İyi karne mutlu bir son değil mutlu bir başlangıç olmalı, öğrenci ve aile bu sevinçle yeni planlar yapmalıdır. Kötü karnenin karşılığı ise, "Başarısız, tembel" gibi sözler olmamalı, çocuk sürekli "ders çalış" baskısı altında tutulmamalıdır.

Can ve Emre aynı sınıfta, karneleri zayıf iki öğrencidir. İkisi de karneleri ellerinde, üzgün bir halde evin yolunu tutarlar. Fakat tatilden dönüşleri farklı olur. Emre ümit ve neşe dolu, Can ise karamsar haldedir. Bu durum öğretmenin dikkatini çeker ve merak edip araştırır. Can eve vardığında, ailesi karneyi kabullenemez, "o kadar emek verdik, üzerimize düşeni yaptık, sen ne yaptın, karşılığı bu mu olmalıydı!" diyerek azarlar, sürekli "başarısız, tembel" diye hitap eder. Aklı başına gelsin diye bu tavrı tatil boyunca sürdürür, devamlı ders çalıştırılır. Fakat sonuç daha kötü olur.

Emre'nin ailesi karneye bakar, "bir şeyler eksik galiba, yoksa sen bu zayıfları getirecek bir insan değilsin. Beraber düşünelim, eksikleri bulmaya çalışalım, ikinci dönem okula daha donanımlı gider, bu zayıfları kurtarırsın. Sana güveniyorum" der. Böylece Emre'nin üzerinden koca bir yük kalkar ve rahatlar, durumunu sakince düşünerek değerlendirir ve verimli bir tatil geçirir. İkinci dönem bambaşka ve başarılı bir Emre olur.

Karne zayıfsa ne yapılmalı?

1. Sorunu kabullenelim: Sorunun varlığını kabul edenler, en zor ve çetrefilli sorunları çözer. Kabul etmeyenler, en kolay sorunlar karşısında perişan olur. Çünkü sorumluluk almak ve bedel ödemek istemezler. Zayıf karne de, ailede ve öğrencide sorunların varlığına işarettir. Öğrenci, doğru çalışma yöntemlerini bilmiyor, kendini ifade edemiyor olabilir veya çalışma şuurunda olmadığı için, tembellik edip çalışmıyor olabilir. Aile, yeterince ilgilenmemiş, takip etmemiş olabilir. Önce aile kendi hata ve eksiklerini kabullenirse, öğrenci de kendi hata ve eksiklerini daha kolay kabul eder.

2. Öğretmeniyle görüşelim: Notları veren öğretmen, zayıf notların sebeplerini de bilir. Karneyi, öğretmene danışarak değerlendirmek, daha gerçekçi, yapıcı ve sonuca götürücü olacaktır.

3. Kişiliği değil, karneyi kritik edelim: Suçlayıcı, rencide edici yaklaşımlar, "başarısız, tembel" gibi etiketleyici sözler kişiliği yıpratır. Kişiliği yıpranan bir öğrenci karne başarısızlığını düşünemez, duygusallığa gark olur ve bütün enerjisini kendini savunmaya harcar. Bu yüzden "usul asıldan önce gelir" kaidesi çok önemli. Yani asıl olan karne başarısızlığıdır, fakat ona yaklaşma usulümüz önceliğe sahiptir. Bu yüzden açık veya ima ile suçlayıcı ifadelerden uzak durulmalı, hatta yanlış anlayıp suçluluk hissetmemesi için de dikkatli olunmalı ki, ümidini kaybetmesin ve cesareti kırılmasın.

4. Karnesi iyi arkadaşlarıyla görüştürelim: Yarıyıl tatilinde ailelerinin de yardımıyla birlikte olabilir, baş başa kalıp sohbet edebilirler. Birbirinin nasıl başarılı olduğu, nasıl ders çalıştığı, nasıl not aldığı, sınavlara nasıl hazırlandığı vb. konularda fikir alışverişinde bulunabilirler.

5. Değerli olduğunu hissettirelim: En büyük motivasyon kaynağı, bir insana değer vermek ve bunu hissettirmektir. Nice müstesna insanlar hocasının, annesinin veya babasının değer vermesiyle, kendisinin bile hayal edemeyeceği seviyelere ulaşmıştır.

6. Çevre baskısından koruyalım: Tatil boyunca, akrabalar ve komşular karşılaştığı her öğrenciye karneyi sorar, zayıf karneye sahip çocuklara "başarısız, adam olmaz" gözüyle bakarlar. Bunu kendi aralarında da konuşurlar. Eğer aile çocuğuna sahip çıkmazsa, bu olay çevre baskısına dönüşür ve öğrenci içine kapanır. Cesareti büsbütün kırılır, kendisini değersiz hisseder, başarma inancını kaybeder. (Zaman)

Bu içerik alıntıdır.
Yazar: Aktifhaber
Kaynak: Aktifhaber