Yüz binlerce lise öğrencisi gibi üniversiteye girmek istiyordu. Bütün bir yıl boyunca tıpkı diğer öğrenciler gibi hazırlandı, sınava girdi. Ancak aldığı puan bir üniversiteye yerleşmesine yetmedi. Üniversiteye gitmeyi çok istiyordu.

Annesinden ve babasından bir yıl daha destek olmalarını istedi. Ancak bir önceki yıl lise ve dershane derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu. O yıl ise sadece üniversiteye hazırlıkla geçecekti. Daha önce internetten gelen bir öyküyü hatırladı. Bir profesör, bir öğrencisine sağ kolunu dümdüz öne uzatarak eliyle bir bardak su tutmasını söylüyordu. Ardından 'Kolay mı?' diye soruyordu. 'Kolay' diyordu öğrencisi. Profesör tutmaya devam etmesini söylüyordu. Sınıf büyük bir sessizlikle olayı izliyordu. Aradan on dakika geçince, çocuğun kolu titremeye, aşağı doğru eğilmeye başladı. Süre uzadıkça çocuk, 250 gram gelmeyen bir bardak suyu bile taşımakta zorlanıyordu. Profesör, 'Kısa süreli çabayı herkes gösterebilir; ancak yaşamda başarılı olanlar çabalarını sürekli tutabilenlerdir.' diyerek etkinliği bitiriyordu. İşte Hikmet'in de üniversite sınavında başarılı olması, çabalarını sekiz ay sürdürebilmesine bağlıydı. Bütün yıl çok zorlansa da enerjisini kaybetmemeye çalıştı. Bu arada üstünde büyük bir baskı vardı. Anne-babası, akrabalar, konu komşu onun başarılı olmasını bekliyordu ve bir araya geldiklerinde hep bu konuşuluyordu. Hikmet o yıl, İstanbul Üniversitesi'nin Ekonometri Bölümü'nü kazandı.

İktisadi ve İdari Bilimler'deki mukayeseli olarak en düşük puanlı bölümlerden biriydi; ne var ki, puanına ters orantılı olarak zor bir bölümdü. Dersler çoğunlukla sayısaldı. Hikmet, bölümün içeriğini anlayınca yağmurdan kaçarken doluya tutulduk dedi. Bölüm oldukça zordu; her yıl daha zorlaşacağı söyleniyordu. İkinci sınıftayken Hikmet'in babası öldü ve babasının bakkal dükkanının işletmesi sorumluluğu ona kaldı. Annesi babasının ölümünden çok etkilenmişti ve değişik hastalıklara yakalandı. Hikmet, bakkalın işletilmesi, annesinin hastalıkları ve okulun zor dersleri arasında sıkışıp kalmıştı. Çok zorlanıyordu. Sınıfta kalmayacak kadar derslere gidiyor; geri kalan zamanda bakkaliyenin işlerini idare ediyordu. Dükkânı kapatıp eve gittiğinde de annesini oyalamaya, onunla iyi zaman geçirmeye çalışıyordu. Annesi uykuya daldıktan sonra da ders kitaplarını açıyor; sevmediği halde ekonometri derslerini sabaha kadar çalışıyordu. Okula gittiği anda dükkânla ilgilensin diye birini almıştı ama onun da para çaldığını fark edince onu da kovmak zorunda kaldı. Hikmet çok zorlandığını hissediyordu. Buna rağmen bakkal olarak epeyce para kazandı ve parayı tasarruf etti. Ancak devir değişiyordu. Eskisi gibi yüksek kârla ürün satamıyordu; çünkü yüz metre ötedeki market %10 karla satış yapıyordu; bakkal olarak %30 ile satışa devam etmesi imkânsızdı. Okulu güç bela altı yılda bitirmeyi başardı. Okulu bitirdiği sene, bakkal dükkânı da zarar etmeye başlamıştı. Büyük bir karar aldı ve dükkânı kapattı. Kısa dönem askerlik yapmaya karar verdi. Bu arada annesinin hastalıkları iyice azmıştı. Akrabalarından askerlik döneminde annesiyle ilgilenmelerini istedi.

Askerlik bitip geri döndüğünde annesinin hastalıkları iyice ağırlaşmıştı. Bu arada okuldaki sınıf arkadaşları, birer şirkete girip çalışmaya başlamışlardı. Hikmet'in annesi ise sürekli bakım ve ilgi istiyordu. Bakıcı bir kadın tutsa bile, annesinin sevgiye ihtiyacı vardı. Hikmet ancak kendi işini kurup patron olursa annesiyle ilgilenebileceğini düşündü. Biriktirdiği parayla, iyi bildiği bir işe girmeye karar verdi. Tedarikçilerden de borçlanarak bir market açtı. Sabahları oldukça erken kalkıyor; namaz kılıyor ve ardından biraz kitap okuyordu. İlk bir yıl borçları ödemek, annesiyle ilgilenmek ve bu arada sosyal bir yaşama sahip olmamak çok zordu. Ama üniversiteye hazırlandığı dönem aklına geldi. Ancak uzun süreli çaba gösterecek olursa başarılı olabilecekti. Gerçekten de market işinde başarılı oldu ve beş yıl içinde toplam beş marketlik bir zincir oldu. Annesine bu dönem boyunca elinden geldiğince iyi bakmaya çalıştı. Ama marketin açılışından altı yıl sonra annesi de son yolculuğuna çıktı. Hikmet, bu arada başarılı bir işadamı kabul ediliyordu. Market işine sıra dışı bir model getirdi. Müşteriler, yaptıkları alışveriş oranında yılın sonunda şirketin hisselerine sahip olabiliyorlardı ve hatta marketin kazancından kâr payı alıyorlardı. Böyle olunca da, herkes sadece kendi marketinden alışveriş yapıyordu. Hepsi de marketteki işlerin daha iyi gitmesi için öneriler getiriyordu. Dünyada böyle bir iş modeli oluşturulmamıştı. Bütün bunlardan sonra Süper İş Adamları Derneği başkanı seçildi. Hikmet geçen zamanı değerlendirdiğinde, başına gelenlerin hepsinin Allah'ın bir hediyesi olduğunu anladı.