Arzu, kardeşi Kemal'e doğum gününde sıra dışı bir hediye almak istiyordu. Fakat eşi benzeri olmayan bir hediye olmalıydı bu.

Arkadaşı Pelin ile karşılaştığında Pelin çok mutluydu. 'Biliyor musun?' dedi Pelin ve devam etti: 'Alaçatı bugünlerde çok moda bir yer. Sabah okuduğum bir dergiye göre dünyanın en güzel kafeteryaları, kahvehaneleri Alaçatı'daymış. Oraya gitmek istedim. Keşke bir vesile olsa da orayı hem görebilsem, hem de dünyaya tanıtabilsem. Türkiye'deki harika birçok şeyi tanıtamıyoruz. Ama başka uluslar, özellikle Amerikalılar çoğu zaman çok da ilginç olmayan şeyleri çok popüler hale getirebiliyorlar. Bugün patron, Çeşme ve Alaçatı bölgesindeki otellerle ilgili uluslararası bir web sitesi geliştirme projesi verdi. İnanabiliyor musun? Düşündüm ve oldu.' Arzu, 'Pelinciğim, tam eşref saatindeymişsin.' dedi. Sonra 'Buldum.' diye bir çığlık attı. 'Kemal'e bir eşref saati alacağım.'

Arzu, Pelin'den ayrıldı ve bir saatçiye gitti. Büyük kadranlı bir kol saati sordu. Fiyatında anlaştıktan sonra saatçiye saatin camını açmasını rica etti. Kadranda 'beş' için ayrılmış bölümdeki ince metal çubuğu kaldırdı ve oraya Rotring marka bir kalemle 'Eşref' yazdı. Artık her gün saat beş olduğunda Eşref saati gelecekti. Arzu'nun kardeşi Kemal'in doğum günü cumartesi gününe denk gelmişti ve aile bu doğum günü kutlamasını cumartesi sabah kahvaltıda yapmıştı. Ancak Arzu, Kemal'e doğum günü hediyesini vermedi ve 'Hediyen eşref saatinde verilecek.' dedi. Saat beş olunca, Kemal'e şöyle bir soru sordu: 'Tek bir dilek dileme hakkın olsa ne dilerdin? Kendi isteklerinin olmasını mı, yoksa başka insanlara yardım edebilmeyi mi?' Kemal, ablasının ona sıra dışı bir hediye vermek üzere bir oyun kurduğunu anladı. 'Dur bir düşüneyim.' dedi ve ekledi: 'Kendi isteklerimin olmasını seçersem, mutsuz olurum. Alaaddin sihirli lambasından kendisini mutlu edecek şeyler istedikçe, başına hep problemler gelir. Ne zaman cini serbest bırakır; o zaman mutlu olur. Başkasına yardım edecek olursam, dostlarım artar, kendimi iyi ve mutlu hissederim. Bir dilek hakkım olsa, başkalarına yardım edebilmeyi isterim.' Bunun üzerine Arzu, arkasında sakladığı hediyeyi uzattı. Kemal paketi açtı ve saat beş itibarıyla eşref saatini gösteren saati aldı. Arzu devam etti: 'Artık her gün, günde iki defa eşref saatin gelecek. Sabaha karşı ve akşam beşte, insanlara yardım etmeyi iste. Dileklerin gerçek olacak.'

Kemal, kolundaki sıra dışı hediye ile sabaha karşı uyandı. Saat tam beşi, yani eşref saatini gösteriyordu. Kendini birilerine yardım etmekle sorumlu hissetti. Ama sabahın beşinde kime ne yardım edebilirdi ki? 'Dua edebilirim.' diye düşündü. Aç ve açıkta olanlara Allah'ın yardım etmesi için dua etti. Sonra bu yetersiz geldi. Yataktan kalktı ve geceden kalmış bulaşıkları yıkadı. Geceleyin misafir gelmişti ve bir sürü bulaşık çıkmıştı. Annesi kendini yorgun hissetmiş ve bulaşıkları yıkamadan yatmıştı. Böylece annesine yardım etmiş olduğunu düşündü. Sabahleyin annesi bulaşıkları yıkanmış olduğunu görünce, 'Herhalde Arzu yıkadı, ben de bu zamanı poğaça yapmak için kullanayım.' diye düşündü. Kemal sabah okula giderken annesi yeni yaptığı poğaçalardan bir torbaya bolca koyarak verdi. Durağa doğru yürürken evsiz bir adam gördü. Adam onu görünce, Kemal rahat yürüsün diye yol verdi. Kemal, adamın özenli davranışını fark etti ve durdu. İşte yardım etmek için fırsat önünde duruyordu. Adama dönerek, 'Size biraz poğaça ikram edebilir miyim?' diyerek poğaça torbasından bir-iki tane kendine ayırarak gerisini adama uzattı. Adamcağız, 'Biliyor musun evladım, bu sabah keşke biraz ev poğaçası olsa da yesem diye içimden geçirmiştim. Herhalde eşref saatindeymişim.' dedi. Kemal gülümsedi ve saatine baktı ve ikisinin de eşref saatinde olduğunu söyledi. Okula gittiğinde bir kompozisyon yazması istendi ve yaşadığı bu öyküyü yazdı. Öğretmeni tüm sınıfa yüksek sesle okuttuğu bu öyküye not olarak 10 verdi.