Eleştirel düşünme, gelişmenin anahtarıdır. Eleştirilebilen bir şeyin geliştirilebilen bir tarafı vardır. Dolayısıyla her türlü eleştiri, bir tür hediyedir. Eleştiriler yapıcı ve yıkıcı olarak ikiye ayrılabilir. Yapıcı eleştiriler, herhangi bir şeyin geliştirilebilir yönüne dikkat çeken eleştirilerdir.

Yıkıcı eleştirilerse sadece yıkmak ve yok etmek için getirilen eleştirilerdir. Yıkıcı eleştirilerin yaygınlığı, yapıcı eleştirilerin değerinin anlaşılmasını engellemiştir. Aslında yıkıcı eleştirilerden de öğrenilecek bir şeyler vardır; ancak yıkıcı eleştiri getiren kişinin düşmanca tavrı, bu eleştiriye uğrayan kişiyi duygusal olarak bozguna uğratır ve eleştiriden yararlanabilecek durumu kalmaz.

"Bu araba çok sarsıyor." dediğimizde aslında bir eleştiri getirmiş oluruz. Ancak bu eleştirinin söylenme şekli, yapıcı ya da yıkıcı eleştiri olmasını belirler. "Bu araba çok sarsıyor." dediğimizde, arabada düzeltilmesi gereken bir tasarım hatası olduğunu ya da değiştirilmesi gereken bir parça olduğunu söylemiş oluruz. Arabanın sahibi, gerekli değişiklikleri yaptığında arabanın sarsılması sona erecektir. Bununla birlikte "Bu araba çok sarsıyor." sözü, bir şikâyet olarak ya da "Senin araban beş para etmez." anlamına gelen bir aşağılama olarak da söylenmiş olabilir. Bu şekilde söylendiyse yıkıcı eleştiri sınıfına girer. İnsanları zaten üzen ve eleştirilerden uzak durmak istemelerine yol açan, bu aşağılama türünden eleştirilerdir.

Eleştirel düşünme, sorgulamayı ve daha iyisini istemeyi talep etmeyi ve alternatifini önermeyi içerir. Bununla birlikte eleştirel düşünme bazen şikâyetlerle karıştırılır. Örneğin, yoğun kar yağışı yolları kapattıysa, "Allah kahretsin, neden kar yağıyor?" demek; herhangi bir değişikliğe yol açmayacak gereksiz bir şikâyettir. Getirilecek eleştiri; bir iyileştirme/geliştirme önerisi içermese de değişiklik yapılabilir bir konuda olmalıdır. İnsanoğlunun kar yağışına bulabildiği bir çare yoktur. Biz istesek de, istemesek de kar yağacaktır. Bizim yapabileceğimiz tek şey, yolları açık tutmakla ilgilidir.

Eleştirel düşünmeyi, yıkıcı eleştirilerden ve şikâyetlerden ayırmalıyız. Eleştirel düşünmenin bir akışı vardır. Öncelikle var olanlar eleştirilir. Bu anlamda çevremizde olanlar ve bazen olmamaları dolayısıyla sorun olarak var olanlar incelenir. Aynı zamanda rutin olarak yaşamımızda var olanlar da sorgulanır.

Bu neden var? Bu neden yok? Bunun daha iyisi olamaz mı? Bunun daha pratik olanı yok mu? Bu tamamen olmadan yaşayamaz mıyız? Başka bir koşul olsaydı, daha iyi olur muydu? Bu nesnenin/sistemin/kavramın olmaması neyi değiştirir? Bunun olması mantıklı mı? Bu olması gereken bir şey mi? Yoksa bir şekilde yaşamımıza bir gün girmiş ve o günden beri var mı? Sorgulanması ve yaşamımızdan çıkarılması mı gerekiyor?

Neden bütün dersler okullarda yapılıyor? Derslerin bazı bölümleri, müzelerde işlenemez miydi? Örneğin tarih dersi müzede olamaz mıydı? Coğrafya dersinin bazı kısımları açık havada işlenemez miydi? Belgeseller neden ders olarak gösterilmez?

Neden okul servislerinde öğrenciler için emniyet kemeri olmaz? Öğrenciler, emniyet kemeri taksalardı daha güvenli seyahat etmezler miydi? Üstelik serviste emniyet kemeri takma alışkanlığı kazanan çocuk, yetişkinliğinde de bu bu alışkanlığı sürdürmez miydi? Emniyet kemeri, inmeyi binmeyi zorlaştırmaz mı?

Deri mont giymek hayvanseverleri kızdırıyor da, neden deri ayakkabı giymek kızdırmıyor?