını talep etme gibi ulvi bir düşünce içinde olmayabilir. Ancak her iki tavır arasında fark var. Allah'ın rızasını talep etme bir mertebe işidir. Gazâlî rıza talep eden Kur'ân okursa cennet tasvirleri nazarını dünyaya çeker diyor. Peygamberimiz ilme teşvik ederken faydasız ilimden Allah'a sığınmamızı istiyor. Okumak faydalı diye her önüne geleni okuyan aldanır. Magazin kültürünü takip etmek insana ne kazandırır, ölçüp tartmak lâzım.

Sızıntı: Gelişmiş toplumların zamanı kullanmasına baktığımızda nasıl bir netice ortaya çıkmaktadır?

İbrahim CANAN: Terakkî hamlesi bir zamanı kavrama meselesidir. Zamanı en iyi kullanan İngiltere olduğu için ilmin başını da İngiliz kültürüne sahip olanlar çekiyor. Güney Amerika'da dakîklik bir randevulaşma mevzu bahis olduğunda, ?İngiliz saati'diye üzerinde anlaşıyorlar. Zamanı değerlendirme açısından milletimizin alışkanlıklarına baktığımızda ye'se düşmek mümkün. Zaman konusunda kendimizi dakîkliğe adapte etmemiz, standardımızı yükseltmemiz lâzım. Bizler geriliğimizin sebeplerini birtakım temel prensiplerde aramalıyız. Zamanı iyi kullanma bunlardan biridir. Zamana ne kadar riayet ediyoruz ve nasıl kullanıyoruz? Yoldaki insanlara en büyük problemleri sorulduğunda, kaç tanesi zamanı kullanamamak cevabını verir.

Sızıntı: Zaman, insan zihninin de temel prensiblerinden biri. Zaman anlayışında yapılan bir değişiklik, insanın bütün davranışlarına tesir eder mi?

İbrahim CANAN: Ankarada verdiğim konferansta aklıma gelmişti. Arapçada ?mim' harfi ile başlayan mastarlar, aynı zamanda zaman ve mekân isimlerini ifade eder. Mastar, fiil demek olduğuna göre verimlilik, üç şeye bağlıdır. Fiil, zaman ve mekân üçlü bir sacayağıdır. Zamanı değerlendirmek sadece nazariyâtla olmaz. Mekâna da ihtiyaç var. Bilgi, zaman ve mekân. İşi mekân içinde fiiliyata dökeceksiniz. Ortamınız müsait olmalı. Yani bunda sosyal çevre; aile iş ve arkadaş çevresi de önemlidir. Bütün bunlar, zamanı değerlendirmede göz önüne alınması gereken hususlardır. Beslenmeyi de bu grup içine katabiliriz. Bir yemeği 15 dakikada yemek var, bunun için saatler harcama var. İmam Malik Hazretleri, üç günde bir tuvalete çıkacak şekilde yermiş ve tuvalette ne kadar çok zaman geçiriyoruz diye Allah'a karşı bir utanç hissedermiş. Bunlar İslâm medeniyetinin ustalarıdır. Bu medeniyetimizin tekrar inşasında kendimizi o ustalar gibi disipline etmemiz gerekir. Zaman kullanımı, bu konuda başlanması gereken noktalardan birisi ve en önemlisidir. Mesleğimize uygun olarak çalışmak için, evin tanzim edilmesi gerekir. Komşu ve cemiyet buna uymalı. Projeleri fiile dökmek içinde irâde lazım. Eğer irâde terbiyesi yoksa, fiile dökemezsiniz. Fiilin ortaya çıkması için irade önemlidir. Benim kullandığım irade enerjisi diye bir tâbir var. İşleri, kuvveden fiile çıkarmak mânâsına geliyor. İnanıyorsanız sabah namazından sonra yatmamalısınız; ama yapmıyorsunuz. Bunu bilmek, bir işe yaramıyor, aksine daha çok vebâl oluyor. İradenizi kullanıp sabah namazından sonrayı değerlendirebilirseniz, çok kazanırsınız. İslâm âlimleri, zamanlarını iyi kullandıkları için verimli olmuşlardır.

Sızıntı: Bu konuda İslâm âlimlerinin uygulamalarına örnekler verebilir miyiz?

İbrahim CANAN: Onların zaman konusundaki müşterek telâkkilerini; ?Geçmiş zaman elden çıkmıştır, gelecek ise henüz gaybtadır, öyle ise mevcut olan, senin içinde bulunduğun andır.' şeklinde özetlemek mümkün. Onlardan vakit kaybına sebep olduğu için yemek zamanlarını mümkün olduğu kadar azaltanlar, yolda giderken dahi faydalı bir ilimle meşgul olanlar vardır. Tâbiînin imâmlarından Amr İbn Abd-i Kays kendisiyle konuşmak isteyen birisine ?Güneşi tut!' diyerek zamanın geçip gittiğini ve mutlaka iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini anlatmak istemiştir. Onlar için emeklilik diye bir kavram söz konusu olmamış; hayatlarının her anında ilimle ve faydalı işlerle meşgul olmuşlardır. Ortaya koydukları eserlerin hacimlerinden bu konuda ne kadar becerikli olduklarını anlamak mümkündür.

Sızıntı: Peygamberimiz (sas) günü bir bütün olarak sabah ve akşam nasıl değerlendirirdi. O'nun (sas) geceyi değerlendirmesi nasıldı?

İbrahim CANAN: Peygamberimiz'in (sas) hayatında geceyi değerlendirmek farzdır. Teheccüd namazı O'na (sas) farzdı. İlk gelen sûrelerden biri olan Müzemmil Sûresi'nin ilk on âyeti gece tanzimi ile ilgilidir. Peygamberimiz'in (sas) bu âyetlerde miktar belirtilmediği için, ayakları şişinceye dek gece namazı kıldığı rivayet ediliyor. Çünkü Kur'ân'da ?Gece namaza kalk!? emri var. Bunu duyan ashâb gece namazının kılınması gerektiğine inanarak gece kalkıyorlar. Tahsis ifade eden âyetler gelinceye kadar -ki sekiz ay kadar sürüyor- bu böyle devam ediyor. Peygamberimiz (sas) geceyi üçe ayırıyor. Aile, ibadet ve istirahat arasında paylaştırıyor. Sahabe efendilerimiz buna aynen uymuştur. En çok hadîs rivayet edenlerden Ebu Hureyre (ra) gecesini; istirahat, ibadet ve müzakere şeklinde tanzim ederdi. Gündüz Rasulullah'tan (sas) duy-duklarını gece müzakere ederek pekiştiriyordu. Gece tabiri içine akşam namazı da girer. Güneş batar batmaz gece başlar. Peygamberimiz (sas) akşam yemeğini aileleriyle birlikte yiyor. Kalan zamanı ise istirahat ve ibadete ayırıyor. Bir kısım sahâbî aralarında Allah'ın rızasını nasıl kazanacaklarını tartışıyorlar. Resûlullâh'ın (sas) bütün günahları bağışlandığı hâlde, kendilerinden çok ibadet ettiğini düşünerek ibadetlerini artırmaya karar veriyorlar. İçlerinden biri ben bugünden sonra daha çok namaz kılacağım, bir diğeri daha çok oruç tutacağım diyor. Bir diğeri artık hanımıyla birlikte olmayacağını belirtiyor. Bunu duyan Peygamberimiz (sas): ?Ben sizin içinizde Allah'ı en iyi bileninizim ve Allah'tan en çok korkanınızım, Ben hem uyur, hem de namaz kılarım ve oruç tutar, yerim de, hanımlarımla beraber de olurum. Biliniz ki hanımınızın ve nefsinizin kendi üzerinizde hakkı vardır. Kim benim sünnetime uymazsa benden değildir ve benim sünnetim budur.? diyerek onları kararlarına uymaktan men ediyor. Geceyi değerlendirmek, gece boyunca uyanık kalmak değildir. Geceyi değerlendirme prensibi gerek Rasulullah'ın (sas) gerek sahâbinin hayatında kesinlikle var, hattâ bir kısmı için yatsı abdestiyle sabah namazını kılacak kadar.

Sızıntı:Peygamberimiz (sas) ailesine nasıl zaman ayırırdı?

İbrahim CANAN: Peygamberimiz (sas), ailesiyle sohbete mutlaka zaman ayırırdı. Hanımlarımızın ilgimize ihtiyacı vardır. Bu sebepten Rasulullah'ın (sas) uygulamaları bizim için bir modeldir. Onun her gün hanımlarıyla en az iki defa beraberliği söz konusudur. İkindi namazından sonra mutlaka bir şekilde görüşürdü. Bu beraberlik kısa süreli bir görüşme hâl hatır sorma idi. Her hanımını teker teker odalarında ziyaret ederdi. Bugünün şartlarında herkes ikindi namazından sonra görüşsün diyemeyiz; ama imkânı olan yapmalı. En azından akşam eve gittiğinde hâl hatır sormalı ve gönüllerini almalıdır.

Sızıntı: Zamanı değerlendirmede eğlenmenin yeri ve önemi nedir? Dinî hassasiyete sahip insanlara eğlenme konusunda neler tavsiye edersiniz?

İbrahim CANAN: Eğlenmek, mutlaka meşru çerçevede olmalı. Musiki İslâm'da yasaklanmış değildir. Telli çalgılarla eğlenmek yasaklanmıştır. Burada asıl olan kalbin durumudur. Bediüzzaman musiki dinlemeyi, çalgı âletine göre değil, insan ruhuna vereceği tesire göre değerlendiriyor. Ona göre ulvî hüzünleri, Rabbânî aşkları îrâs eden sesler helâldir; yetîmâne hüzünleri, nefsânî şehevâtı tahrik eden sesler haramdır. Bu ikisi dışında kalan seslerin haram veya helâl oluşu insanın ruh ve vicdanında hâsıl edeceği tesire bağlıdır. ?u hâlde hiç ayrım yapmadan müzik haramdır, demek dine ve tarihe aykırı olur. Müzik hayatın dâima bir parçası olagelmiştir. Ulvî hisler uyaran Klâsik Türk Sanat Musikisi ve ilâhilere ne denebilir? Bir kısım mahallî türkülerimiz kahramanlık türkülerimiz ne kadar güzel. Bunları dinleyerek kültür ve irfan dünyamızın zenginliğinin idrâkine eriyoruz. Bir diğer meşru meşguliyet tanzimi arkadaş ziyaretleridir. Böylelikle hem vakti değerlendirmiş, samimiyeti artırmış ve hem de dinlenmiş oluruz. Ayrıca yorgunluk veren ağır bir işin ardına hafif ve rahatlatıcı bir iş konulabilir. Hanımlara ev işlerinde yardımcı olmak, çocukları eğlendirmek, gezdirmek, alışverişe çıkmak gibi. Bu davranış hanımları da memnun eder, aradaki muhabbeti artırır. Peygamberimiz'in (sas) hayatında buna misâller vardır. O temizlik yapar, hamur yapar, ayakkabısını tamir eder, çocuklarla meşgul olurdu. Bunlar bugün toplumda yanlış anlaşılabiliyor. Hayat bir bütündür ve dinimiz açısından kadın işi erkek işi diye bir ayrım yoktur. Bugün erkeklerimiz İslâmî bir şuurla ev işlerinde yardımcı olsalar, karı-koca münasebetleri daha güzel olur ve aile huzuru artar.

Sızıntı: Vakti verimli değerlendirmede sportif faaliyetlere nasıl yaklaşmalı?

İbrahim CANAN: Spor güzel bir alternatif. Ancak sporun dedikodusu ile meşgul olmayı doğru bulmuyorum. Bedenî faaliyetler yapmak istiyorsanız ben orada varım. Sağlığımız için yürünebilir ve sportif faaliyetlerde bulunabiliriz. Ben de havanın iyi olduğu günlerde evime yürüyorum. Bu yarım saatimi alıyor ve oldukça faydalanıyorum. Bedenen olmayan çene ile iştirak edilen ve spor denen şey, faydadan çok zarar getiriyor ve insanların ciddi işlerle ilgilenmesine engel oluyor.

Sızıntı: Bu arada merak edilen diğer bir husus; İslâm büyükleri tarafından yaşanan, zamanın genişlemesini (bast-ı zaman) nasıl anlamak lâzım?

İbrahim CANAN: Ben bunu, insanın yaşadığı boyuttan sıyrılıp, başka bir frekansa geçmesi olarak değerlendiriyorum. Demek ki, insanlığın önünde böyle bir imkân var; fakat bu herkese açık değil. Bu noktada anlatılan vakalar var. İnkâr edilmemeli diye düşünüyorum. Ve herkes bunu kullanabilir. Peygamberimiz (sas) Mi'raç'tan döndüğünde yatağını sıcak bulmuştur. Bu bize Mi'raç hâdisesinin çok kısa sürdüğünü gösteriyor. Bir ömre sığmayacak eser veren insanların başarısı ?bast-ı zaman sırrına ermeleri' ile izah ediliyor.
Sızıntı: Vermiş olduğunuz güzel bilgi ve örnekler için teşekkür ederiz.